1. Anasayfa
  2. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2021/2143 K: 2022/3478 T: 17.5.2022


Paylı mülkiyet nedeniyle doğan yasal önalım hakkının niteliği gereği ancak, paylı mülkiyet ilişkisi devam ettiği sürece kabul edilebilir. Paydaşlık sıfatını sonradan yitiren davacı önalım hakkı kullanmaya devam edemez.

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24/03/2016 tarihinde verilen dilekçeyle önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 07/03/2017 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak istinaf talebinin kabulüne, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne dair verilen kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 17/05/2022 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. …, diğer taraftan davacı vekili Av. … geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenin sözlü açıklaması dinlendi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR

I.DAVA:

Davacı vekili 24.03.2016 tarihli dava dilekçesinde, müvekkilinin paydaşı olduğu dava konusu 6458 ada 31 parsel sayılı taşınmazda davalının 10/02/2016 tarihinde pay satın aldığını ve müvekkilinin önalım hakkını kullanmak istediğini belirterek, dava konusu taşınmazda davalı adına kayıtlı payın müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II.CEVAP:

Davalı 11.04.2016 tarihli cevap dilekçesinde, satış bedeli ve tapu masraflarının adına açılacak hesaba depo edilmesi kaydıyla davayı kabul ettiğini, bedelin depo edilmesi konusunda davacıya kesin süre verilmesi, bedelin süresi içerisinde depo edilmemesi halinde davanın reddine karar verilmesini istediğini beyan etmiştir.

Davalı 18.07.2016 tarihli beyan dilekçesinde, dava konusu taşınmazın şuyulandırıldığını, taşınmazda ortaklık ilişkisinin sona erdiğini ve davanın konusunun kalmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III.İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:

İlk derece mahkemesi 07.03.2017 tarih, 2016/173 E: – 2017/154 K: sayılı kararıyla, dava konusu taşınmazın şuyulandırma işlemine konu olması ve taraflar arasındaki ortaklığın giderildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV.BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 29.06.2017 tarih, 2017/785 E: – 751 K: sayılı kararıyla, davalının 11.04.2016 tarihinde davayı kabul ettiği, kabulün bu tarih itibariyle hüküm doğurduğu, davalının kabul tarihi itibariyle davanın konusunun devam ettiği, bu tarih itibariyle mahkemenin yargılamayı sonuçlandırması halinde davanın kabulüne karar vermesi gerekeceği; ancak, yargılamaya devam olunarak imar planı sonucunda davalı ve davacının parselleri ayrıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermesi doğru görülmediğinden davacının istinaf başvurusunun kabulüne, Bursa 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07/03/2017 tarih, 2016/173 E – 2017/154 K sayılı kararının kaldırılmasına, davanın kabul nedeni ile kabulüne karar verilmiştir.

Davalı vekilinin kararı temyiz etmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 07.11.2018 tarih, 2018/478 E – 7477 K sayılı ilamıyla kararın, davalının davayı kabul ettiği; ancak yargılama sırasında dava konusu 6458 ada 31 parsel sayılı taşınmazın şuyulandırma işlemine tabi tutulması nedeniyle taşınmazın gittiği imar parselleri tespit edilerek tarafların paydaş olduğu taşınmazlar var ise bu parseller bakımından inceleme ve araştırma yapılarak karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; eski 6458 ada 31 parselin dava açıldıktan sonra imar uygulamasına tabi tutulduğu, imar uygulaması sonucu taşınmazın bir çok parsele ayrıldığı, bu parsellerden 10525 ada 19 parsel, 10525 ada 20 parsel ve 10529 ada 7 parselde davalının hissesinin bulunduğu ve davalının da cevap dilekçesinde tapudaki satış bedeli üzerinden davayı kabul ettiği gerekçesiyle, 28.10.2020 tarih 2019/76 E: – 2020/1536 K: sayılı kararıyla davacı vekilinin istinaf başvuru talebinin kabulüne, Bursa 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09/03/2017 tarih 2016/173 E, 2017/154 K sayılı kararının kaldırılmasına, davacının davasının kabul nedeniyle kabulüne dava konusu 10525 ada 19, 10525 ada 20, 10529 ada 7 parsel sayılı taşınmazlarda davalı adına kayıtlı hisselerin davacı adına tesciline karar verilmiştir.

V.TEMYİZ:

1.Temyiz Eden: Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.

2.Temyiz Nedenleri: Davalı vekili, bozma ilamına uygun araştırma ve inceleme yapılarak karar verilmediği gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.

VI.GEREKÇE:

1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme: Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 732’inci maddesine dayalı önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkinidir.

