1. Anasayfa
  2. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2005/32 K: 2005/45 T: 26.01.2005


Kural olarak devlet ormanı niteliğindeki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz. Kural olarak ormanlar için oluşturulan tapu kayıtlarının hukuksal bir değeri de yoktur. Öte yandan eylemli duruma, resmi kayıt ve belgelere aykırı düşen yerel bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemeyeceği tartışmasızdır.

Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan araştırma ve soruşturma sonucunda dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı tesbit gününde adına tescile karar verilen zilyet davacı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de yerel mahkemenin vardığı sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir.

Davacı tarafın tutunduğu tapu kaydında tarif edilen sınır yerleri dikkate alındığında çekişmeli taşınmazı kapsamadığı gibi davacının dayandığı ve dava dışı taşınmazlara revizyon gören “tepe ve meşe” sınırı itibariyle değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlı bu niteliğiyle kapsamının 3402 Sayılı Kadastro Kanunun 20. maddesi hükmü uyarınca yüzölçümü ile belirlenmesi zorunlu bulunan vergi kaydının da dava konusu taşınmazı kapsaması olanaksızdır.

Kaldı ki vergi kaydı mülkiyet belgesi değildir. Zilyetlikle birleşmeyen vergi kaydına değer verilemez. Çekişmeli taşınmazın batı ve güney sınırını oluşturan 35 parsel sayılı taşınmazın eylemli biçimde devlet ormanı olduğu, 32 parsel sayılı kuzeyde komşu taşınmazın ise hükmen orman sayılan yerlerden olduğu, dosya kapsamı ile belirlenmiştir.

Hal böyle olunca dava konusu 33 parsel sayılı taşınmazın kuzey, batı ve güney sınırlarını oluşturan eylemli devlet ormanına elatılarak kazanıldığının kabulü gerekir. Kural olarak bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz.

Kural olarak ormanlar için oluşturulan tapu kayıtlarının hukuksal bir değeri de yoktur. Öte yandan eylemli duruma, resmi kayıt ve belgelere aykırı düşen yerel bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemeyeceği tartışmasızdır. Saptanan bu hukuksal olgular karşısında uzman bilirkişinin dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı yolundaki raporunun da bilimsel bir dayanağı bulunmamaktadır. Eylemli devlet ormanı ile taşınmaz arasında ayırıcı unsur olarak doğal yada yapay bir sınır yeri de tarif edilmemiştir.

Mahkemece bu olgular dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 26.1.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.