Orman tahdit tutanağı eksiksiz olarak getirtildikten sonra özel daire bozma kararında belirtilen yöntemle oluşturulacak üç kişilik bilirkişi heyeti aracılığıyla orman kadastro harita ve tutanağı sağlıklı bir biçimde yerine uygulanıp, bilirkişilerden orman kadastro haritası ve kadastro paftası ölçekleri eşitlenip, mahkeme ve yargıtay denetimine uygun, ilmi verileri bulunan rapor alınmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Taraflar arasındaki “kadastro tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ç. Kadastro Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 6.9.2000 gün ve 1999/90 E: 2000/158 K: sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 22.2.2001 gün ve 2001/563-1466 sayılı ilamı ile; (…Kadastro sırasında Kalınkoz Köyü 180 ada 28 parsel sayılı 380.97 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, 27.8.1949 tarih ve 1943 nolu tapu kaydı ile davalı adına tespit edilmiştir. Davacı orman yönetimi, 1970 yılında kesinleşen orman tahdidi içinde kaldığı iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece, davanın reddine ve dava konusu parselin davalı Bekir Kuru adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kadastro tespitine itiraz niteliğindedir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 9.6.1970 tarihinde yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; bir örneği dosyada yer alan tahdit haritasında 648-649-650 nolu orman sınır noktalarını birleştiren hat ile karara dayanak alınan bilirkişi tarafından düzenlenen krokide, aynı noktaları birleştiren hat arasında benzerlik yoktur. Tahdit haritası ile kroki çelişkili olup, mahkemece bu yön üzerinde durularak çelişki giderilmemiştir. Tahdit haritası ile çelişen krokiye dayanılarak hüküm kurulamaz.
Bu nedenle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında serbest orman mühendisleri arasından seçilecek üç uzman orman yüksek mühendisi bulunamadığı takdirde, orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte kesinleşmiş tahdit haritası ve tapulama paftası sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu, duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı; bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmeli ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır …) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
Özel Daire ile mahkeme arasındaki uyuşmazlık, bu yerde bulunan kesinleşmiş orman kadastro harita ve tutanakları uygulamasının hükme yeterli olup olmadığı konusundadır.
Kural olarak; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunan yerlerde, bir yerin orman sayılan yerlerden olup – olmadığı kesinleşmiş tahdit haritasının o yere uygulanması suretiyle belirlenir. Somut olayda, çekişmeli taşınmazın bulunduğu Kalınkoz Köyünde, kadastro tespit tarihinden önce, 1969 yılında yapılan ve 9.6.1970 tarihinde kesinleşen orman kadastrosunun varlığı tartışmasızdır. Mahkemece 11.8.2000 tarihinde yapılan keşif sırasında dinlenen yerel bilirkişi “aradan çok zaman geçtiği için OTS noktaları kaybolmuştur, tahdit tutanağında bahsi geçen Muharrem Ö. ve Ali B. tarlaları yukarıda bahsettiğim komşu taşınmazlardır” biçiminde beyanda bulunmuştur. Dava dosyasına fotokopi örneği getirtilen ve keşifte okunduğu bildirilen 6.6.1969 tarihli orman tahdit tutanağının dava konusu taşınmazla ilgili bölümü “…Muharrem Ö. tarlasının kuzeybatı ve güney sınırları takip edilerek Ali B. tarlası ile birleştiği güney batı köşesindeki beton kazığa 649 nolu OTS yazıldı” şeklindedir. Tutanağın bundan sonraki satırı silinmiş olduğundan takip edilen sınır hattının yönü anlaşılamamaktadır.
Dava konusu 28 parsel numaralı taşınmazın öncesi 19, 20, 21, 22, 27, 29 ve 54 numaralı parsellerle bir bütün halinde iken ifraz edilmiş ve bu parsellere toprak tevzi (2) parsele ait Ağustos 1949 tarih 1943 numaralı tapu kaydı revizyon görmüştür. Yine tahdit tutanağında tanımlanan Ali B. tarlası toprak tevzi (1) numaralı parsel olup, güney batıdaki 23, 24, 25, 30, 46, 47 numaralı kadastro parselleridir. O parsellere Ali B. adına olan toprak tevzi Ağustos 1949 tarih 1419 numaralı tapu kaydı uygulanmıştır. Tahdit tutanağında yazılı Muharrem Ö. tarlası batıdaki 50, 51, 52, 53 numaralı parselledir ve Muharrem Ö. adına yazılı Ağustos 1949 tarih 1953 numaralı tapu kaydı uygulanmıştır. Bilirkişi raporunda 649 OTS işaretlenen yere,toprak tevzi haritasında “ormanlık” yazılmış, bu yerde orman tahdit tutanağında yazılı Ali B. ve Muharrem Ö. tarlası bulunmamaktadır. Bilirkişilerin 649 orman tahdit sınırından 650 orman tahdit sınırına doğru çizdikleri hattı dereyi takip ederek güneyden kuzeye doğru devam ettirdikleri halde 1/10000 ölçekli orman kadastro haritasında aynı 649-650 orman tahdit sınır noktaları güneybatıdan kuzeydoğuya doğru devam etmektedir. Kadastro paftası 1/1000, orman tahdit haritası ise 1/10000 ölçeklidir. Ölçekler eşitlenmemiş, mahkeme ve Yargıtay’ın denetimine olanak verir rapor düzenlenmemiştir. Hiç bir sabit nokta alınmadan hayali çizilen tek bir orman sınır noktasından hareketle düzenlenen bilirkişi raporu hükme dayanak yapılamaz.
O halde, orman tahdit tutanağı eksiksiz olarak getirtildikten sonra özel daire bozma kararında belirtilen yöntemle oluşturulacak üç kişilik bilirkişi heyeti aracılığıyla orman kadastro harita ve tutanağı sağlıklı bir biçimde yerine uygulanıp, bilirkişilerden orman kadastro haritası ve kadastro paftası ölçekleri eşitlenip, bir-biri üzerine aplike edilerek bilirkişilerden en az 4 ya da 5 orman sınır noktaları gösterilmek suretiyle mahkeme ve Yargıtay denetimine uygun, ilmi verileri bulunan rapor alınmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı İdare vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda belirtilen ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K:nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.1.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.