1. Anasayfa
  2. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2023/264 K: 2023/1600 T: 20.3.2023


Mahkemece yapılan tahkikat ve keşifte dava konusu taşınmazın fiili olarak iki parça halinde kullanıldığı davacıların davalıya pay devirlerinden önce taşınmazda fiilen kullandıkları yerin bulunduğu, diğer bölümlerin ise davalıya pay satanlar tarafından kullanıldığı ve davacıların murisinin bu fili kullanıma itirazlarının bulunmayışı göz önüne alındığında; fiili taksimin varlığı mevcut bulunduğu davacıların gerçekleşen taşınmaz pay devrine yönelik önalım davası açmalarının, 4721 sayılı TMK’nın 2 nci maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen önalım hakkına dayalı tapu iptal ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda; Dairece, davanın kabulüne dair İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA: Davacı vekili, davacının babasının hissedarı olduğu 77 parsel sayılı taşınmazda babasının ölümü ile davacı ve kardeşlerinin hak sahibi olduğunu, dava konusu taşınmazda 21 hissedarın hisselerini farklı zamanlarda davalıya sattıklarını belirterek, şufa hakkı gereğince 77 parsel sayılı taşınmazdaki davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP: Davalı vekili, davalının ilk hissesini satın aldığı tarihte davacının babasının sağ olduğunu, dava açma hakkının murise ait olduğunu, şufa şartları oluşsa dahi miras ortaklığına dahil olan mirasçıların birlikte dava açabileceklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:

İlk Derece Mahkemesinin 26.01.2016 tarihli ve 2015/247 Esas, 2016/77 Karar sayılı kararıyla; davacının bu davayı miras ortaklığının paydaşları ile beraber açabileceği gerekçesiyle tek başına açtığı davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. İlk Bozma Kararı

1. İlk Derece Mahkemesinin 26.01.2016 tarihli ve 2015/247 Esas, 2016/77 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 19.09.2019 tarihli ve 2016/7043 Esas, 2019/5574 Karar sayılı ilamında; “…dava konusu taşınmazın güncel tapu kayıtları getirtildikten sonra davacının mülkiyet durumunun tespit edilmesi, davacı paylı malik ise davaya devam olunarak işin esası hakkında bir karar verilmesi, davacı iştirak halinde malik ise murise ait mirasçılık belgesi getirtilerek, davacıya diğer mirasçıların muvafakatini sağlaması veya miras ortaklığına temsilci tayin etmesi için süre verilmesi gerekirken; açıklanan hususlar gözardı edilerek bir mirasçının tek başına şufa hakkına dayalı bahse konu davayı açamayacağından bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesi 23.03.2021 tarihli ve 2019/315 Esas, 2021/63 Karar sayılı kararıyla; davanın kabulüne karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. İlk Derece Mahkemesinin 23.03.2021 tarihli ve 2019/315 Esas, 2021/63 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin10.11.2021 tarihli ve 2021/2988 Esas, 2021/2894 Karar sayılı ilamında; “…dava konusu taşınmaza davalı ve davacıların murisi Osman Şahin maliktir. Mahkemece yapılan tahkikat ve keşifte dava konusu taşınmazın fiili olarak iki parça halinde kullanıldığı davacıların davalıya pay devirlerinden önce taşınmazda fiilen kullandıkları yerin bulunduğu, diğer bölümlerin ise davalıya pay satanlar tarafından kullanıldığı ve davacıların murisinin bu fili kullanıma itirazlarının bulunmayışı göz önüne alındığında; fiili taksimin varlığı mevcut bulunduğu davacıların gerçekleşen taşınmaz pay devrine yönelik önalım davası açmalarının, 4721 sayılı TMK’nın 2 nci maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı değerlendirilerek davanın bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

D. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında; dava konusu taşınmazın fiili olarak iki parça halinde kullanıldığı davacıların davalıya pay devirlerinden önce taşınmazda fiilen kullandıkları yerin bulunduğu, diğer bölümlerin ise davalıya pay satanlar tarafından kullanıldığı ve davacıların murisinin bu fiili kullanıma itirazlarının bulunmadığı, dava edilen yerde fiili taksimin olduğu, davacıların önalım davası açmalarının, 4721 sayılı TMK’nın 2 nci maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar: İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri: Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; taraflar arasında fiili taksim olmadığını, fiili kullanım durumlarının tapu kayıtlarıyla örtüşmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme: Uyuşmazlık, önalım hakkında dayalı tapu iptal ve tescil davasında fiili taksim varlığı nedeniyle davanın reddine ilişkin verilen kararın eksik incelemeye ve hatalı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktasındadır.

2. İlgili Hukuk: 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 732, 733, 734 üncü maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle; davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA, Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 20.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.