Bir taşınmazın öncesi kamu malı niteliğinde mera olsa bile tahsis gününden sonra mera tahsis haritasının kapsamı dışında kalması koşulu ile bu niteliğini yitirir.
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen 21.6.2005 günü belirlenen saatte temyiz eden A. G. vekili avukat M. E: ile aleyhine temyiz istenilen Hazine vekili avukat G. Ş. geldiler. Gelenlerin huzuru ile duruşmaya başlandı.
Duruşmada hazır bulunan tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi.
Tetkik hakiminin raporu okundu. Dosyadaki belgeler incelendi. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
Mahkemece bozma kararına uyulmuştur. Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak aynı doğrultuda yerel mahkeme için zorunluluk doğar. Öte yandan bozma kararı dışında kalan yönler ise kesinleşir. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan araştırma ve uygulama sonucunda dava konusu taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olduğu gerekçe gösterilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de yerel mahkemenin vardığı sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir.
Gerçekten davacı tarafın dayandığı dava dışı 1229 parsel sayılı taşınmaza revizyon gören vergi kaydında nizalı parsel yönü mera olarak sınır tarif edilmiştir. Dava konusu taşınmazın doğu sınırını oluşturan komşu 237 parsel sayılı taşınmazın tespitine dayanak yapılan 1930 tarih 2 sayılı tapu kaydında batıda dava konusu parsel yönü “asmalı pınar” olarak sınır tarif edilmiş ve gerçekten dava konusu taşınmaz ile komşu 237 parsel sayılı taşınmaz arasında “asmalı pınar” varlığı uzman bilirkişi M. E: tarafından düzenlenen haritada gösterilmiştir.
Öte yandan çekişmeli taşınmazın güney ve doğu sınırını oluşturan 1271 parsel sayılı komşu taşınmazın ise taşlık niteliği ile hazine adına tespit edildiği dikkate alındığında taşınmazın çevresini oluşturan sınırlarında eylemli meranın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Kural olarak kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri eylemli duruma uymadıkça eylemli duruma değer verilmesi zorunludur. Kaldı ki, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından 4753 ve 5618 sayılı yasalar uyarınca 1956 yılında mera tahsisinin yapıldığı dava ve temyize konu taşınmazın mera tahsis haritasının kapsamı dışında kaldığı tahsis gününden kadastro tespitinin yapıldığı 1977 yılına kadar iktisap sağlayan 20 yıllık sürenin geçtiği belirlenmiştir.
Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre bir taşınmazın öncesi kamu malı niteliğinde mera olsa bile tahsis gününden sonra mera tahsis haritasının kapsamı dışında kalması koşulu ile bu niteliğini yitirir. Hal böyle olunca dava konusu taşınmazın öncesinin kamu malı niteliğinde mera olmadığının kabulü gerekir.
Sonuç: Mahkemece bu olgular dikkate alınarak davanın kabulüne, vergi kayıt miktar fazlasından oluşan dava konusu taşınmazın davacı taraf adına tesciline karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz davacı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 21.6.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.