Orman tahdit sınırları içindeyken, orman niteliğini yitirmesi sonucu, orman sınırları dışına çıkarılan taşınmaz, orman tahdidi içinde bulunduğu evrede zilyetlik ile kazanılamaz. Taşınmaz makilik olarak belirlenip, Hazine adına tapuya kaydedilmemiş ise ve Kadastro Kanunu’nun 14. maddesindeki koşullar da somut olayda gerçekleşmişse, taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile kazanılabilir.
Taraflar arasındaki kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle, temyiz isteğinin yasal süresinde olduğu anlaşıldı. Tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
KARAR: Kadastro sırasında 2299 parsel sayılı 30493 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz orman tahdidi sınırları içinde iken orman niteliğini yitirmesi nedeniyle 6831 sayılı Yasanın 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi hükmünce orman sınırları dışına çıkarıldığından sözedilerek davalı Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacı A… K: .. tapu kaydına ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne, tesbitin iptali ile taşınmazın davacı A… K: .. adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazın 1946 yılında orman tahdit kapsamına alındığı 1977 yılında tahdit dışına çıkarıldığı ve yörede 5653 sayılı Yasa hükmüne göre makilik alanların belirlenmesi için maki tefrik komisyonlarınca çalışma yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davacı tarafın dayandığı ve 1953 yılında Hazinenin taraf olmadığı tescil davası sonucunda oluşturulan tapu kaydının dava konusu taşınmazı kapsadığı gerekçe gösterilmek suretiyle taşınmazın davacı taraf adına tapuya tesciline karar verilmiş ise de tescil davasında Hazine taraf olmadığı için sözkonusu tapu kaydı Hazineyi bağlamaz. Esasen taşınmazın orman tahdidinin içerisinde bulunduğu evrede zilyetlik koşullarının davacı taraf yararına gerçekleştiği de kabul edilemez. Bu nedenle mahkemenin hükme dayanak yaptığı gerekçede isabet bulunmamaktadır. Ne var ki, 1952 yılında yapılan makilik alanların belirlenmesi ile ilgili çalışma sonucu taşınmazın sözü edilen Yasanın 1-e maddesi hükmü uyarınca makilik olarak belirlenmesi ve taşınmazın Hazine adına tapuya bağlanmamış olması halinde zilyetlikle edinme koşullarının davacı taraf yararına gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerekir. O halde öncelikle dava konusu taşınmazın orman rejimi içerisine alındıktan sonra Hazine adına tapuya bağlanıp bağlanmadığı araştırılmalı, Hazine adına tapu kaydı oluşturulmuş ise Hazine adına oluşturulan tapu kaydının dayanağı haritası bulunduğu takdirde haritası ile birlikte tapu kaydı ve 1952 yılında yapılan çalışma sonucu maki tefrik komisyonunca oluşturulan harita getirtilmeli, ondan sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve tarafsız yerel bilirkişi ve teknik bilirkişi aracılığı ile mahallinde keşif yapılmalı, Hazine tapu kaydı ile maki komisyonunca oluşturulan harita ile dayanağı tutanak uygulanmalı, taşınmazın Hazine tapu kaydı kapsamı içerisinde kalması halinde tapulu yerlerin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile edinilmesine olanak bulunmadığı düşünülmeli, Hazine adına tapu kaydı olmadığı ya da taşınmazın Hazine tapusunun dışında maki komisyonunun makilik alan olarak belirlediği haritanın kapsamında kalması halinde tesbit gününe kadar sürdürülen zilyetlik üzerinde durulmalı, davacı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörüldüğü şekilde edinme koşullarının oluşup oluşmadığı sorulup saptanmalı, taşınmazın maki komisyonunca belirlenen maki alanı dışında kalması halinde 1977 yılında orman rejimi dışına çıkarıldığı gün ile tesbit günü arasında zilyetlik süresinin dolmaması nedeniyle Hazine adına tesciline karar verilmesi gerektiği dikkate alınmalı ve sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Böylesine bir araştırma, uygulama yapılmadan kararda gösterilen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, Hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 9.4.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.