1. Anasayfa
  2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 1993/4109 K: 1993/10041 T: 12.10.1993


Kadastro Kanunu uyarınca; yol, meydan ve köprü gibi orta malları yalnızca haritada gösterilmekle yetinilir. Bunlar için tesbit yapılmaz ve tutanak düzenlenmez. Bu itibarla, orta malları için düzenlenen tutanağın tarihi, 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde yazılı hak düşürücü sürenin başlangıcına esas alınamayacağı gibi zilyetliğin kesilmesine de neden olmaz.

Hediye ve Remziye ile Hazine ve Belediye Başkanlığı aralarındaki tescil davasının reddine dair, (Uzunköprü Asliye Hukuk Hakimliği)’den verilen 23.10.1992 gün ve 757/616 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacılar, miras bırakanları, babaları adına tapuda kayıtlı taşınmazın bir bölümünden yol geçmesi nedeniyle 1960 yılında yola terk edilerek tapu kaydından terkin edildiğini, sonradan imar planında yapılan değişiklikle yol olmaktan çıkarılıp meskun saha içinde bırakıldığını kadastroda 163 ada 89 parsel numarası ile tesbit edilen bu yerde zilyetliğin kesintisiz devam ettiğini ileri sürerek tapuya tesciline karar verilmesini istemişler, davalılardan Hazine, bu yerin yola terk edilmekle kamu malı niteliğini aldığını, kadastrodan sonra 10 yıl geçtiğinden davanın dinlenme olanağı bulunmadığını, diğer davalı belediye ise imar planında yapılan değişiklikle bu yerin yol olmaktan çıkarıldığını ve belediye encümenince de bu gibi yerlerin sahiplerine iadesine karar verildiğini savunmuşlar, mahkemece taşınmaz miras bırakanları tarafından 196l yılında yola terk edilerek tapu kaydından terkin edildiğini, 1989 yılında yapılan imar planındaki değişikliğe kadar bu yerin yol olarak görüldüğünü ve kamu malı niteliğinde olduğunu, ancak 1989 yılında imar planından yol olmaktan çıkarıldıktan sonra davacıların bu yerde işlemeye başlayan zilyetlikleri dava tarihine kadar kazanmaya yeterli süreye ulaşmadığından davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacılar temyiz etmiştir.

Dava konusu taşınmazın davacıların miras bırakanı Hasan adına 2l.4.196l tarih, 723 numara ile tapuda kayıtlı iken o tarihte yola terk edilerek bu yerin tapu kaydından terkin edildiği, davacıların tapu kayıt malikinin mirasçıları olduğu 1955 yılında yapılan şehir imar planında bu yerin yol olarak ayrıldığı, 1989 yılında yapılan imar planı değişikliğinde ise yol olmaktan çıkarılarak meskun saha içine alındığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.

1973 yılında yapılan 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Yasası uygulaması sırasında dava konusu taşınmaz 163 ada 89 parsel numarası ile 6.469 metrekare yüzölçümünde, fiilen yol olarak vaziyet edilmediği belirtilmek suretiyle, tutanak düzenlenmiş ve yol olması nedeniyle tescil harici bırakılmıştır. Bu yer hakkında kadastro yüzölçümünü belirtir tutanak düzenlenmiş ise de bu, Kadastro Kanunundan anlaşılan manada bir tespit sayılmaz. Anılan Kanunun 16. maddesinin B bendinin son cümlesine göre yol, meydan, köprü gibi orta mallarının tespitleri yapılıp tutanakları düzenlenmez, ancak; haritada gösterilmekle yetinilir.

Bu itibarla kadastroca düzenlenen tutanağın tarihi 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde belirtilen, dava açılması için gerekli sürenin başlangıcına esas alınamayacağı gibi zilyetliğin kesilmesine de neden olmaz. Dava konusu taşınmaz hiçbir zaman eylemli olarak yola dönüşmediği ve kamu malı niteliğini almadığı için zilyetlikle kazanılabilecek özel mülkiyete konu yerlerden olup bu dava tapulamada tespit dışı bırakılan yerin MK: 2nun 639/l. maddesinde dayanağını bulan tescil davasıdır.

Davacıların miras bırakanları adına tapuda kayıtlı olduğu sürede olduğu gibi yola terkin edildiği 196l yılından itibaren de miras bırakanları ve davacıların bu yerde malik sıfatıyla zilyetliklerini devam ettirdikleri ve bu yerin hiç bir zaman eylemli yol durumunu almadığı yerel bilirkişi, tanıklar ve tarafların beyanları ile dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

MK: 2nun 639/l,3,4 ile 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesindeki koşullar araştırılıp yerine getirildikten sonra varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm verilmesi isabetsiz davacıların temyiz itirazları bu itibarla yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz eden vekilleri Yargıtay duruşmasında hazır bulunmadıkları için vekalet ücreti takdirine yer olmadığına ve 12.000 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 12.101993 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.