Mahkemece, kazandırıcı zamanaşımı ziyetliği şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle reddine karar verilen taşınmazların niteliğinin ve hazinenin dayandığı delillerin araştırılması bakımından uzman bilirkişi fen memurundan keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye, uzman ziraatçı bilirkişiden mahkemenin gözlemini yansıtmaya elverişli ayrıntılı gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine ile bir kısım davacılar vekili ile Fahri mirasçıları vekili ve Ali tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi. Dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi, gereği görüşüldü:
Davalı Hazine’nin temyizi, zilyetleri davacılar adına tescile karar verilen 151, 163, 164, 165, 168 ve 176 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili hükümlere, davacıların temyizi ise az yukarıda parsel sayıları belirtilen taşınmazların dışında kalan davalı Hazine adına tescile karar verilen diğer taşınmazlarla ilgili hükümlere yöneliktir.
Kadastro sırasında dava ve temyize konu parsel sayıları ve yüzölçümleri tutanaklarında yazılı 32 parça taşınmaz tapu ve vergi kaydına ve tutanaklarında belirtilen diğer maddi ve hukuksal olgulara dayanılarak davalı Hazine adına tespit edilmiştir.
İtirazları kadastro komisyonunca reddedilen davacılar, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmışlardır. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, dava konusu 151, 163, 164, 165, 168 ve 176 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde kadastro tespit gününde adlarına tescile karar verilen zilyetleri yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği, az yukarıda parsel sayıları belirtilen taşınmazlar dışında kalan dava ve temyize konu diğer taşınmazlar üzerinde tespit gününde davacılar yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleşmediği, sözü edilen taşınmazların kadastro tespitlerine dayanak yapılan davalı Hazine’nin tutunduğu tapu ve vergi kayıtlarının kapsamında kaldığı gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuştur.
1- Davacı tarafın dava ve temyize konu 151, 163, 164, 165, 168 ve 176 parsel sayılı taşınmazlar dışında kalan dava ve temyize konu taşınmazların kadastro tespitine dayanak yapılan davalı Hazine’nin tutunduğu tapu ve vergi kaydının kapsamında kaldığı, davacıların dava ve temyizine konu taşınmazlar üzerinde kadastro tespit gününe kadar zemini ekonomik amacına uygun olarak kullanmak koşuluyla iktisap sağlayan süreye ulaşan zilyetliklerinin bulunmadığı, tespit gününde taşınmazlar üzerinde davacılar yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle taşınmaz edinme koşullarının gerçekleşmediği, mahkemece yapılan keşif, uygulama, toplanıp değerlendirilen delillerle belirlenmiştir. Öte yandan, Hazine adına tapuda kayıtlı taşımazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz. Kaldı ki, kadastro tespitine dayanak yapılan davalı Hazine’nin tutunduğu vergi kaydında da taşınmazların türünün otlakiye olarak belirtildiği, getirtilen vergi kayıt örneği ve dosya kapsamıyla belirlenmiştir. Bu nedenle ve hükümde gösterilen diğer gerekçelere göre davacıların 151, 163, 164, 165, 168 ve 176 parsel sayılı taşınmazlar dışında kalan taşınmazlarla ilgili hükümlere yönelik temyiz itirazlarının reddiyle aleyhlerindeki hükmün ONANMASINA,
2- Davalı Hazine’nin zilyetleri davacılar adına tescile karar verilen 151, 163, 164, 165, 168 ve 176 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili hükümlere yönelen temyiz itirazlarına gelince; Mahkemece davaya ve davalı Hazine’nin temyizine konu taşınmazlar, davalı Hazine’nin tutunduğu tapu kaydının kapsamında kalmadığı, sözü edilen taşınmazlar üzerinde tespit gününde adlarına tescile karar verilen zilyetleri davacılar yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de, yerel mahkemece bu doğrultuda yapılan araştırma soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir.
