Taşınmazın dava ve temyize konu bölümü ile dava ve temyize konu olmayan taşınmaz kesimi arasında ayırıcı unsur olarak doğal yada yapay bir sınır yerinin bulunmadığı tespit edilmiş olup; bu da taşınmazın dava ve temyize konu bölümünün sınırlarını oluşturan dava ve temyize konu olmayan eylemli meranın bir bölümü olduğunun kabulü gerektirir ki bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz.
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davalı hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi. Dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi, gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında dava ve temyiz konusu 148 parsel sayılı 10.000 m2 yüzölçümündeki taşınmaz zilyedi yararına edinme koşullarının gerçekleşmediğinden söz edilerek davalı hazine adına, 254 parsel sayılı 994.500 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ise mera niteliğiyle sınırlandırılmak suretiyle tespit edilmiştir. İtirazı kadastro komisyonunca reddedilen davacı ş. Miras yoluyla gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır.
Mahkemece davacının 148 parsel sayılı taşınmaza yönelik davasının kabulüne, 148 parsel sayılı taşınmazın davacı adına tapuya tesciline, 254 parsel sayılı taşınmaza yönelik davasının kısmen kabulüne, uzman bilirkişinin haritasında (a) harfi ile gösterilen 8092 m2 yüzölçümündeki bölümünün davacı adına tapuya tesciline geri kalan bölümün ise mera tespitinin muhafazasına karar verilmiş; hüküm davalı hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece dava konusu 254 parsel sayılı taşınmazın temyize konu bölümü ile 148 parsel sayılı taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olmadığı, tespit gününde temyiz konusu taşınmazlar üzerinde adına tescile karar verilen zilyet davacı taraf yararına 3402 sayılı kadastro kanunu’nun 14. Maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de yerel mahkemenin vardığı sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Gerçekten; 1- kadastro sırasında, dava konusu 254 parsel sayılı taşınmaz 3402 sayılı kadastro kanunu’nun 16/b maddesi hükmü uyarınca mera niteliği ile sınırlandırılmak suretiyle tespit edilmiştir.
İtirazı kadastro komisyonunca reddedilen davacı taraf kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Taşınmazların kadastro tespitine, bir kayıt ve belge esas alınmadığı gibi yargılama sırasında da taraflar bir kayıt ve belgeye dayanmamışlardır. 254 parsel sayılı taşınmazın dava ve temyize konu bölümü ile dava ve temyize konu olmayan taşınmaz kesimi arasında ayırıcı unsur olarak doğal yada yapay bir sınır yerinin bulunmadığı uzman bilirkişinin haritalı raporu ve dosya içeriği ile belirlenmiştir.
Hal böyle olunca 254 parsel sayılı taşınmazın dava ve temyize konu bölümünün sınırlarını oluşturan dava ve temyize konu olmayan eylemli meranın bir bölümü olduğunun kabulü gerekir. Bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz. Mahkemece bu olgular göz önüne alınarak 254 parsel sayılı taşınmaza yönelik davanın reddine, haritasında (a) harfi ile işaretli 8092 m2 yüzölçümündeki dava ve temyize konu kesimin de 3402 sayılı kadastro kanunu’nun 16/b maddesi hükmü uyarınca mera niteliği ile sınırlandırılmasına karar verilmesi gerekir.
2- dava konusu 148 parsel sayılı taşınmaz tutanağında belirtilen hukuksal nedenlere dayanılarak davalı hazine adına tespit edilmiştir. Az yukarıda vurgulandığı üzere davacı taraf, bir kayıt ve belgeye dayanmadığı gibi, taşınmazın tespitine bir kayıt ve belgede esas alınmamıştır. 148 parsel sayılı taşınmazın çevresini oluşturan 255 parsel sayılı komşu taşınmaz mera olarak sınırlandırılmak suretiyle tespit edilmiştir. Taşınmazlar arasında ayırıcı unsur olarak doğal yada yapay bir sınır yeri tarif edilmemiştir.
Hal böyle olunca dava konusu taşınmazın sınırındaki eylemli meradan kazanıldığının kabulü gerekir. Kural olarak bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz. Mahkemece bu olgular dikkate alınarak 148 parsel sayılı taşınmaza yönelik davanın da reddine, somut olayda 148 parsel sayılı taşınmazın 3402 sayılı kadastro kanunu’nun 5. Maddesi hükmü gereğince malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tespitinin yapılmadığı, aynı yasanın 30. Maddesi hükmünün uygulanma olanağının bulunmadığı da göz önüne alınarak taşınmazın tespit gibi davalı hazine adına tesciline karar verilmesi gerekir.
Sonuç: davalı hazine’nin temyiz itirazlarının kabulü ile 254 parsel sayılı taşınmazla ilgili hükmün (1) numaralı bentte, 148 parsel sayılı taşınmazla ilgili hükmün (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle bozulmasına, 26.10.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.