Ölünceye kadar bakma akdine dayanan istem kadastro mahkemelerinin bakamayacağı davaları düzenleyen ve kadastro kanununun 25. maddesinde sayılan dava türlerinden özellikle yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili bulunmadığından, davaya bakmaya kadastro mahkemesi görevlidir.
Taraflar arasındaki “kadastro tesbitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; B. Kadastro Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 13.2.1995 gün ve 1990/182 esas,1995/24 karar sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Yedinci Hukuk Dairesi’nin 19.12.1995 gün ve 1995/6560-14616 sayılı ilamı ile; (…Kadastro sırasında 317 parsel sayılı 17500 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz; vergi kaydına, miras hakkına, pay bağışlamaya, ifraz ve satın almaya dayanılarak davalı Ramazan adına, 306 parsel sayılı 33900 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz; vergi kaydına, miras hakkına, pay bağışlamaya, paylaşmaya ve bağışlamaya dayanılarak davalı Recep adına, 433 parsel sayılı 3780 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz; miras hakkına, bağışlamaya ve satın almaya dayanılarak davalı Hasan adına tesbit edilmiştir. İtirazları komisyonca reddedilen davacılar Orhan ve paydaşları, taşınmazların Süleyman’dan kaldığını, mülkiyetinin iştirak halinde bulunduğunu ileri sürerek, payları oranında tescili için dava açmışlardır. Mahkemece, davanın reddine, taşınmazların tesbit gibi davalılar adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Hüküm, temyiz edenlere 18.5.1995 tarihinde tebliğ edilmiştir. Temyiz dilekçesi 15. gün olan 2.6.1995 tarihinde verilmiştir. Temyiz isteği süresindedir. Bu nedenle temyiz isteğinin reddine dair olan 7.8.1995 tarihli kararın bozularak ortadan kaldırılmasına karar verildi. Tetkik hakiminin raporu incelendi.
2- Dava konusu taşınmazların davacıların kök miras bırakanı Süleyman’a ait olduğu ve ölümü ile eşi Fatma ile Ali’ye kaldığı, Fatma’nın ölümü ile de payının Ali’ye geçtiği, böylece taşınmazların tamamının Ali’ye kaldığı dosya içeriğinden anlaşılmıştır. Ali, taşınmazları ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile çocukları Mustafa ve İlyas’a vermiştir. Mustafa ve İlyas üçüncü kişilere, davalı olan tarafa satmışlardır. Davacı taraf ölünceye kadar bakma vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu ileri sürmektedir. Ölünceye kadar bakma vaadi ile ilgili davalar yenilik doğurucu davalardandır. Bu tür davalara bakmak kadastro mahkemesinin görevi dışında ve genel mahkemelerin görevi içindedir. Mahkemece, görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, işin esası hakkında hüküm kurulması isabetsiz ve temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğu gibi, dava dilekçesi veren Mustafa ve İlyas’ın tesbite itirazları bulunmadığı, tesbitin ve komisyon kararının tarafı olmadıkları gözönünde tutularak bu kişilerin davaları yönünden de görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, bu konuda hiçbir karar verilmemiş olması dahi isabetsizdir…) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacılar vekili.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, ölünceye kadar bakma akdinden kaynaklanan bir uyuşmazlığa Kadastro Mahkemesinin bakmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Kadastro Kanununun 25. maddesinde, Kadastro Mahkemelerinin bakamayacağı davalar sıralanırken “Mahkemeden yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili isteklerin” incelenmesi Kadastro Mahkemesinin görevi dışında olduğu kabul edilmiştir. Gerçekte de, Kadastro Mahkemesinin görevi madde 25’de görüldüğü gibi konu bakımından sınırlı olduğu gibi zaman bakımından da sınırlıdır.
Hal böyle olunca öncelikle, ölünceye kadar bakma akdinden kaynaklanan bir davanın yenilik doğurucu hüküm olmayı gerektiren bir dava olup olmadığını açıklığa kavuşturmak, bunun için de ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile yenilik doğurucu (inşai) hakların hukuki tanımı ve kapsamı üzerinde durmak gerekir. Kural olarak tek taraflı bir irade beyanı ile yeni bir hukuki durumun yaratılmasını mevcut hukuki durumun değiştirilmesini veya kaldırılmasını sağlayan haklara yenilik doğurucu (inşai) haklar denir.
