1. Anasayfa
  2. Yargıtay Büyük Genel Kurul

Yargıtay Büyük Genel Kurul E: 1957/23 K: 1959/20 T: 11.03.1959


Temyiz Mahkemesi Birinci Reisliğine verilen dilekçe ile kiralayanın kiracı tarafından ödenmek istenen kira parasını almaktan kaçınmış olduğu iddiasının şahitle ispatının caiz olup olmadığı noktasında Temyiz Mahkemesi Ticaret Dairesi ile Altıncı Hukuk Dairesinin ve Hukuk Umumi Heyetinin (kararları arasında birbirini tutmazlık bulunduğunun ileri sürülmesi üzerine toplanan İçtihadı Birleştirme Büyük Heyetince kararların bir kısmında alıcı kiralayanın kira parasını almaktan kaçınmış olduğu vakıasının şahitle ispat edilebileceği esasının (kabul edilmiş olmasına karşılık diğer bir kısım kararlardan bu vakıanan şahitle ispat edilemeyeceği esasının benimsenmiş olması sebebiyle kararlar arasında birbirini tutmazlık bulunduğuna ittifakla karar verildikten sonra mesele incelendi, gereği konuşuldu:

1 – Kira parası borcunun edasının kanuni şartlara uygun olarak alacaklı kiralayana arzedilmesi halinde alacaklının edayı kabulden kaçınması, onu Borçlar Kanununun 90. maddesi hükmünce mütemerrit alacaklı durumuna sokar ve bunun neticesinde borçlu için Borçlar Kanununun; 91. maddesi hükmünce parayı tevdi ederek borçtan kurtulma imkanı doğabileceği gibi, 6570 saydı Kira Kanununun 7. maddesinin son fıkrası hükmünce kiralayanın kiracıya göndereceği ihtarın haklı ihtar mahiyetinde sayılması mümkün olmaz ve Borçlar Kanununun 260. maddesi hükmünce kiralayan tarafından çekilmiş olan ihtar üzerine ve ihtarda verilen müddet içinde alıcının kira parasını kabulden haklı bir sebep yok iken kaçınması borçlu kiracının temerrüde düşmesine ve dolayısıyla aktin feshine engel olur. O halde yukarıda söylenen durumlarda alacaklının kira parasını almaktan kaçınmış olduğunun ispatı kiracı bakımından hukuki bir menfaat arzeder.

2 – Kiralayanın edayı reddetmesi bir hukuki muamele değil, bir maddi vakıadır. Usulün 288. ve sonraki maddelerinde, maddi vakıaların değil, ancak hukuki muamelelerin ispatı bakımından şahit dinlenemeyeceği kabul edilmiş bulunmaktadır. Demek ki maddi vakıalar şahit dinletme yasağının şümulü dışında kalmaktadır. Ve bu itibarla alacaklı kiralayanın parayı almaktan kaçındığının şahitle; ispatına kanun bakımından bir engel yoktur. Bir an için parayı almaktan kaçınmanın bir hukuki muamele olduğu farzedilse dahi şahide ispat usulün 293,. maddesinin 4. bendi hükmünce yine mümkün olacaktır. Zira parayı almaktan kaçınmış olan kiralayanın bu kaçınmasını tespit etmek üzere kiracıya bir senet vermiş olması ve kiracının kiralayandan böyle bir senet istemiş olması adet bakımından asla düşünülemez.

3 – Borçlar Kanununun 260. maddesinin tatbikatı ile ilgili olarak şu durumun belirtilmesi de gerekli görülmüştür. Şayet alacaklı kiralayanın kiracının her cihetce kanuna uygun olan edasını reddetmesi sonunda kiracı Borçlar Kanununun 91. maddesi hükmünce mahkemeden karar alarak kararda gösterilen yere kira parası tevdi etmiş olursa aynı madde hükmünce kira borcu ödenmiş bulunacağından kiralayanın Borçlar Kanununun 260. maddesi hükmünce yollayacağı ihtardaki mehilin geçirilmesi hiç bir zaman kiracının temerrüde düşmesini gerektirmez. Fakat alacaklı kiracının edasını haksız yere reddederek temerrüde düşmüş olmasına rağmen borçlu kiracı 91. madde hükmünce tevdi yoluna gitmiş değil ise, o zaman kiralayanın 260. madde hükmünce ihtarda bulunması üzerine ihtarda gösterilen mehil içinde kira parasını ödemesi lazımdır; eksi takdirde ihtardaki mehilin geçmesiyle akit feshedilmiş olur.

Böyle bir durumda kiracı alacaklı kiralayanın 260. madde hükümlerince İhtarı göndermezden önce mütemerrit durumda bulunduğunu ileri sürerek kendi lehine bundan hiç bir netice çıkaramaz ve böyle hallerde kiralayanın parayı almaktan kaçınmış oldüğünün ispat edilmesinde hiç bir hukuki faide yoktur; zira mütemerrit durumda bulunan kiralayan alacaklının Borçlar Kanununun 260. maddesi hükmünce ihtar göndermesi ile temerrüdü sona erer ve ihtarda gösterilen mehil içinde paranın ödenmemesi halinde akit feshedilmiş olur. Netice;

Kiracının kiralayanın kira parasını almakta temerrüde düştüğünü ispat etmekte menfaati bulunan hallerde ve hususiyle kiralayan tarafından Borçlar Kanununun 260. maddesi uyarınca çekilen ihtarın tebliği üzerine ihbar ile bildirilen kanuni müddet içinde veya 6570 sayılı Kanunun 7. maddesinin son fıkrası gereğince İki haklı ihtarın çekilmesinden önce her ihtarın mevzuun; giren parayı, kiracının kanuna uygun olarak ödemek istediği halde kiralayanın parayı almaktan kaçınmış olduğu vakıasının şahitle ispatına kanuni bu engel bulunmadığına, 11/3/1959 tarihinde mevcudun üçte ikisini geçen ekseriyetle karar verildi.