Sel baskını nedeniyle taşınmazın belli bir süre kullanılmamış olması iradi terk olarak nitelenemeyeceğinden zilyetliğin kesilmesi söz konusu olmaz. Kadastro tutanağında malik haneleri doldurulmuş olan taşınmazın kadastro tespitine itirazda, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 30. maddesindeki ayrık hallerden hiçbirisi bulunmadığı takdirde, dava açmayan dava dışı kişiler adına tescil kararı verilemez.
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle temyiz isteğinin yasal süresinde olduğu anlaşıldı, tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
KARAR: Kadastro sırasında temyiz konusu 2,3 ve 6 parsel sayılı 4250, 3500 ve 5250 m² yüzölçümündeki taşınmazlar zilyetlikle edinme koşullarının oluşmadığından sözedilerek davalı Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacı Ş… zilyetliğe dayanarak dava açmıştır. Dava sırasında İ… ve H… zilyetliğe dayanarak davaya katılmışlardır. Mahkemece Ş… nin davasının kabulüne, dava konusu 2,3 ve 6 parsel sayılı taşınmazların T:.. ve Ş… adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazların davacı Ş… nin babasına ait iken sağlığında tarım yapıldığı, sel baskını nedeni ile bir süre kullanılmadığı daha sonra davacı tarafından yeniden kullanıldığı mahkemece yapılan keşif, uygulama, dinlenen bilirkişi ve tanık beyanı, uzman bilirkişinin raporu ve toplanan delillerle saptanmıştır. Taşınmazların sel baskını nedeni ile bir süre kullanılmamış olması iradi terk olarak kabul edilemez. Bu nedenle zilyetliğin kesildiğinden sözedilemez. Açıklanan nedenlerle Hazinenin diğer temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, davacı Ş… 16.5.1997 tarihinde yapılan keşifte taşınmazların yarı payının kendi adına, diğer yarı payının ise kardeşi T:.. adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Kadastro tutanaklarında malik haneleri boş değildir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 30. maddesinde yazılı durumlardan hiçbirisi sözkonusu olmadığından dava açmayan dava dışı kişiler adına tescil kararı verilmesi mümkün değildir. Bu durumda mahkemece davacı Ş… nin bağlayıcı beyanı gözönünde tutularak her üç taşınmazın yarı payının Ş… adına tesciline, geri kalan yarı payının ise tesbit maliki Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 27.1.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.