2.İlgili Hukuk:

2.1.İlgili Maddi Hukuk: Yasal önalım hakkı, paylı mülkiyete tabi bir taşınmazın paydaşlarından birinin payını bir üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşlara aynı şartlarla bu payın alıcısı olabilme yetkisini veren yenilik doğuran bir haktır. Yasal önalım hakkı kişiye değil, paya bağlı bir haktır. Kim paydaş olursa o, bu hakka sahiptir. (Oğuzman, K.; Seliçi, Ö.; Oktay – Özdemir, S.: Eşya Hukuku, İstanbul 2021, s. 633 vd.)

Paylı mülkiyet nedeniyle doğan yasal önalım hakkının niteliği gereği ancak, paylı mülkiyet ilişkisi devam ettiği sürece kabul edilebilir. Paydaşlık sıfatını sonradan yitiren davacı önalım hakkı kullanmaya devam edemez. (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 21.09.2020 tarih, 2020/2695 E-2020/5202 K- 21.02.2017 tarih 2015/8511 E, 2017/1275 K)

Öte yandan; önalım davasının davalısı önalım hakkına ilişkin taşınmazdaki payı satın almadan önce o taşınmazda paydaş ise bu paydaş hakkında önalım hakkı kullanılamaz. Çünkü, Türk Medeni Kanununun 732’inci maddesi ile bir paydaşın payını üçüncü şahsa satması halinde önalım hakkının kullanılabileceği kabul edilmiştir. Paydaş üçüncü kişi sayılamayacağından paydaşın paydaş aleyhine önalım hakkını kullanması söz konusu olamaz. Dava hakkına ilişkin bu hususun davanın her aşamasında kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.

2.2.İlgili Usul Hukuku:

Davayı kabul, davalının, davacının davasında ileri sürdüğü talep sonucuna kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. (HMK md.308/1) Davalı, dava konusu üzerindeki tasarruf yetkisine dayanılarak açılmış bir davayı kabul edebilir. Davalının bu suretle davayı kabulü davayı sona erdirir.

Hukuk Muhakemeleri Kanununda, talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisi olarak tanımlanan dava takip yetkisi, doktrinde, “davayı kendi adına yürütebilme ve kendi adına esas hakkında hüküm alabilme yetkisi” olarak daha kapsamlı tanımlanmaktadır.

Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kimseler taraf ve dava ehliyetine sahip olsalar bile, kendileri adına veya kendilerine karşı açılan davayı yürütebilmeleri ve esas hakkında hüküm alabilmeleri için, dava konusu edilen talep bakımından dava takip yetkisine de sahip olmaları gerekir. Taraf ve dava ehliyeti tarafların kişilikleriyle ilgili olduğu halde, dava takip yetkisi dava konusuna ilişkindir.

Dava takip yetkisi, kanunda belirtilen istisnalar dışında, maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre belirlenir. (HMK md. 53/1)Tasarruf yetkisi, kural olarak, hakkın sahibine veya maddi hukuk ilişkisinin taraflarına ait olduğundan, dava takip yetkisi de kural olarak, çekişmeli hakkın sahibine veya ihtilaflı maddi hukuk ilişkisinin taraflarına; yani davada sıfata sahip olan kimselere aittir.

Dava takip yetkisi, maddi hukuka ilişkin bir kavram değil; aksine usûli bir kavramdır.Bu nedenle dava takip yetkisi de, taraf ve dava ehliyeti gibi dava şartı olarak kabul edilmiştir. (HMK md.114/1-e) (Pekcanıtez H. Pekcanıtez Usûl Medeni Usul Hukuku, 15. Bası İstanbul 2017, s.592 vd.)

Bunlarla beraber; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373’üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre; bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir. Aynı maddenin üçüncü fıkrasına göre de; bölge adliye mahkemesi, peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.

Burada artık ilk derece mahkemesinin bir kararı mevcut değildir; bozulan karar bölge adliye mahkemesinin kararıdır, bu nedenle dosya kararı bozulan mahkemeye gönderilmektedir. Bölge adliye mahkemesi, yaptığı değerlendirmede bozma kararının doğru olduğu kanaatine varırsa bozmaya uyma kararı verecektir. Bu kararın anlamı, bölge adliye mahkemesinin vermiş olduğu önceki kararının hatalı olduğu ve Yargıtay’ın bozma kararı doğrultusunda yeniden inceleme yaparak bir karar vereceğidir. Bozmaya uyma kararı ile bozma kararı lehine olan taraf için bir usuli müktesep hak doğar (Pekcanıtez Usul-Medeni Usul Hukuku, 15. Bası, İstanbul 2017 III.Cilt, Sh.2302 vd.).

