Dava hukuksal nitelikçe imar ve ihya nedeniyle kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tescil istemine ilişkindir. Dava konusu taşınmazların imar planı dışında olduğu salt mücavir alan içinde kaldığı açıkça belirtilmiştir. Bu durum karşısında taşınmazların mücavir alan içinde kalması 3402 sayılı kanunun 17. maddesinin öngördüğü doğrultuda zilyet aleyhine yorumlanması hukuken mümkün değildir.
Taraflar arasındaki “Kadastro tespitine itiraz ve men´i müdahale “davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Kadastro Mahkemesi´nce asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine dair verilen 20.10.1998 gün ve 1995/825 E-1998/112 K., sayılı kararın incelenmesi davalılardan Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi´nin 29.6.1999 gün ve 1999/193-1999/3359 sayılı ilamiyle; (… Kadastro sırasında 2901 parsel sayılı 4476,58 m2 yüzölçümündeki taşınmaz 1965 yılında yapılan kadastro çalışması sırasında cebel vasfında olması nedeniyle tesbit dışı bırakıldığı; daha sonra Mehmet Nuri Avcı tarafından imar ihya edilerek tarla haline getirildiğinden sözedilerek 2895 parsel sayılı 32235,18 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ise aynı nedenle tesbit dışı bırakıldığı ve Yusuf Özkaya tarafından imar, ihya edildiği belirtilmek suretiyle Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacılardan Yusuf Özkaya 2895 sayılı parsel hakkında Mehmet Nuri Avcı 2901 sayılı parsel için imar ve ihyaya, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliğine dayanarak ayrı ayrı dava açmışlardır. Diğer yandan davacıların tesbit gününden önce Hazine ve köy tüzel kişiliği aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları tescil davası görevsizlik kararı ile kadastro mahkemesine aktarılmıştır. Mahkemece dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davaların kabulüne, 2895 sayılı parselin Yusuf Özkaya 2901 sayılı parselin Mehmet Nuri Avcı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazlar üzerinde davacılar yararına imar ihya ve zilyedlik yoluyla taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de, delillerin değerlendirilmesi dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Toplanan delillere göre dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede 1965 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın taşlık, çalılık niteliği ile kadastro dışı bırakıldığı, bu tarihten sonra davacıların taşınmazları imar ihya ederek tarım arazisi haline getirdikleri ve tesbit 1994 yılında adlarına tescil için tescil davası açtıkları dosya kapsamı gününe kadar 20 yılı aşkın süre tasarruf ettikleri ile anlaşılmaktadır 766 sayılı Tapulama Kanununun 1617 sayılı kanunla değişik 33. maddesi hükmünce imar ve ihya yoluyla taşınmaz edinme olanağı bulunmamaktadır. İmar ihya yoluyla taşınmaz edinme olanağının 9.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanunu sağlamıştır. Anılan kanunun 17/1. maddesi hükmünce imar ihya yoluyla 3402 Sayılı Kadastro Kanunun 14. maddesi hükmünde öngörülen koşulların da bulunması halinde özel ve tüzel kişilerin taşınmaz edinmeleri mümkündür. Ne var ki, anılan yasanın 17/2. maddesi hükmü ile il, ilçe ve kasabaların imar planının içinde kalan taşınmazlar hakkında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17/1. maddesi hükmü uygulanamaz. Dava konusu taşınmazların 1989 yılında imar planının yapıldığı ve mücavir alan içinde kaldığı, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Buca Belediye Başkanlığı yazılan içeriği ile anlaşılmaktadır. Bu durumda taşınmazların imar ve ihya yoluyla kazanılması mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle davacıların davasının reddine, taşınmazların hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulu´nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
1-Önceki hükmü temyiz etmeyen davacılardan Sıtkı Durmaz yönünden karar kesinleşmiştir. O nedenle kararı temyize hakkı bulunmamaktadır. Bu durumda davacı Sıtkı Durmaz vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekir.
2-Davalılardan Hazine vekilinin temyizine gelince;
Dava hukuksal nitelikçe imar ve ihya nedeniyle kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tescil istemine ilişkindir.
Mahkemenin davanın kabulüne ilişkin kararı az yukarıda açıklanan nedenlerle Özel Daire´ce bozulmuştur. Mahkeme önceki kararında direnmiştir.
Yerel mahkeme ile özel Daire çoğunluk görüşü arasındaki uyuşmazlık, dava konusu taşınmazların imar planı dışında ancak mücavir alan içinde kalması nedeniyle imar ve ihya yoluyla kazanılmasının mümkün olup olmadığına ilişkin hukuki sorunun aydınlanmasında toplanmaktadır. Dava konusu taşınmazların kesinleşen orman sınırlaması dışında kaldığı, tesbit tarihine kadar 3402 sayılı kanunun 17/2. maddesinde yazılı koşulların adlarına tescil kararı verilen zilyetleri adına gerçekleştiği toplanan delillerle saptanmıştır. Yine 17. maddesinin 1. fıkrasındaki koşullar da zilyetleri yararına subut bulmuştur. Öte yandan taşınmazlar, Kaynaklar Köyü sınırları içerisindedir. 3402 sayılı Yasanın 17/2 maddesi il, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmazlara münhasırdır. Buca Belediyesi İmar Müdürlüğünün 2.5.1996 tarihli karşılık yazısında dava konusu taşınmazların imar planı dışında olduğu salt mücavir alan içinde kaldığı açıkça belirtilmiştir. Bu durum karşısında taşınmazların mücavir alan içinde kalması 3402 sayılı kanunun 17. maddesinin öngördüğü doğrultuda zilyet aleyhine yorumlanması hukuken mümkün değildir. Hal böyle olunca dosyadaki bilgi ve belgeler az yukarıda açıklanan ve oluşan yasal koşullar ışığında dava konusu taşınmazların zilyetlikle kazanılmasına engel bir durumun bulunmadığı açıktır. O nedenle yerel mahkemenin direnme kararı yerindedir ve onanmalıdır.
SONUÇ: 1-Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle davacılardan Sıtkı Durmaz vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,