Müşterek mülkiyette her bir paydaşın kendi payı bakımından dilediği zaman ortaklık durumunun sona erdirilmesini isteme hakkı vardır. Bu hak Medeni Kanunun 627. maddesinde açıklıkla belirtilmiştir. MK.nun 627. maddesinde ortaklığın giderilmesinin önlenmesi hallerinden birisi de taksiminin münasip olmayan bir zamanda yapılması ve istenmesi halidir. Taşınmaz malın münasip bir zamanda satılması hali, bu hakkın diğer paydaş için zararlı olacak bir şekilde kullanmasını önlemek maksadıyla konulmuştur. Bu hüküm MK.nun 2. maddesinin özel bir uygulama halinden ibarettir.
Taraflar arasındaki “ortaklığın giderilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Mersin 1. Şulh Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 15.4.1987 gün ve 1264-493 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 21.1.1988 gün ve 10360-613 sayılı ilamı ile; (….Ortaklığın giderilmesi istenen taşınmaz taraflar arasında yarıyarıya paylı olarak tapuda kayıtlıdır. Belediye sınırları dahilinde bulunan taşınmaz üzerinde çok katlı ve muhtelif bağımsız bölümleri muhtevi bina yapılması taraflarca kabul edilmiş bu konuda inşaat ruhsatı alınmış ve inşaat başlamıştır. Ayrıca taraflar noterde düzenlenmiş 10.11.1983 tarihli sözleşme ile taşınmaz üzerinde yapılacak binanın hangi bağımsız bölümlerinin hangi paydaşa ait olacağını belirtmek suretiyle bir taksim sözleşmesi yapmışlardır. Bu sözleşmenin bina inşaatının tamamlanmasından sonra kat mülkiyeti tesisi suretiyle ortaklığın giderilmesi amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
Müşterek mülkiyette her bir paydaşın kendi payı bakımından dilediği zaman ortaklık durumunun sona erdirilmesini isteme hakkı vardır. Bu hak Medeni Kanunun 627. maddesinde açıklıkla belirtilmiştir. MK.nun 627. maddesinde ortaklığın giderilmesinin önlenmesi hallerinden birisi de taksiminin münasip olmayan bir zamanda yapılması ve istenmesi halidir. Taşınmaz malın münasip bir zamanda satılması hali, bu hakkın diğer paydaş için zararlı olacak bir şekilde kullanmasını önlemek maksadıyla konulmuştur. Bu hüküm MK.nun 2. maddesinin özel bir uygulama halinden ibarettir. Kötüye kullanılan bir hak kanunen himaye göremez. 14.2.1951 gün ve 17/1 sayılı İBK. kararı uyarınca bu hususun davanın her aşamasında ileri sürülmesi, hatta mahkemenin kendiliğinden nazara alınması gerekir.
Olayımızda: Münasip zamanın her iki tarafın menfaatleri ölçülerek ve MK.nun 4. maddesindeki takdir hakkı da kullanılarak tayini icabeder.
Dava konusu taşınmaz üzerinde ileride bağımsız bölümleri paylaşılmak üzere ortak inşaat yapılması kararlaştırılıp inşaata başlandıktan sonra inşaatın bitmesi beklenmeden bu davanın açılmış olmasında yukarıda belirtilen hallerin gözönünde tutulması gerekir. Bu cümleden olarak inşaatın başlatılmasından sonraki olaylar tarafların davranışları ve inşaatın devam ettirilmesi nedenleri ile bu davanın açılmasının münasip zamanda olup olmadığının ve davacının iyi niyetli bulunup bulunmadığının tartışması yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır….) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: davalı vekili
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davanın konusu, Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olacak nitelikte yapımına başlanılan bir ana taşınmazın taksimi, bu olmadığı takdirde satış suretiyle ortaklığın giderilmesi isteğinden ibarettir. Kural olarak müşterek mülkiyette paydaşlardan her biri bu ilişkiye son verilerek payının kendisine verilmesini her zaman isteyebilir.
Bu istem her paydaşa payına bağlı olarak yani eşyaya bağlı olarak tanınmış yenilik doğuran bir haktır. Bu hak diğer taraftan hukuki niteliği itibariyle paya bağlı olduğundan zaman aşımına da uğramaz. Taksim isteği de müşterek mülkiyetin sona erdirilmesi için ortaklara tanınan yenilik doğurucu bir haktır.
Paydaşlardan biri bu hakkı kullanınca, diğer paydaşlar taksimi yerine getirme borcu altına girerler. Ancak bu hak kullanılınca müşterek mülkiyet kendiliğinden ortadan kalkmaz; bu sonuç ancak taksim ile hasıl olur. Şu husus da belirtilmelidir ki taksim isteme her ne kadar paydaşlara tanınmış bir hak ise de bunun da sözleşmeden veya yasadan doğan bazı sınırları vardır (MK. 627). Bu sınırlardan biri de taksimin münasip olmayan zamanda istenmemesidir. Münasip olmayan zamandan amaç, taksimin paydaşlar için zararlı olduğu bir zamandır. Kuşkusuz münasip olmayan zamanın dürüstlük kurallarına göre belirlenmesi gerekir. Mahkemece bu yönler üzerinde durularak tarafların delilleri toplanıp incelenerek sonucu uyarınca karar verilmek icabeder.
Bu denenlerle Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsemen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.