3194 sayılı Kanun uyarınca imar planı kapsamında kalan yerlerde kadastral yollar, meydanlar ve meralar imar planının onayı ile bu vasıflarını kendiliğinden kaybederek onaylanmış imar planı kararı ile getirilen kullanma amacına konu ve tabi olurlar. İmar uygulamaları sırasında mera niteliği yetkili mercilerce değiştirilmeyen taşınmazın, belediye tarafından parsellenerek özel mülkiyet şeklinde satılıp devredilmiş olması hukuken geçerli bir sonuç doğurmaz.
E .. ile Büyükoturak Kasabası Belediye Başkanlığı ve Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair, (Banaz Sulh Hukuk Hakimliği)nden verilen 26.9.1990 gün ve 63-286 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi, Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı, kendisine ait taşınmazın tapulama çalışmaları sırasında mera olarak sınırlandırıldığını ileri sürerek, sınırlandırmanın iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Hazine, davanın reddine karar verilmesini savunmuş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm, Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık konusu 5199 parsele ait tapulama tutanağında, Büyükoturak Belediye Tüzel Kişiliğine ait bulunan çayırın, 1957 yılında Belediye Tüzel Kişiliği tarafından parsellenmek suretiyle değişik kişilere satılıp devredildiği, uyuşmazlık konusu yerin davacının eşi M…’ye onun da 1960 yılındaki satışı ile davacıya geçtiği ve zilyet bulunduğu, öncesi itibariyle mera olan bu yerin kazanılmasının mümkün bulunmadığı belirtilmek suretiyle mera olarak sınırlandırıldığı açıklanmıştır.
Yerel bilirkişi ve tanıklar uyuşmazlık konusu taşınmaz ve çevresindeki diğer parsellerin kadimden beri köy merası olarak tasarruf edilen bir yer olduğunu, 1957 yılında belediyenin satışı ile bu yerin davacının eşine, ondan da davacıya geçtiğini bildirmişler, ziraatçı bilirkişi tarafından düzenlenen 22.5.1990 günlü raporda taşınmazın öncesi itibariyle mera olduğunu, ancak imar planı içerisinde kalan bu taşınmazın meralık niteliğini kaybettiğini bildirmiştir.
Dava konusu parselin belediye sınırları içerisinde kadim meranın bir bölümü olduğu yönünde bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yerel bilirkişi ve tanık anlatımlarına göre, belediyenin yetkili organlarınca bu yerin 1957 yılında parsellenerek değişik kişilere satıldığı, dava konusu yerin de davacıya geçtiği bildirilmiştir.
1580 sayılı Belediye Kanununun 159. maddesi hükmüne göre, belediye sınırları içerisindeki meraların; yalnız tasarruf, idare ve nezareti belediyelere devredilmiştir. Meraların mülkiyeti Devlete ait olup intifa hakkı sınırları dahilinde bulunduğu beldeye aittir. Belediye sınırları dahilinde kalan meraların mülkiyetinin belediyeye geçtiği yönünde yasada açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Belediye Kanununun 70. maddesinin 11. bendi hükmüne göre, Belediye Meclisleri mülkiyeti Devlete ait olan belediye sınırları içerisindeki meraların sadece kullanma ve yararlanma şeklini değiştirebilirler. 3194 sayılı İmar Kanununun 11. maddesinin 5. fıkrasında, imar planı kapsamında kalan yerlerde kadastral yollar, meydanlar ile meralar imar planının onayı ile bu vasıflarını kendiliğinden kaybederek onaylanmış imar planı kararı ile getirilen kullanma amacına konu ve tabi olurlar denilmiştir.
Fen elemanı tarafından düzenlenen 17.5.1990 günlü raporda, taşınmazın bulunduğu yörede 2981 ve 3290 sayılı Kanunlar uyarınca imar uygulamasına geçildiği, bu uygulama esnasında uyuşmazlık konusu 5199 parselin mera olarak bırakıldığı bildirilmiştir. Görüldüğü üzere, 3194 sayılı Kanunun hükümleri uyarınca da taşınmazın niteliği belediyece değiştirilmemiştir. Meranın niteliği yetkili merciilerce değiştirilmediğine göre Belediyenin bu yeri parselleyip özel mülkiyet şeklinde satıp devretmesi hukuken geçerli bir sonuç doğurmaz.
SONUÇ: Tüm bu yönler gözönünde tutularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması yasaya aykırıdır. Hazinenin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 22.9.1994 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.