1. Anasayfa
  2. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2005/909 K: 2005/1027 T: 8.4.2005


Kadastro tespiti 3402 sayılı kadastro kanunu’nun 5.maddesi hükmü uyarınca malikhanesi açık bırakılarak yapılmadığı için aynı yasanın 30.maddesi hükmünün de uygulama olanağı bulunmamaktadır.

Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili ile davalılar tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi. Dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi, gereği görüşüldü:

Kadastro sırasında 114 Ada 45 parsel sayılı 32126.94 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak ölü olduğu belirtilmek suretiyle Mehmet adına tesbit edilmiştir. Davacılar Mustafa ve arkadaşları vergi kaydına, miras yoluyla gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava konusu taşınmazın adlarına tescili istemi ile Mehmet mirasçıları İsmet ve paydaşlarını hasım göstererek dava açmışlardır. Davacı taraf yargılama sırasında Saadet ve paydaşlarını da davaya dahil etmişlerdir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne, taşınmazın teknik bilirkişi Ayberk tarafından düzenlenen ek raporun dayanağı haritada (c) harfi ile işaretli ve sarı renkle taralı 10000 m2 yüzölçümündeki kesimin davacılar adına tapuya tesciline, geriye kalan 22.12694 m2 yüzölçümündeki bölümün ise mera niteliğiyle sınırlandırılmasına, özel siciline yazılmasına karar verilmiş; hüküm davacılar vekili ile davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

İddianın öne sürülüş biçimi davalı tarafın savunması, kadastro tesbitine dayanak yapılan hukuksal olguları ile mahkemece toplanıp değerlendirilen deliller dikkate alındığında yerel mahkemenin vardığı sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Dava konusu 114 ada 45 parsel sayılı taşınmazın kısmen kuzeybatı sınırını oluşturan komşu 82 parsel sayılı taşınmazın mera niteliğiyle sınırlandırılmak suretiyle tesbit edildiği uzman bilirkişi haritasının kapsamı ve dosya içeriğiyle belirlenmiştir.

Hal böyle olunca sözü edilen davacı tarafın tutunduğu vergi kaydının sınırları ile dava konusu taşınmazı kapsaması olanaksızdır. Gerçekten bir bölüm sınır yeri açık kalmıştır. Daha açık bir anlatımla sözü edilen vergi kaydında tarif edilen sınır yerleri taşınmazı tümden çevrelememektedir.

Az yukarıda saptanan hukuksal olgular bir yana davacı tarafın tutunduğu miras bırakan Güllü (Gülzade) adına oluşan 1957 tarih 28 tahrir sayılı (100 AR) 10.000 m2 yüzölçümündeki vergi kaydı, mülkiyet belgesi niteliğinde değildir. Kural olarak zilyetlikle birleşmeyen vergi kaydına değer verilmesi hukuken olanaksızdır. İddianın öne sürülüş biçimi, öne sürülen savunma tesbit nedenleri dikkate alındığında sağlıklı bir sonucu varılabilmesi için dava konusu taşınmazın Mehmet ’a mı yoksa eşi Güllü’ye mi ait olduğunun duraksamasız belirlenmesi gerekir.

Dava konusu taşınmazın tesbit tutanağı içeriğinde taşınmazın ölü Mehmet ’a ait olduğu belirtilmişse de, bilgilerine başvurulan yerel bilirkişi ve tanıklar ile taşınmaz başında dinlenen tesbit tutanağı bilirkişileri çekişmeli taşınmazın davacıların miras bırakanı ölü Mehmet ’ın eşi Güllü’ye ait olduğunu, Güllü tarafından para ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarla haline getirildiğini taşınmazın miras bırakan Güllü’nün eşi Mehmet’e ait olmadığını haber vermişlerdir.

Hal böyle olunca tapuda kayıtlı olmayan menkul hükümlerine tâbi çekişmeli taşınmazın ortak miras barakan Mehmet ’dan kalmadığı, Mehmet’in eşi Güllü’ye ait olduğunun kabulü gerekir. Öte yandan dava konusu taşınmazın Güllü tarafından imar, ihya edilmek suretiyle tarla haline getirildiği, kadastro tesbit gününe kadar 20 yılı aşkın süre ile dava konusu taşınmazın miras bırakan Güllü ve mirasçılarının zilyetliğinde bulunduğu, tesbit gününde Güllü mirasçıları yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. ve 14.maddesi hükmünde öngörülen taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği, mahkemece yapılan keşif uygulama, toplanıp değerlendirilen deliller ve dosya içeriği ile belirlenmiştir.

Taşınmazın mera olduğu yolunda bir iddia ve savunma öne sürülmemiştir. Kaldı ki taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olmadığı da saptanmıştır. Somut olayda dava konusu taşınmazın kadastro tesbiti 3402 sayılı Kadastro Kanununun 5.maddesi hükmü uyarınca malik hanesi açık bırakılarak yapılmadığı, bu nedenle aynı yasanın 30.maddesi hükmünün de uygulama olanağı bulunmamaktadır.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle Güllü mirasçısı olmayan tarafların temyiz itirazları yerinde değildir. Mahkemece bu olgular dikkate alınarak, dava konusu taşınmazın tümünün miras payları oranında Güllü mirasçıları adına tesciline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, hükmü temyiz eden Güllü mirasçılarının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, kabulü ile hükmün Güllü mirasçıları yararına BOZULMASINA, 8.4.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.