Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2005/1456 K: 2005/1885 T: 7.6.2005

Dava konusu mera taşınmaz ile komşu taşınmazları birbirinden ayıracak şekilde arz üzerindeki doğal ya da yapay bir sınır yeri bulunmadığı uzman bilirkişinin düzenlediği harita ve rapordan anlaşılmakta olup; bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz.

Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen 7.6.2005 günü belirlenen saatte temyiz eden O. vekili avukat Ö.K: ile aleyhine temyiz istenilenlerden Hazine vekili avukat G.Ş. geldiler. Gelenlerin huzuru ile duruşmaya başlandı.

Duruşmada hazır bulunan tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi.

Tetkik hakiminin raporu okundu. Dosyadaki belgeler incelendi. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:

Kadastro sırasında 101 ada 3 parsel sayılı 33131 m2 yüzölçümündeki taşınmaz mera niteliğiyle tescil harici bırakılmıştır. Tespite A. eşi M. adına itiraz etmiştir. Kadastro komisyonunca itirazı reddedilen davacı M. mirasçılarından O. vergi kaydına, miras yoluyla gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazın ortak miras bırakan M. mirasçıları adına tescil istemiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 29. maddesi hükmü uyarınca dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine, 101 ada 3 parsel sayılı taşımazın mera niteliğiyle sınırlandırılmasına karar verilmiş, hüküm davacı O. tarafından temyiz edilmiştir.

Dava ve temyize konu 101 ada 3 parsel sayılı taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olduğu, mahkemece yapılan keşif, uygulama, toplanıp değerlendirilen delillerle belirlenmiştir.

Gerçekten dava konusu taşınmaza batıda, güneyde ve kısmen kuzey doğudan komşu 1,2 ve 4 parsel sayılı taşınmazların mera niteliği ile sınırlandırılmak suretiyle tespit edildiği dosya içeriğinden saptanmıştır. Dava konusu taşınmaz ile komşu 1,2 ve 4 parsel sayılı taşınmazları birbirinden ayıracak şekilde arz üzerindeki doğal ya da yapay bir sınır yeri bulunmadığı uzman bilirkişinin düzenlediği harita ve rapordan anlaşılmaktadır.

Bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz.

Öte yandan dayanılan vergi kaydı mülkiyet belgesi değildir. Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre objektif nitelikteki eylemli duruma aykırı düşen sübjektif nitelikteki yerel bilirkişi ve tanık sözlerine de değer verilmesi olanaksızdır.

Hal böyle olunca dava ve temyize konu 101 ada 3 parsel sayılı taşınmazın sınırlarını oluşturan ve mera niteliği ile sınırlandırılmak suretiylE: tespit edilen komşu 1, 2 ve 4 parsel sayılı taşınmazların bir bölümünü oluşturduğunun kabulü gerekir. Mahkemece bu olgular dikkate alınarak yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığından, davacı tarafın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA;

Sonuç: Yargıtay duruşmasında kendisini vekille temsil ettiren davalı Hazine yararına takdir ve tespit edilen 400.000.000.- TL avukatlık parasının davacı taraftan alınarak hazineye verilmesine, 7.6.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın