Bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi için taşınmazların yetkili idari merciiler tarafından mera olarak tahsis edilip edilmediğinin ve de öncesi, bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde mera olarak kullanılmakta olup olmadığı hususlarının mahkemece araştırılmış olması gerekir.
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacılar ile davalılardan hazine tarafından istenilmekle temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında dava ve temyiz konusu 3 parsel sayılı 78200 m2 ve 4 parsel sayılı 140300 m2 yüzölçümlerindeki taşınmazlar kadim kullanıma dayanılarak mera niteliğiyle sınırlandırılmıştır. İtirazı komisyonca reddedilen Hüseyin ve Mehmet tapu kaydına (yargılama sırasında vergi kayıtlarına) ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak K Köy Tüzel Kişiliği ve Köy İşleri Bakanlığı aleyhine dava açmışlar, yargılama sırasında hazine ile davacıların miras bırakanı Ali mirasçısı Gazel’in mirasçıları T: , M. E: , M. ve N. davaya dahil edilmişlerdir. Mahkemece davacıların davasının kısmen kabulüne, 3 parsel sayılı taşınmazın 16/48 payının davacı Hüseyin 16/48 payının davacı Mehmet ve 16/48 payının Gazel mirasçıları T: , M. E: , M.ve N. adlarına tesciline, 4 parsel sayılı taşınmazın tesbit gibi mera niteliğiyle sınırlandırılmasına karar verilmiş, hüküm davacılar Hüseyin ve Mehmet ile T: ,E: , N., M. ve M. ve davalı hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece 4 parsel sayılı taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olduğu, 3 parsel sayılı taşınmazın mera olmadığı tespit gününde dava konusu 3 parsel sayılı taşınmaz adlarına tescile karar verilen zilyetleri yararına 3402 sayılı kadastro kanunun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma uygulama hüküm vermeye yeterli değildir. Çekişmeli taşınmazlar kamu malı niteliğinde mera olduğu belirtilerek 3402 sayılı kanunun 16/B maddesi hükmünce mera olarak sınırlandırılmak suretiyle tespit edilmiştir. Kural olarak mahkemece bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi için taşınmazların yetkili idari merciiler tarafından mera olarak tahsis edilmiş olması yada öncesi bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde mera olarak kullanıla geldiğinin anlaşılmasına bağladır. Mahkemece taşınmazların bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından mera tahsisi yapılıp yapılmadığı araştırılmamıştır.
Öte yandan bir bölüm tanıklar da usulün 259. maddesi hükmüne aykırı biçimde duruşmada dinlenmişler, taşınmaz başında dinlenmemişlerdir. Bilgisine başvurulan yerel bilirkişi ve tanık sözleri ise olaylara dayanmayan soyut nitelikteki beyanlardan ibarettir. Öte yandan bilirkişi ve tanık sözleri çekişmeli taşınmazlara dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve dayanakları belgelerle denetlenmemiştir.
Kaldı ki, ziraatçi bilirkişinin raporu da bilimsel verilere dayanmadığından dayanaktan yoksundur. Böylesine yetersiz araştırma ve soruşturma ile hüküm kurulamaz. O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede yetkili idare merciler tarafından mera tahsisi yapılıp yapılmadığı Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünden sorulup saptanmalı, yapılmış ise mera tahsis haritası dayanağı belgeler getirtilmeli, bundan sonra dava sonucunda yararı olmayan taşınmazların bulunduğu köye komşu köyler halkından seçilecek yerel bilirkişi ve tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar tespit tutanağı bilirkişileri belirtmelik tutanağı bilirkişileri hazır olduğu halde uzman bilirkişi fen memuru ve ziraatçi bilirkişi eşliğinde taşınmazlar başında keşif yapılmalı, mera tahsisi yapılmış ise tahsis haritasının ölçeği ile kadastro paftasının ölçeği eşitlenmeli, yerel bilirkişi yardımı uzman bilirkişi eliyle mera tahsis haritası ve dayanağı belgeler yerine uygulanmalı, dava konusu taşınmazların mera tahsis haritasının kapsamında kalıp kalmadığı bu yolla belirlenmeli, uygulamada her iki harita çakıştırılmalı, bu işlem yapılırken arz üzerindeki doğal yada yapay sınır yerleri ile haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalardan yararlanılmalı, mera tahsisi yapılmamış ise bilirkişi ve tanıklardan taşınmazların öncesinin kamu malı niteliğinde mera olup olmadığı yönünde olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespit tutanağı bilirkişi belirtmelik tutanağı bilirkişileri taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek hükme dayanak yapılan bilirkişi ve tanık sözleri arasındaki aykırılık giderilmeli, bilirkişi ve tanık sözleri dıştan komşu parsellerin tespit tutanakları ve dayanakları belgelerle denetlenmeli, bundan sonra taşınmazların fiziksel yapısı, meyil durumu, toprak yapısı, mahkeme ve ziraatçı bilirkişi aracılığıyla görülüp gözlenmeli, mahkemenin bu gözlemi keşif tutanağına ayrıntılı biçimde geçirilmeli, bu inceleme yapılırken komşu taşınmazlarla dava konusu taşınmazların toprak mukayesesi de yapılmalı, uzman bilirkişi fen memurundan keşfi izlemeye bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ziraatçı bilirkişiden mahkemenin gözlemini yansıtacak şekilde ayrıntılı gerekçeli bilimsel verilere dayalı rapor alınmalı, taşınmazların tümü yada bir bölümünün mera olmadığı sonucuna varıldığı takdirde taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç günü, süresi, sürdürülüş biçimi hakkında olaylara dayalı bilgi alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece bu olgular göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz davacılar ile davalı hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 20.1.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.