1. Anasayfa
  2. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2004/1229 K: 2004/1909 T: 24.5.2004


Kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak kurulan hüküm eksik inceleme ile kurulduğundan, kararın bozulması gerekir.

Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davalı hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi. Dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi, gereği görüşüldü:

Kadastro sırasında 146 ada 191 parsel sayılı 4409.25 m2 yüzölçümündeki taşınmazı Emine’nin aynı ada 1119 parsel sayılı 4520,59 m2 yüzölçümündeki taşınmazı H.İbrahim’in zilyetliklerini terk ettiklerinden söz edilerek ve ham toprak niteliği ile davalı hazine adına tesbit edilmiştir. Davacı Halil İbrahim taşınmazlara zilyet bulunduğunu ileri sürerek dava açmıştır. Dava sırasında Emine 191 parsel sayılı taşınmazın annesinden kendisine kaldığını ve zilyet bulunduğunu ileri sürerek davaya katılmıştır. Mahkemece davacının davasının kısmen kabulüne, katılanın davasının kabulüne, 1119 parsel sayılı taşınmazın H.İbrahim Bektaş adına, 191 parsel sayılı taşınmazın Emine Bektaş adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı hazine tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece dava konusu taşınmazların kamu malı niteliğinde mera olmadığı, tespit gününde adlarına tescile karar verilen zilyetleri davacılar yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14.maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma, soruşturma ve uygulama hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.

Dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından 4342 sayılı yasa uyarınca mera tahsisinin yapıldığı uzman bilirkişi Celalettin tarafından düzenlenen 5.6.2003 günlü haritalı rapor ve eki belgeler ile dava konusu 191 parsel sayılı taşınmaza güneyde komşu 210 parsel sayılı taşınmazın tespit tutanağı içeriği ile belirlenmiştir. Ne var ki uzman bilirkişinin raporu keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan vermediği gibi, mera tahsis haritasının ne şekilde uygulandığını da göstermemektedir.

O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için 4342 sayılı Yasa uyarınca düzenlenen mera tahsis haritası mülki amirlik eki belgelerle birlikte getirtilmeli, taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yerel ve uzman bilirkişi aracılığı ile mera tahsis haritası ve eki belgeler yerine yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle uygulanmalı, uygulamada mera tahsis haritasının ölçeği ile kadastro paftasının ölçeği eşitlenmeli, haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal yada yapay sınır yerlerinden yararlanılarak her iki harita çakıştırılmalı, bu yolla dava konusu taşınmazların mera tahsis haritasının kapsamında kalıp kalmadığı sağlıklı biçimde belirlenmeli, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.

Mahkemece bu olgular gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı Hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 24.5.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.