Tüm köyün ve köylünün yaşama düzenini, yerleşimini yakından ilgilendiren, bütün köylünün kullanımına açık kamu malı niteliğinde bulunan bir yerin bir kişinin kullanımına verilmesinin köy sakini davacının menfaatini ihlal ettiği anlaşılmakla; haksız şekilde tapuya bağlanmış köy yolunun eski haline getirilmesinde ve bu yoldan köylülerin ve köy sakini davacının yararlanabilmesinin sağlanmasında hukuki yararı vardır.
Taraflar arasındaki “tapu iptali ile köy yolu olarak tescili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ç. Sulh Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 18.10.2000 gün ve 2000/45 E-89 K: sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Ondördüncü Hukuk Dairesinin 21.12.2000 gün ve 2000/8420-8658 sayılı ilamı ile; (… Davacı, kadim köy yolunun davalı taşınmazı kapsamında kaldığını ileri sürerek, tapu iptali ve yol olarak terkin istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, köy yolu olduğu iddiası içeren tapu iptali davalarının ancak köy muhtarı tarafından açılabileceği, davacının davacılık sıfatının bulunmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı temyize getirmiştir.
Dava, tapu iptali ve köy yolu olarak terkin isteğine ilişkindir. Kadim köy yolları zamanla tüm köy halkının kullanımına terkedilmiş yerlerdir. Bu gibi yerler tescile de tabi değildir. Kadim yolun şahıs adına ya da başka bir amaçla tapuya tescil edilmesi halinde buradan yararlanan köy halkının bu işleme karşı dava açma hakları vardır. Dava, subjektif hakkı ihlal edilen kişinin mahkemeden hukuki koruma istemesidir. Davayı da ihlal edilen hakkın sahibi açabilir.
Somut olayda, kadim yol olduğu ve davalıların tapu kaydı kapsamında kaldığı ileri sürülen yerlerin davanın kanıtlanması halinde yol olarak kullanıma açılacağı, halende davacının buradan yararlanmasının engellendiği anlaşıldığına göre davacının bu davayı açmakta hukuki yararının ve davacılık sıfatının bulunduğunun kabulü gerekir.
Mahkemece bu yönler gözetilerek işin esasına girilip bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle sıfat yokluğundan sözedilerek davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapu iptali ve taşınmazın kısmen köy yolu olarak terkin istemine ilişkindir.
Davacı vekili, Kadastro tespiti sırasında davalıların mirasbırakanı adına 116 Ada 2 parsel sayılı taşınmaz içerisinde bırakılan kısmın nitelik bakımından umuma açık yol (köy yolu) olup, buranın köy yolu olduğu hususunun tespitten önce açılan ve davalıların mirasbırakanının taraf olduğu kesinleşen mahkeme kararı ile sabit olduğunu belirterek, davalıların mirasbırakanı adına oluşan tapu kaydının iptali ile köy yolu olarak tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, satın alma yoluyla intikal eden taşınmazın tapu kapsamında kaldığını savunarak davanın reddini istemiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacının da davayı açmakta aktif husumet ehliyetine sahip olup olmadığı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti Medeni Hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin Medeni Usul Hukukunda büründüğü şeklidir. Kimlerin taraf ehliyetine sahip bulundukları Medeni Kanuna göre belirlenir. (HUMK: md. 38, MK: md. 8 ve 46). Buna göre Medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti bulunan her gerçek (MK: md. 8) ve tüzel (MK: md. 46) kişi, davada taraf olabilme ehliyetine sahiptir. Genel tanımlamadan sonra konumuz ile ilgisi nedeniyle Kamu tüzel kişilerinin de durumunun irdelenmesi gerekir. Bilindiği gibi Kamu tüzel kişileri, görevleri bakımından Kamu otoritesini temsil eden tüzel kişiler olup, Kanunla ya da Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak idare tasarrufu ile kurulur (Anayasa md. 123, MK: 52).
Kamu tüzel kişileri taraf ehliyetine sahiptir. İl Özel İdareleri, Köyler ve Belediyeler Kamu tüzel kişiliğine sahip olduklarından (Anayasa md. 127) bu nedenle taraf ehliyetine sahip bulunmaktadırlar. Köy yollarına vaki el atmanın önlenmesi, buna ilişkin tapu kaydının iptali davalarının köy tüzel kişiliği tarafından açılacağı konusunda kuşku bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, köyde oturan gerçek kişilerin bu tür davaları açıp açamayacakları noktasında toplanmaktadır. MK: 641, 1580 sayılı Belediye Kanunu, 442 sayılı Köy Kanunu ve 3402 sayılı Kanunun 16. maddesinde yolların ilke olarak özel mülkiyete konu olamayacağı, haritasında gösterilmekle yetinileceği hükme bağlanmıştır. Umumi köy yolları da bütün köylünün kullanımına açık kamu malı niteliğindedir.
Bir kişinin dava hakkına sahip olmâsı, dava açabilmesi için yeterli değildir. Davanın dinlenebilmesi (esasına girebilmesi) için gerekli. şartlardan birisi ve en önemlisi, davacının’o davayı açmakta hukuki yararının bulunmasıdır. O kişinin dava açmakta korunmaya değer bir hukuki yararı yoksa, davanın bu yönden esasa girilmeden reddi gerekir. Çünkü hukuki yarar dava şartıdır ve mahkeme dava şartlarını kendiliğinden (re’sen) incelenmekle görevlidir. Davacı köyde oturan ve köyün ortak yerlerinden yararlanma hakkına sahip bir kişidir. Yerleşik Yargıtay görüşüne göre, köy sakinleri de bir Kamu malından (örneğin köy yolundan) yararlanmasına engel olan kişi aleyhine dava açarak el atmanın önlenmesini isteyebileceği benimsenmektedir. (Y.HGK: 20.10.1999 E; 1999/14-840 K: 1999/859, Y. 8. HR. 8.7.1964 gün E: 235/D-8K: 521).
O halde tüm köyün ve köylünün yaşama düzenini, yerleşimini yakından ilgilendiren, bütün köylünün kullanımına açık Kamu Malı niteliğinde bulunan bir yerin bir kişinin kullanımına verilmesi köy sakini davacının menfaatini ihlal ettiği anlaşıldığından haksız şekilde tapuya bağlanmış köy yolunun eski haline getirilmesinde ve bu yoldan köylülerin ve köy sakini davacının yararlanabilmesinin sağlanmasında öncelikli, meşru, kişisel ve güncel bir menfaatin dolayısıyla dava açmakla hukuki yararının bulunduğunun kabulünde zaruret bulunduğu açıktır.
Somut olayda, kadim köy yolunun davalı adına kadastroca tespit ve tescil edildiği, buranın kadim köy yolu bulunduğu davalının miras bırakanında taraf olduğu kesinleşen mahkeme kararı ile sabit olduğu, yapılan uygulama yerel ve teknik bilirkişi raporları, tanzim edilen kroki, tanık anlatımları ile sabit olmuştur.
Yukarıda yazılı gerekçelerle özel daire bozma kararına uyulma gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğunda direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerde dolayı HUMK: nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.5.2001 gününde, oybirliği ile karar verildi.
Yorumlar (1)