Başka bir anlatımla, Yargıtay’ın bozma kararına uyan istinaf mahkemesi (bölge adliye mahkemesi), bozma kararı uyarınca yargılama yaparak yeni bir karar verir. (Kuru, Baki/Aydın, Burak İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı,Ankara,2020, s.537)

3.Değerlendirme:

Bölge adliye mahkemesince, bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ise de gerekleri yerine getirilmemiştir. Şöyle ki;

Dosya içeriği ve toplanan delillerden;10.02.2016 tarih 5546 yevmiye numaralı resmi senetle dava dışı satıcı Erdinç İşbilir’in dava konusu 6458 ada 31 parsel sayılı taşınmazdaki 3295/19171 hissesini davalıya sattığı, davacının 24.03.2016 tarihinde önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemiyle temyize konu davayı açtığı, davalının 11.04.2016 tarihli cevap dilekçesiyle davayı kabul ettiği ve dava konusu taşınmazda yapılan 21.06.2016 tarih ve 26775 yevmiye ile tapuya tescil edilen imar işlemi sonucu oluşan taşınmazlardan 10529 ada 4 parsel sayılı taşınmazda davacı ve davalının paylı mülkiyet ilişkisinin devam ettiği; 15.06.2020 tarihli fen bilirkişi raporunda, 16.10.2018 tarih ve 46052 yevmiye ile tapuya tescil edilen imarın iptali işleminden sonra yapılan ve 31.10.2018 tarih ve 48822 yevmiye ile tapuya tescil edilen imar işlemi ile oluşan taşınmazlardan 10529 ada 7 parsel sayılı taşınmazda davacı ile davalının müşterek mülkiyet ilişkisinin devam ettiği, davacının bu taşınmazdaki hissesini 19.11.2019 tarih 57858 yevmiye numaralı bağış işlemiyle edindiği; 10524 ada 17 parsel sayılı taşınmazda davacının; 10525 ada 19 ve 20 parsel sayılı taşınmazlarda ise davalının paydaş olduğunun belirtildiği tespit edilmiştir.

Bozma ilamında, davalının davayı kabul ettiği, ancak yargılama aşamasında dava konusu 6458 ada 31 parsel sayılı taşınmazın şuyulandırma işlemine tabi tutulması nedeniyle, taşınmazın gittiği imar parselleri tespit edilerek tarafların paydaş olduğu taşınmazlar var ise bu parseller bakımından inceleme ve araştırma yapılarak karar verilmesi gerektiğine değinilmiş olup; mahkemece, dava konusu 6548 ada 31 parsel sayılı taşınmazın tedavüllü tapu kayıtları (geldi-gitti kayıtları denetlenebilir şekilde tapu kütük sayfaları) ve 16.10.2018 tarih ve 46052 yevmiye ile tapuya tescil edilen imarın iptali işlemi ile 31.10.2018 tarih ve 48822 yevmiye ile tapuya tescil edilen imar işlemine ilişkin kayıtlar eksiksiz getirtilmek suretiyle bilirkişi raporu denetlenmeden ve bozma ilamında belirtilmediği halde 6548 ada 31 parselin imar uygulaması sonucu oluştuğu belirtilen 10525 ada 19, 10525 ada 20 ve 10529 ada 7 parsel sayılı taşınmazlarda davalının hissesinin bulunduğu ve davalının davayı kabul ettiği gerekçesiyle yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmıştır.

Anılan yasal düzenlemeler ile dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; bölge adliye mahkemesince, dava konusu 6548 ada 31 parsel sayılı taşınmazın tedavüllü tapu kayıtları getirtilip, taşınmazın gittiği imar parselleri tespit edilerek davacı ve davalının paydaşı olduğu taşınmazlar bakımından yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılması; taşınmazlarda, pay sahibi davacının paydaşlığının sona erdiğinin tespiti halinde, tasarruf yetkisinin ve dava takip yetkisinin kalmayacağı ve bu durumda da davalının kabul beyanının sonuç doğurmayacağının gözetilmesi gerekirken, değinilen hususlar gözardı edilerek eksik inceleme, araştırma ve yanılgılı değerlendirmeyle bozma ilamının gerekleri yerine getirilmeden karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Bunlarla birlikte; bölge adliye mahkemesi tarafından, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373’üncü maddesinin üçüncü fıkrası gereğince bozma ilamına uyulduğuna göre, bundan sonra yapılacak iş; bozmaya uygun olarak, yeniden esas hakkında karar vermekten ibarettir. Buna rağmen, bölge adliye mahkemesince, daha öncesinde kaldırılmasına karar verilen, dolayısıyla hükümsüz hale gelen ilk derece mahkemesi kararına karşı davacının yaptığı istinaf başvurusu tekrar incelenerek davacının istinaf talebinin kabulüne ve kararın kaldırılmasına karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.

VII.SONUÇ:

Yukarıda nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazların kabulü ile Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/2. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın kararı veren BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 3.815,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 17.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.