1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/122 K: 2003/107 T: 26.02.2003


Davacının satın aldıktan sonra taşınmazı toprak taşımak suretiyle doldurduğu, iş makineleriyle düzelttiği, tarıma elverişli kültür arazisi haline getirdiği bilirkişi ve tanıklarca bildirilmiştir. Halen kuzeyde ve güneyde devam eden aktif dere yatağının çekişmeli yerde genişlemesi ve suyun dağılması nedeniyle toprak taşımak suretiyle doldurulması, düzeltilmesi, aktif dere yatağı olmaktan çıktığını göstermeyeceği için imar, ihya ve zilyetlik nedeniyle edinilmesini mümkün kılamaz.

Taraflar arasındaki “tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gebze Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 15.11.2001 gün ve 2000/904 E- 2001/898 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 31.01.2002 gün ve 2002/530-774 sayılı ilamı ile; (…Davacı, dava konusu taşınmazın adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Hazine temsilcisi davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı Köy Temsilcisi yargılama oturumlarına katılmamıştır. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, dava konusu taşınmazın sınırında yer alan 193 parseli 1987 yılında tapuda satın aldığını, dava konusu taşınmazı da 1980 yılında satın ve devraldığını, imar ve ihya etmek suretiyle kültür arazisi haline getirdiğini ileri sürerek tescil isteğinde bulunmuştur. Mahkemece kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Tapu kaydına görE: 193 parsel 09.04.1987 tarihindeki tapudaki satış ve devirle davacıya geçmiştir. Davacı, dava konusu taşınmazın sınırında yer alan 193 parseli tapuda satın altığına göre, dava konusu yerdeki zilyetliğin bu tarihten itibaren başladığının kabulü gerekir. Ne var ki; davacı, taşınmazın 1980 yılında satın ve devraldığını ileri sürmüş bulunmaktadır. Bu durumda, kazanma koşullarının dilekçede ileri sürülen tarihe göre hesaplanması gerekir.

Yerel bilirkişi ve tanıklar, davacının bu yeri 1979 ve 1980 yıllarında satın aldığını, 6 ay içerisinde imar ve ihya ederek kültür arazisi haline getirdiğini bildirmişlerdir.

Dava konusu taşınmaz, 1956 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında Kocagöl Deresi yatağı olmak üzere tespit dışı bırakılmıştır.

Yerel bilirkişi ve tanıklar, taşınmazın dere yatağı içerisinde yer alan sazlık, bataklık ve çorak bir yer olduğunu, davacının satın aldıktan sonra toprak taşımak suretiyle doldurulduğunu, iş makineleriyle düzelttiğini ve kültür arazisi haline getirdiğini bildirmişlerdir. Sazlık ve bataklık olan her yerin imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı yoluyla gerçek kişiler tarafından kazanılması mümkün değildir.

Diğer yönden Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarına göre, toprak taşımak ve doldurmak ihya işlemi olarak kabul edilmemektedir.

Taşınmaz gerek niteliği ve gerekse yapılan imar çalışmaları bakımından kazanılmaya elverişli bir yer değildir. Bunlardan ayrı, taşınmazın nazım imar planı içerisine alındığı 1995 tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. ve 17. maddesindeki koşullar gerçekleşmemiştir. Tüm bu yönler gözönünde tutularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacı, dava dilekçesinde Balçık Köyü, Kocagöl Mevkiinde kain taşınmazın imar ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle adına tesciline karar verilmesini istemiş, davalı Hazine vekili davanın reddini savunmuş, yerel mahkemece dava kabul edilmiştir.

Kadastro tespiti sırasında davaya konu taşınmazın Kocagöl dere yatağı olarak tespit harici bırakıldığı bilirkişi raporlarından anlaşılmaktadır.

Dere yatakları MK.nun 641. maddesi kapsamına giren Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir.

Dere yatağı olan bu yer derenin aktif yatağı olmaktan çıktığı veya derenin etkisi altında kalmayan bir yer olup, 20 yıldan fazla süre ile tarım arazisi olarak tasarruf edilmiş ise zilyetlik yoluyla edilmesi 3402 sayılı Yasanın 17. maddesi uyarınca mümkündür.

Somut olayda davacı, kazanmayı sağlayan zilyetlik olgusuna dayanmıştır. Yerel bilirkişi, tanık sözleri ve ziraatçı bilirkişi raporundaki açıklamalara göre tespit tarihinde taşınmazın bataklık, sazlık, çorak toprak niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır, Kadastro paftasında da kuzeyden güneye devam eden dere yatağının, çekişmeli yerde genişlediği izlenmektedir. Davacının satın aldıktan sonra taşınmazı toprak taşımak suretiyle doldurduğu, iş makineleriyle düzelttiği, tarıma elverişli kültür arazisi haline getirdiği bilirkişi ve tanıklarca bildirilmiştir. Halen kuzeyde ve güneyde devam eden aktif dere yatağının çekişmeli yerde genişlemesi ve suyun dağılması nedeniyle toprak taşımak suretiyle doldurulması, düzeltilmesi, aktif dere yatağı olmaktan çıktığını göstermeyeceği için imar, ihya ve zilyetlik nedeniyle edinilmesini mümkün kılamaz.

Diğer yönden Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarına göre, toprak taşımak ve doldurmak ihya işlemi olarak kabul edilmemektedir.

Taşınmaz gerek niteliği ve gerekse yapılan imar çalışmaları bakımından kazanılmaya elverişli bir yer değildir. Bunlardan ayrı, taşınmazın nazım imar planı içerisine alındığı 1995 tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. ve 17. maddesindeki koşullar gerçekleşmemiştir. Tüm bu yönler gözönünde tutularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Yukarıda açıklanan gerekçeyle yerel mahkemece, Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken direnme hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 26.02.2003 gününde, oybirliği ile karar verildi.