İnşai hak sahibinin, bu hakkını tek taraflı olarak kullanmasıyla hukuki sonuç meydana gelir. Bunun için karşı tarafın kabulüne veya bir mahkeme hükmüne gerek yoktur. Böyle bir hakka dayanılarak mahkemeden hukuki korunma ve yardım istenmesi durumunda, yenilik doğuran (inşai) dava söz konusu olur. Yenilik doğurucu dava, yenilik doğurucu bir hakka dayanılarak açılır. Ancak, yenilik doğuran hakka dayanılarak açılan her dava ise yenilik doğurucu dava değildir (Bkz. Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kitabı,1995, Sh. 319).
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi; iki yana borç yükleyen, karşılıklı edimleri havi, talih ve tesadüfe bağlı bağımsız bir sözleşmedir (bkz. m. 511, 81). Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme karşılığı, bakım borçlusu da bakım alacaklısına bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Yine sözleşmedeki edimlerin ifasından sonra taraflardan birinin tek taraflı iradesi ile sözleşmenin bozulması mümkün değildir. Edimini, sözleşmeye uygun yerine getiren tarafın karşı taraftan edimini ifa etmesini istemesi sözleşmeden kaynaklanan bir hakkın kullanılması anlamındadır. O nedenle, bu hakkın ifasını sağlamak amacıyla açılan ve ölünceye kadar bakma aktinden kaynaklanan davalar, niteliği itibariyle davalının bir iş yapmaya, bir şey vermeye veya bir işi yapmamaya mahkum edilmesi istemini içeren eda davası olduğu açıktır.
Hemen belirtelim ki, kural olarak yenilik doğurucu davalar eda davaları ile birleşemezler. Ayrıca, yenilik doğurucu davaların geniş bir yorum yoluyla kapsamının genişletilmesine de özen gösterilmesi gerekir (Bkz. 25.10.1971 gün,1/2 s. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı). Şu durum karşısında somut olayda; ölünceye kadar bakma aktine dayanan istem Kadastro Mahkemelerinin bakamayacağı davaları düzenleyen ve Kadastro Kanununun 25. maddesinde sayılan dava türlerinden özellikle yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili bulunmadığından, davaya bakmaya Kadastro Mahkemesi görevlidir. Açıklanan nedenler altında usule ve yasaya uygun görülen direnme kararı ,onanmalı ve işin esasının incelenmesi yönünden dava dosyası Özel Dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ: Direnme kararı uygun olduğundan, işin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay Yedinci Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, 29.1.1997 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Taraflar arasında görülmekte olan davada davacı taraf, taşınmazın miras bırakanı Ali’ye ait olduğunu, Ali’nin ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile çocukları Mustafa ve İlyas’a verdiğini, bu kişilerin de üçüncü kişi davalı tarafa satıp teslim ettiğini; ancak, miras bırakanı Ali ile çocukları arasındaki ölünceye kadar bakma sözleşmesinin resmi şekilde yapılmadığını, bu nedenle geçersiz olduğunu iddia ederek dava açmışlardır. İddianın sürülüş biçimine ve davalı tarafın dayandığı delillere göre, taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacıların miras bırakanı Ali ile oğulları Mustafa ve İlyas arasında yapılan ölünceye kadar bakma sözleşmesinin geçerli olup olmadığı sonucunda toplanmaktadır. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi niteliği itibariyle mahkemeden yenilik doğurucu (ihdas edici) karar almayı gerektiren sözleşmelerdendir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 25/son fıkrası hükmünce, yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren davalara Kadastro Mahkemesinde bakılamaz. Nitekim, Yargıtay
HUKUK GENEL KURULU’nun 5.6.1974 günlü, 7/847 esas, 974/640 sayılı kararı ile Yargıtay Yedinci Hukuk Dairesi’nin 18.2.1969 gün, 969/843 esas, 969/219 karar sayılı;15.9.1972 günlü, 972/6622, 972/5756 karar sayılı içtihatları da aynı doğrultudadır. Taraflar arasında görülen davada, davacı tarafın miras bırakanları Ali ile çocukları Mustafa ve İlyas arasında yapılan ölünceye kadar bakma sözleşmesinin resmi şekilde yapılıp yapılmaması, sonuca etkili değildir. İddianın sürülüş biçimine göre mahkemeden, yenilik doğurucu hüküm verilmesi istenmektedir. Bu durumda davaya bakma görevi, kadastro mahkemesine ait olmayıp Asliye Hukuk Mahkemesine aittir. Dairenin kurulduğundan beri uygulaması aynı doğrultudadır. Hukukta istikrar da gereklidir. Açıklanan nedenlerle direnme kararının bozulması düşüncesinde olduğumdan çoğunluk görüşüne katılamıyorum.