1. Anasayfa
  2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2003/4636 K: 2003/5666 T: 22.9.2003


Mahkemece, mera norm kararı ve tahsis tutanağı ve paftası getirtilip mahallinde bilirkişiler marifeti ile uygulanmamıştır; tahsisin kadim meradan yapıldığı belirtmelik ve mera norm kararında açıklanmasına rağmen usulüne uygun bir biçimde kadim mera araştırması da yapılmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm verilemez.

Z P ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair B. Sulh Hukuk Hakimliği’nden verilen 22.5.2003 gün ve 616/172 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı, dava dilekçesinde ada ve parsel numaralarını belirttiği 2 parça taşınmazın miras ve taksim ile kendisine intikal ettiğini açıklayarak Hazine adına kayıtlı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Hazine Temsilcisi, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dava konusu taşınmazlardan 138 ada 139 parsel yönünden vaki feragat nedeniyle davanın reddine, 115 ada 64 parsel yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.

Dava konusu 115 ada 64 parselin tutanağının edinme sütununda 1.6.1965 tarih, 1439 sıra numaralı komisyon tapusuyla Maliye Hazinesi adına kayıtlı iken kadastro sırasında Hazine adına tespit edildiği anlaşılmaktadır. Bu tapu kaydının 2681 (145 belirtmelik) parseli olduğu, belirtmeliğin ilgili sütununda “…kadimden beri mera olarak kullanılan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki arazilerden karşılarında yazılı şahıslar tarafından açılmak suretiyle fuzulen işgal olunduğu…” yazılmaktadır.

“Taşınmazın sınırında eylemli olarak mera bulunmaktadır. Taşınmazın öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması gerekir. Bir yerin öncesinin veya halihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıklar vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar, HGK: nun 30.10.1991 t, 1991/8-427-544 ve 03.05.1995T: ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; tahsisli veya kadim mera olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılmasıdır.

Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken yerel mahkemece yeniden özellikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının Köy Hizmetlerinden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradanmı, yoksa 4753 SK: nun 8. maddesine göre Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tespit edilmelidir. Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilerek yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri ve uzman bilirkişi Ziraat Yüksek Mühendisi aracılığı ile tespiti gerekir…” (HGK 13.03.2002 T: 2002/7-110 E: , 2002/186 K:)

Mahkemece, mera norm kararı ve tahsis tutanağı ve paftası getirtilip mahallinde bilirkişiler marifeti ile uygulanmamıştır. Tahsisin kadim meradan yapıldığı belirtmelik ve mera norm kararında açıklanmasına rağmen usulüne uygun bir biçimde kadim mera araştırması da yapılmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm verilemez.

Sonuç: Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, 22.9.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.