Davalı Hazine’nin dayandığı, kadastro tespitine dayanak yapılan tapu kaydının batısında sınır yeri olarak tarif edilen “Süleyman K: .. Vereseleri” sınırı davalı Hazine’nin temyizine konu taşınmazların güney batı sınırını tümden çevrelememektedir. Hal böyle olunca, sözü edilen tapu kaydının batısında “Süleyman Vereseleri” olarak tarif edilen sınır yeri özellikle güney batıdaki bir bölüm sınır yerinin açık kaldığının kabulü gerekir. Bu olgular karşısında, kadastro tespitine dayanak yapılan davalı Hazine’nin tutunduğu Kasım 1942 tarih 150 sayılı tapu kaydının kapsamının 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca yüzölçümüyle belirlenmesinin zorunlu olduğu dikkate alındığında sözü edilen ve davalı Hazine’nin temyizine konu taşınmazların tespite dayanak yapılan davalı Hazine’nin tutunduğu tapu kaydının kapsamı dışında, vergi kaydının ise yüzölçümüyle kapsamında kaldığının kabulü gerekir. Ne var ki, vergi kaydı mülkiyet belgesi değildir. Davalı Hazine’nin tutunduğu vergi kaydında taşınmazların türü otlakiye olarak belirtildiği ve davacıların davalı Hazine’nin temyize konu taşınmazların Hazine tarafından kendilerine tahsis ve temlik edildiğini öne sürmedikleri de dikkate alınarak sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için;
Öncelikle, davalı Hazine’nin temyizine konu taşınmazların tespit tutanaklarında, tutanak bilirkişisi olarak adları geçen Mehmet, Mahmut, Süleyman Y…, Kerim ve Nuri’nin vukuatlı ve onaylı nüfus kayıt örnekleri ilgili Nüfus Müdürlüğünden getirtilmeli, adı geçenlerin sağ olup olmadıkları bu yolla duraksamasız belirlenmeli, davalı Hazine’nin tutunduğu, kadastro tespitine dayanak yapılan vergi kaydında taşınmazların türünün otlakiye olarak gösterildiği ve taşınmazların bulunduğu bölgede, 4753 ve 5618 sayılı Yasalar uyarınca yetkili idari merciler tarafından yapılan mera tahsis haritasının kapsamı dışında kaldığı göz önüne alınarak dava sonucunda yararı olmayan sözü edilen taşınmazların bulunduğu köye komşu, köy ya da belde halkından elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi fen memuru ve uzman ziraat yüksek mühendisi ya da ziraat mühendisinden oluşacak 3 kişilik uzman ziraatçı bilirkişi kurulu, tarafların aynı yöntemle gösterecekleri tanıklar, tespit tutanağı bilirkişilerinden sağ olanların tümü hazır olduğu halde, taşınmazlar başında, yeniden keşif yapılmalı, öncelikle yerel bilirkişi ve tarafların aynı yöntemle gösterdikleri tanıklar, uzman bilirkişi tapu fen memuru ve uzman 3 kişilik ziraatçı bilirkişi kurulu hazır olduğu halde, taşınmazlar hep birlikte gezilip görülmeli ve gözlenmeli, taşınmazların fiziksel yapısı, toprak ya da taş unsurundan, hangisinin galip olduğu, meyil durumu komşu taşınmazlarla yapılan mukayesesi yapılmalı, mahkemenin bu gözlemi tüm ayrıntılarıyla keşif tutanağına yansıtıldıktan sonra, yerel bilirkişi ve tanıklardan davalı Hazine’nin dava ve temyize konu taşınmazların öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kullanılagelen, kamu malı niteliğinde mera olup olmadığı yolunda olaylara dayalı bilgi alınmalı, bu doğrultuda alınan yerel bilirkişi ve tanık düşünceleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmeli, davalı Hazine’nin temyizine konu taşınmazların kamu malı niteliğinde mera olmadığı sonucuna varıldığı takdirde taşınmazların öncesinin kime ait olduğu, kimden kime kaldığı, zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan, olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin anlatımları, bir başka deyişle tespitte saptanan hukuksal olgular dikkate alınarak sağ olan tutanak bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek hükme dayanak yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile tutanak bilirkişilerinin beyanları arasındaki aykırılık giderilmeli, Hazine’nin dava ve temyizine konu taşınmazların çevresindeki kanalların hangi tarihte açıldığı Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğünden sorulup saptanmalı, öte yandan, davanın dayanağını oluşturan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/son maddesi hükmünde, aynı çalışma alanı içerisinde bir kişinin kayıtsız ve belgesizden zilyetlik yoluyla edinebileceği toplam taşınmaz miktarının kuru toprakta 40, sulu toprakta 100 dönüm olabileceği, ne var ki taşınmazların kadastro tespitlerinin 1969 yılında yapıldığı gözönüne alınarak davacılar ile miras bırakanlarının açık kimliklerinden sözedilerek aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden adlarına başkaca taşınmaz mal tespit ya da tescile karar verilen dava dışı başka taşınmazlar bulunup bulunmadığı, Kadastro Müdürlüğü, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, öte yandan, 3083 sayılı Yasanın 2/g maddesi hükmü uyarınca taşınmazların sulu ya da kuru toprak niteliğinde olup olmadığı Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğünden ve yasada yapılan değişiklik dikkate alınarak sorulmalı, ayrıca yerel bilirkişi ve tanıklardan da taşınmazların sulu ya da kuru toprak niteliğinde olup olmadığı yolunda bilgi alınmalı, zilyetliğe ilişkin toplanan ve toplanacak deliller değerlendirilirken dava ve temyize konu taşınmazların kadastro tespitlerinin 1969 yılında yapıldığı, kadastro tespitine dayanak yapılan davalı Hazine’nin tutunduğu tapu kaydının Kasım 1942 tarihte, vergi kaydının ise 1938 yılında oluşturulduğu dikkate alınmalı, uzman bilirkişi fen memurundan keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye, uzman ziraatçı bilirkişiden mahkemenin gözlemini yansıtmaya elverişli ayrıntılı gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
Sonuç: Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı Hazine’nin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden 151, 163, 164, 165, 168 ve 176 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili hükümlerin BOZULMASINA, 26.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.