Taşınmazın mera olarak tahsisinden sonra bu niteliğini kaybettiği tarihten itibaren yirmi yıllık sürenin dolmaması halinde taşınmaz zilyet lehine değil hazine adına tescil edilir.
Taraflar arasındaki “kadastro tespitine itiraz, tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; M. Kadastro Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 9.6.1992 gün ve 1992/40-90 sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 27.4.1995 gün ve 1994/1151 – 1995/4810 sayılı ilamı ile; (.. Dava konusu taşınmaz üzerinde tespit gününe kadar zilyetleri yararına taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de, hükmüne uyulan 26.11.1991 günlü Daire bozma kararında taşınmazın toprak tevzi komisyonunca zilyetlerine tahsis ve temlik bulunmadığı takdirde çevresinin mer’a olduğu göz önünde tutularak çekişmeli parselin mer’adan kazanıldığının kabulü gerektiği ve taşınmazı çevreleyen 513 sayılı mer’a parselinin tahsis ve temliki tarihinden itibaren 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresinin geçip geçmediğinin araştırılması gereğine değinilmiştir. Daire bozma kararından sonra yapılan araştırmada taşınmazın 1974-75 yıllarında yapılan çalışma sonucunda toprak tevzi komisyonunca Ş.’nin zilyet olduğu belirtilmekle birlikte tahsis ve temlik edilmediği, çekişmeli parseli çevreleyen 513 sayılı parselin 24.1.1975 tarihinde mer’a olarak tahsis edildiği ve tahsis tarihinden kadastro tespitinin yapıldığı güne kadar 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresinin geçmediği anlaşılmıştır. Hal böyle olunca öncesi mer’a olan dava konusu taşınmazın hukuksal açıdan mer’a niteliğini kaybettiği 1975 yılından tesbitin yapıldığı güne kadar 20 yıllık iktisap zamanaşımı süresinin geçmediği dikkate alınmak suretiyle taşınmazın Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığından temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmemiştir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 5.2.1997 tarihinde oybirliği ile karar verildi.