Gezici arazi kadastro mahkemesi kararı ile taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu tespit edildiği takdirde, mahkemenin bu ilamı; davanın konusu, hukuki sebebi ve tarafları aynı olan zilyetliğe dayalı tescil davası için kesin hüküm sayılmakla tarafları bağlar. Kesin hüküm karşısında, mahkemece yeniden, taşınmazın orman olup olmadığının incelenmesine gerek yoktur.
M… ile Hazine ve Y… Köyü Muhtarlığı aralarındaki tescil davasının kabulüne dair, (Karacasu Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 18.19.1988 gün ve 100-241 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K: Nizalı taşınmaz vergi kaydı ve harici taksime müsteniden gezici arazi kadastro komisyonunca davacı M… adına tesbit edilmiş olup, bu tesbite Hazine ve Orman İdaresi itiraz etmiş ve tapulama mahkemesince 1961/518 esas ve 1965/146 karar sayısı ile yapılan yargılama sonunda; nizalı taşınmazın Tarım Bakanlığı’nın cevabına göre orman sayılan yerlerden olduğu, buna dair Bakanlık yazısı aleyhine bu belirlemenin kaldırılması maksadı ile Danıştay’a dava açılmış ise de, Danıştay Başkanlığı’ndan gelen cevap yazısında açılan idari davanın reddedildiği anlaşılmakla ve bu kararın idari kaza tarafından doğru bulunması adalet mahkemelerinde tartışma konusu olamayacağından ve keza ormanların tahdit ve kadastrosu Orman Kanunu uyarınca mahsus komisyonlarınca yapılması gerekeceğinden, nizalı yerin orman olup olmadığının belirlenmesi işi, tapulama mahkemesi görevi dışında bulunmasına göre, taşınmazın orman olarak tesbit dışı bırakılmasına karar vermiş, bu karar taraflarca temyiz edilmeyerek 8.5.1987 tarihinde kesinleşmiştir.
Tapulama komisyonu, nizalı 232 parselin 1967-1968 yıllarında yapılan orman tahdidi dışında ve tamamının tarla olarak bırakıldığı ve tahdidin itiraz edilmeden kesinleştiğine dair tutulan zabıt üzerine 18.6.1973 tarihinde, 766 sayılı Kanunun geçici 2. maddesine göre nizalı taşınmazın orman tahdidi dışında kaldığı, tapu kaydı ve komisyon huzurundaki muvafakata binaen M…’nın malı olup halen zilyet olmakla tapulama tutanağındaki tesbit veçhile tesciline karar verilmiş, Hazinenin itirazı üzerine Karacasu Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1973/314 esas ve 1976/190 karar sayılı kararı ile komisyon kararının iptaline karar verilmiştir. Bu karar, davalının temyizi üzerine Yargıtay Yedinci Hukuk Dairesi’nin 21.3.1979 tarihli kararı ile tapulama işlemi kesinleşmiş olmakla, tapulama komisyonu kesinleşen tapulama işlemine yeniden el koyamaz gerekçesiyle kararı yerinde bulmuş, ancak; Hazinenin tescil talebi de olmakla bu yolla görevsizlik kararı verilmesi için bozulmuştur.
Daha önce orman kadastro komisyonunca nizalı taşınmazın orman sınırları dışında bırakılmasına ilişkin işlemi, Yasaya uygun bulunmamaktadır. Zira, orman kadastro komisyonu taşınmazla ilişkili olarak yaptığı çalışma sırasında bu yerin orman olduğu Danıştay yetkili dairesince ittihaz olunan kararla belirtilmiş bulunmaktadır. Bu karar, idare mahkemesince verilmiş olduğuna göre orman kadastro komisyonunun bununla bağlı olması ve tahditte bu yönü nazara alarak taşınmazı orman olarak belirlemesi gerekirdi. Bu yönün değerlendirilmeyerek nizalı taşınmazın orman kadastro komisyonunca orman sınırları dışında bırakılmasına dair işlem açıklanan gerekçeler karşısında bir hüküm ifade etmez.
Arazi kadastro mahkemesinin hükmü görevsizliğe ilişkin olmayıp işin esası ile ilgilidir. Arazi kadastro mahkemesinde görülen dava sırasında taşınmazın o tarihte yürürlükte bulunan 6831 sayılı Kanunun geçici l. maddesi hükmüne göre orman olup olmadığı incelenmiş ve Tarım Bakanlığı’nca orman olduğu ileri sürülmüş ve bu belirleme ile mahkeme bağlı görülmüş ve idari işlemin aleyhine ilgilisi tarafından idari yargı yerine açılan dava redle sonuçlanmış olduğuna göre, artık maddi olay itibariyle taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğunu kabul etmek gerekir.
Davanın konusu, hukuki sebebi ve tarafları aynı olduğuna göre, HUMK: nun 237. maddesi hükmüne ve 766 sayılı Tapulama Kanununun 55. maddesi (3402 sayılı Kanunun 34. maddesi) hükmüne göre, arazi kadastro mahkemesince verilmiş olan hüküm bu davada kesin hüküm sayılmakla
tarafını bağlar. Kesin hüküm karşısında mahkemece yeniden taşınmazın orman olup olmadığının incelenmesine lüzum bulunmamaktadır. Zira, kesin hüküm davanın dinlenmesini önleyen ve kamu düzenine ilişkin bir durumdur. O itibarla, bir olay kesin da hüküm varsa ayrıca işin esasının bir daha incelenmesine gerek yoktur.
SONUÇ: Bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü usulsüz, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 7.6.1994 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.