1. Anasayfa
  2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2004/2664 K: 2004/5368 T: 6.7.2004


Tescil konusu taşınmaz kadastro çalışmaları sırasında taşlık niteliği ile tespit dışı bırakılmıştır; böyle bir yerin 3402 sayılı kadastro kanunu’nun 17. maddesinde yazılı koşullar altında ihya edilmesi ve ihya olgusunun tamamlandığı tarihten itibaren 20 yıldan fazla süreyle tasarruf edilmiş olması kazanmayı sağlar; ancak imar ihyanın kazanmayı sağlaması için taşınmazın kamunun yararlanmasına terk ve tahsis edilen yerlerden de olmaması gerekir; komşu parsellere ait belgelere göre dava konusu taşınmazın mera olduğunu kabul etmek gerekir.

A. ve müşterekleri ile Hazine ve F. Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının reddine dair A. 27. Asliye Hukuk Hakimliği’nden verilen 2.12.2003 gün ve 250/1017 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 22.6.2004 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacılardan N. bizzat ve vekili ve karşı taraftan Hazine vekili geldiler.

Başka kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacılar vekili, imar – ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı taşınmazın vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Hazine vekili, tescil konusu taşınmazın tarım arazisi niteliğinde bulunmayan bir yer olduğunu, davalı köy temsilcisi de köy orta malı otlakiye olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.

Mahkemece, komşu parsellere ait belgelere göre dava konusu taşınmazın mera olduğu, davacıların ağıl ve benzeri tesisler yapmalarının ihya sayılamayacağı, kazanma koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Tescil konusu taşınmaz 1953 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında taşlık niteliği ile tespit dışı bırakılmıştır. Böyle bir yerin 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesinde yazılı koşullar altında ihya edilmesi ve ihya olgusunun tamamlandığı tarihten itibaren 20 yıldan fazla süreyle tasarruf edilmiş olması kazanmayı sağlar. Davacılar vekili, vekil edenlerinin dava konusu taşınmazı ihya ederek üzerine ev yaptıklarını ve bahçe olarak kullandıklarını açıklamak suretiyle tescil isteğinde bulunmuş davacılar tanığı Sami dava konusu yerin köy hayvanlarının otlatıldığı bir yer olduğunu açıklamış olmasına karşın, yerel bilirkişi ve diğer davacılar tanıkları dava konusu yerin ihya edilerek kültür arazisi haline getirilen bir yer olduğunu bildirmişler, ziraatçi uzman bilirkişi düzenlediği raporda taşınmaz üzerinde 25 seneyi aşkın bir zamandan beri tarımsal faaliyette bulunulduğunu açıklamış, mahkemece yukarıda belirtilen gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.

İmar – ihya’nın koşulları 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesinde belirtilmiştir. Paftadaki açıklamalara göre ekilemez arazi niteliği ile tespit dışı bırakılan taşlık bir yerin imar – ihya yoluyla kazanılması mümkün olabilir. Ancak imar – ihyanın kazanmayı sağlaması için taşınmazın kamunun yararlanmasına terk ve tahsis edilen yerlerden de olmaması gerekir.

Davacı tanığı Sami bu yerin hayvan otlatılan bir yer olduğunu açıklamış ise de, hayvan otlatmak bir yerin mera olduğunu belirlemek bakımından yeterli değildir. Gerçekten de orta malı meradan söz etmek için o yerin kadimden beri hayvanların otlatılmasına mahsus yerlerden olması veya yetkili makamlarca mera olarak tahsis edilmesi gerekir. Bu nedenle tanığın beyanlarına dayanılarak bu yerin mera olduğu sonucuna ulaşılamaz. Ancak somut olayda, komşu parsellere ait belgelere göre dava konusu taşınmazın mera olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Gerçekten de tescil konusu taşınmazın kuzeyinde yer alan 550 parsele uygulanan 1938 tarih 368 tahrir numaralı vergi kaydı dava konusu taşınmaz yönünü otlak, yine 552 parsele uygulanan 366 tahrir numaralı vergi kaydı bu yönü otlak, aynı yere revizyon gören Teşrinisani 1329 tarih 242 numaralı tapu kaydı da bu tarafı mera göstermektedir.

Belgeler karşısında taşınmazın mera olduğunda duraksamamak gerekir. Mahkemece bu gerekçelerle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.

Davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, 6.7.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.