Mahkemece kadastro tespitlerine dayanak yapılan vergi kayıtlarının taşınmazlara ait olduğu, tespit gününde adlarına tescile karar verilen zilyetleri yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma, uygulama hüküm vermeye yeterli görülmediğinden yasanın ön gördüğü şekilde kayıtlar, belgeler, ilgisi olabilecek sonuçlanmış ya da derdest davalar, bilirkişi ve tanık beyanları ve sair tüm bilgiler değerlendirdikten sonra karar verilmelidir.
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi gereği görüşüldü:
Dava konusu taşınmazlar vergi kayıtlarına, tutanaklarında belirtilen hukuksal nedenlere dayanılarak davalılar adına tespit edilmiştir. Davacı Hazine kayıt miktar fazlasına yönelik dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine, taşınmazların tespit gibi davalılar adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece kadastro tespitlerine dayanak yapılan vergi kayıtlarının taşınmazlara ait olduğu, tespit gününde adlarına tescile karar verilen zilyetleri yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma, uygulama hüküm vermeye yeterli değildir. Dava konusu taşınmazların tespitlerine dayanak yapılan tutanağında gösterildiği üzere Şaviyabiye Palak, tepe, Şevali ve taht, Cerabiyok, Şaviyasıtiri, Şortepe, Kevirabave mevkiilerine ait 1938 tarih 61 ila 70, 71 ila 88 89 ila 91, 92 ila 106, 107 ila 120 tahrir sayılı vergi kayıtlarının bulunamadığı Özel idare Memurluğundan gönderilen karşılıklı yazıda bildirilmiştir. Ne var ki, bu yazı içeriği gerekçesiz dayanaktan yoksun bulunduğundan yetersizdir. Öncelikle sicillerden anlayan uzman bilirkişi aracılığıyla Özel İdare Memurluğu’nda vergi kayıtlarının bulunduğu defterler üzerinde sağlıklı bir araştırma yaptırılmalı, mevkiileri, oluştuğu gün ve tahrir sayıları teselsül takip ettirilerek oluşturulan vergi kayıtlarının bulunamayış nedenleri açıklığa kavuşturulmalı, uzman bilirkişiden bu konuda ayrıntılı gerekçeli rapor alınmalı, öte yandan dava konusu taşınmazların tespitlerine sözü edilen vergi kayıtları esas alındığına göre vergi kayıtlarının asılları yada onaylı örneklerinin Kadastro Müdürlüğü ve Tapu sicil Müdürlüğü’nde bulunması gerektiği dikkate alınarak sözü edilen vergi kayıtları bu yerlerden istenilmeli, sözü edilen vergi kayıtlarının dava dışı başka taşınmazlara revizyon görüp görmediği Kadastro Müdürlüğü ve Tapu Sicil Müdürlüğü’nden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, revizyon görmüş iseler revizyon gördükleri dava dışı taşınmazlar ile dava konusu taşınmazları bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları bir arada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita Kadastro Müdürlüğü’nden istenilmeli, tespite dayanak yapılan davalı tarafın dayandığı vergi kayıtları dava dışı başka taşınmazlara revizyon görmüş ve bu taşınmazlarda davalı ise kayıt kapsamlarının sağlıklı biçimde belirlenebilmesi için usulün 45 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca dava dosyaları birleştirilmeli, bundan sonra dava konusu taşınmazların bir bölümünün sınırında eylemli biçimde meranın bulunduğu dikkate alınarak taşınmazların bulunduğu bölgede yetkili idari merciiler tarafından mera tahsisi yapılmadığı Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü’nden gelen karşılık yazıda bildirilmiş olmakla yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi aracılığıyla, tarafların aynı yöntemle gösterecekleri tanıklar hazır olduğu halde taşınmazlar başında ayrı ayrı keşif yapılmalı, tespite dayanak yapılan vergi kayıtları yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, kapsamları duraksamaya meydan vermeyecek biçimde belirlenmeli, uygulamada revizyon gördükleri dava dışı parseller dikkate alınmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi hükmü uyarınca kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri uzman bilirkişiye haritasına işaret ettirilmeli, bundan sonra yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazlardan bir bölümünün sınırında eylemli meranın bulunduğu dikkate alınarak bu taşınmazlarında kamu malı niteliğinde mera olup olmadığı yolunda olaylara dayalı bilgi alınmalı, taşınmazların mera olmadığı sonucuna varıldığı takdirde yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, taşınmazların öncesinin bir bütün olup olmadığı, kime ait olduğu, kimden kime kaldığı, zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrıntılı bilgi alınmalı, özellikle taşınmazlar üzerinde vergi kayıt maliklerinden Kerim oğulları Sado, Faro ile Derviş oğlu Hikmet ve Enver’in Tayyar oğlu Niyazi’nin zilyetliklerinin başlangıç günü ve süresi belirlenmeli, Derviş oğlu Hikmet ile Tayyar oğlu Niyazi’nin taşınmazlardaki payını Kerim oğulları Sado ve Faro ile Derviş oğlu Enver’e bağışlayıp bağışlamadıkları incelenmeli, 1960 yılında yapıldığı öne sürülen paylaşma, 1940 yılında yapılan bağış olgusu hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve dayanakları kayıtlarla yerel bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli, vergi kayıtları bulunamadığı takdirde Hazine davasının kayıt miktar fazlasına yönelik olduğu göz önünde tutularak vergi kayıtlarının miktar fazlasından oluşan bölümler üzerinde davanın dayanağını oluşturan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/son maddesi hükmü uyarınca vergi kayıt malikleri, mirasçılarının kimliklerinden söz edilerek aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden zilyetlik yoluyla adlarına başkaca taşınmaz mal tespit yada tescil edilip edilmediği, Kadastro Müdürlüğü, Tapu Sicil Müdürlüğü, Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğü’nden sorulup saptanmalı, varsa bu taşınmazların tespit tutanakları ile dayanağı belgeler getirtilmeli, tespitlerin bir kayıt ve belgeye dayanıp dayanmadığı incelenmeli, paylı olarak tespit edilen taşınmazlar var ise taşınmazın yüzölçümünün payda olarak kabulü ile pay oranına göre adı geçene hangi miktarda taşınmaz isabet edeceği hesaplanmalı, bu yolla etkili bir denetim yapılmalı, taşınmazların sulu yada kuru toprak niteliğinde olup olmadığının belirlenmesi için 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 2/G maddesi hükmü uyarınca araştırma yapılmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Sonuç: Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı Hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.4.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.