Mera niteliğindeki taşınmaz üzerindeki zilyetliğin süresi ne olursa olsun, hukuken korunması mümkün değildir.
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen 4.11.2003 günü belirlenen saatte temyiz eden Mustafa vekili avukat K: K: aleyhine temyiz istenen Hazine vekili avukat İ. K: geldiler. Gelenlerin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunan tarafların sözlü açıklamaları dinlendi.
Duruşmanın bittiği bildirildi. Tetkik hakiminin raporu okundu. Dosyadaki belgeler incelendi. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 103 ada 155, 163, 171, 173, 181 parsel sayılı sırasıyla 1600 m2, 1300 m2, 3600 m2, 594.50 m2, 1400 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar dava dışı 97 ila 126 ve 146, 147, 148 sayılı parsellere uygulanan vergi kaydının yüzölçümü fazlası olarak mera niteliği ile sınırlandırılmıştır. Davacı Mustafa Durmaz miras hakkına, paylaşmaya, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine, taşınmazların mera olarak sınırlandırılmalarına karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı taraf dava dışı 97 ila 126, 146, 147 ve 148 parsel sayılı taşınmazlara yüzölçümü ile revizyon gören vergi kaydına miras yoluyla gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Kadastro sırasında davacı tarafın tutunduğu vergi kaydının miktar fazlasından oluşan dava konusu taşınmazların 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16/B maddesi hükmü uyarınca “mera” olarak sınırlandırılmak suretiyle tespit edildiği dosya içeriği ile belirlenmiştir. Davacının dayandığı vergi kaydı mera sınırı itibariyle değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlı kayıtlardandır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi hükmü uyarınca bu nitelikteki değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlı kayıtların kapsamının yüzölçümü ile belirlenmesi zorunludur. Dayanılan vergi kaydı yüzölçümü ile dava dışı taşınmazlara revizyon görmüştür. Sözü edilen vergi kaydında miktar fazlasından oluşan dava konusu taşınmazlar yönü mera olarak sınır tarif edilmiştir.
Taşınmazların sınırında eylemli biçimde meranın bulunduğu dosya kapsamı ile belirlenmiştir. Hal böyle olunca vergi kaydı yüzölçümü fazlasından oluşan dava konusu taşınmazların sınırındaki eylemli meraya elatılarak kazanıldığının kabulü gerekir. Bu nitelikteki taşınmazlar üzerindeki sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz. Öte yandan davacının dayandığı vergi kaydında tarif edilen sınır yeri eylemli durumla doğrulanmıştır.
Kural olarak kayda ve eylemli duruma aykırı düşen subjektif nitelikteki yerel bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemez.
Sonuç: Mahkemece bu olgular dikkate alınarak yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davacı tarafın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, 26.4.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.