1. Anasayfa
  2. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2003/2040 K: 2003/3138 T: 3.11.2003


Vergi kaydının bir sınırı mera okumakta ise de sözü edilen kuzeyde 415 ve 416 parsel sayılı taşınmazlar bulunduğu, bunların tarım toprağı niteliğinde olduğu, dava konusu taşınmazların geleneksel biçimde kullanıla gelen kamu malı niteliğinde mera olmadığı, belirlenmiştir. Zilyetlikle kazanımı mümkündür.

Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davacılar tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi. Dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi, gereği görüşüldü:

Kadastro 420 parsel sayılı 17800 m2, 954 parsel sayılı 21900 m2, 970 parsel sayılı 18600 m2 ve 2542 parsel sayılı 23100 m2 yüzölçümlerindeki taşınmazlar 4753 sayılı yasaya göre oluşturulan tapu kayıtlarına dayanılarak hazine adına tespit edilmiştir. İtirazı komisyonca reddedilen Kadir Şen vergi kayıtlarına ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine, taşınmazların tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm davacı Kadir mirasçıları Ramazan, Ayşe, Ahmet, Osman, İbrahim, Hatice, Zeynel vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece dava konusu taşınmazların öncesinin mera olduğu, meralar üzerinde zilyetlik yoluyla taşınmaz edinilemeyeceği gerekçe gösterilmek suretiyle hüküm kurulmuştur. Ne var ki, dava konusu taşınmazlara komşu bulunan taşınmazlara revizyon gören davalı tarafın tutunduğu vergi kayıtlarının nizalı taşınmaz yönünü hali yer olarak sınır gösterdiği, 420 parsele ait olduğu belirlenen vergi kaydının bir sınırı mera okumakta ise de sözü edilen kuzeyde 415 ve 416 parsel sayılı taşınmazlar bulunduğu, bunların tarım toprağı niteliğinde olduğu, tutanaklarından anlaşılmaktadır. Diğer yönden tüm dava konusu taşınmazların geleneksel biçimde kullanıla gelen kamu malı niteliğinde mera olmadığı, dinlenen tutanak bilirkişileri, yerel bilirkişi, tanık sözleri ve toplanıp değerlendirilen delillerle belirlenmiştir. Dava konusu taşınmazların öncesinin mera olmadığı, belirtmelik tutanakları içeriğinden de anlaşılmaktadır.

Bu durumda 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 46.maddesi hükümlerinde öngörülen koşulların hazinenin tapu kaydı oluşturduğu güne kadar davacı taraf yararına gerçekleştiği mahkemece yapılan keşif, uygulama, dinlenen yerel bilirkişi sözleri, tanık anlatımları, belirtmelik tutanağı bilirkişilerinin gerekçeli açıklamaları ve özellikle komşu parseller durumu ve toplanıp değerlendirilen diğer delillerle saptanmıştır. Hal böyle olunca dava konusu taşınmazların Kadir mirasçılarına payları oranında tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken, bu konularda yanılgıya düşülerek yazılı biçimde karar verilmesi isabetsizdir.

Sonuç: Davacı tarafın bu nedenlerle yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 3.11.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.