1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/1-599 K: 2004/607 T: 24.11.2004


Yol artığının tapusunun iptali ve davacı adına tescili istendiğinden, idari yargı yetkisi kapsamına giren bir uyuşmazlıktan söz etme olanağı bulunmamakla; davalı belediye başkanlığı, dava açılmadan önce, çekişmeli yerin davacıya satışına yanaşmadığına, davacının satışı bekleme zorunluluğu bulunmadığı.

Taraflar arasındaki “Tapu İptali-Tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; S. Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 12.11.2002 gün ve 2001/463-2002/536 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 14.4.2003 gün ve 3681-4392 sayılı ilamıyla;

Dava, tapu iptali tescil isteğine ilişkindir. Davacı, çekişme konusu Belediye’ye ait 9184 parsel sayılı taşınmazın, kayden maliki bulunduğu 3634 parsel sayılı taşınmazın bitişiğinde olduğunu, buranın yol fazlası niteliğini taşıdığını, İmar Yasası hükümleri gereğince kendisine satışının zorunlu bulunduğunu ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Gerçekten, gerek 2644 sayılı Tapulama Kanunun 21. maddesi gerekse 3194 sayılı İmar Yasası’nın 17. maddesi imar planlarının uygulanması sonucu yol artığı olarak belirlenen, ancak müstakil inşaata elverişli olmayan alanların, bitişiğindeki arsa veya bina sahibi adına bedeli takdir edilmek suretiyle satışını öngörmüş bulunmaktadır.

Ancak, sözü edilen yasaların düzenlendiği ve verdiği temlik imkanının, ilgili idarece takdir edilecek bedel karşılığı ve satış yoluyla gerçekleştirilmesi gerekeceği de kuskusuzdur. İdarenin tasarrufunda bulunan böyle bir işlemin yargı yoluyla hükmen gerçekleştirilmesi, diğer bir anlatımla yargının idare yerine geçerek idari karar nitelinde hüküm kurması olanaksızdır.

Davanın kabul edilmiş olması açıklanan nedenlerle isabetsizdir. Davalının temyiz itirazları yerindedir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacı vekili, davalı belediye başkanlığı adına kayıtlı 9184 parsel sayılı taşınmazın yol artığı olduğunu, İmar Kanununa göre bitişik parsellerle tevhid edilmesi gerektiğini, bu nedenle davalı belediye başkanlığının taşınmazı bitişik 4746 parsel sayılı taşınmazın sahibi D.Ö.’ye sattığını, satış işleminin davacının İdare Mahkemesine başvurması sonucu iptal edildiğini; çekişmeli taşınmazın kısmen, mahkemece belirlenecek muhik tazminat karşılığında tapusunun iptaliyle 3634 parsel sayılı taşınmazla tevhidine, taşınmaz tapu kaydı üzerindeki hacizlerin, bedel ve geriye kalan kısmı üzerinde devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı belediye başkanlığı vekili cevap dilekçesiyle, taşınmaz tapu kaydına, belediyenin borçları nedeniyle haciz konulduğunu, hacizlerin diğer taşınmazlarına kaydırılması hususunda yaptığı girişimlerin sonuç vermediğini, davacı tarafın dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususların doğru olduğunu; davacının bu davayı açmak zorunda bırakıldığını ileri sürmüş, davanın reddini savunmuştur.

Yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Özel Dairece yukarda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

Bilindiği üzere 3194 sayılı İmar Kanunu’nun kamulaştırmadan arta kalan kısımlar başlığıyla düzenlenen 17. maddesi “…Belediye veya valilik, kendi malı olan veya imar planlarının tatbiki sonucu kamulaştırmadan artan parçalarla, istikameti değiştirilen veya kapanan, yol ve meydanlarda hasıl olan sahalardan müstakil inşaata elverişli olmayan parçaları, bitişiğindeki arsa veya bina sahibine bedel takdiri suretiyle satmak, gayrimenkul sahiplerinin yola giden yerlerden dolayı tahakkuk eden istihkaklarını bedel takdiri suretiyle değiştirmek ve komşu gayrimenkul sahibi takdir edilen bedelle satın almaktan imtina ederse, şuyulandırılıp satmak suretiyle imar planına uygunluğunu temin eder…” hükmünü içermektedir.

Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, tevhid işleminin yargı yoluyla hükmen mi, yoksa idarenin bedel karşılığı satış tasarrufuyla mı, gerçekleştirilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davalı S. Belediye Başkanlığının, encümen kararına istinaden çekişmeli 9184 parsel sayılı taşınmazın (eski kadastro yolu olan) 86 m2’lik kısmını dava dışı 4746 parsel maliki Derviş Ö.’ye sattığı; davacının bu satış işleminin iptali için İdare Mahkemesine başvurduğu, Adana 1. İdare Mahkemesinin 1992/78 E: 1992/388 sayılı kararı ile “…Kapanan kadastro yolunun imar planına uygunluğunun sağlanması için davacıya satılması gerekirken, aksine tesis edilen işlemde mevzuata uyarlık bulunmamaktadır…” denilerek encümen kararının iptaline karar verildiği anlaşılmıştır. Anılan karara dayanılarak Samandağ Belediye Başkanlığının, D.Ö. aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tapu iptali, tescil davası kabulle sonuçlanmış, 9184 parsel sayılı taşınmaz, Belediye Başkanlığı adına yeniden tescil edilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlığını taşıyan 2. maddesinin 1 numaralı bendinde, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları; İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişilik hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ile taksim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri olarak sayılmıştır.

Belirtilen durum ve Yasa hükmü dikkate alındığında, yol artığının tapusunun iptali ve davacı adına tescili istendiğinden, idari yargı yetkisi kapsamına giren bir uyuşmazlıktan söz etme olanağı bulunmamaktadır.

Davalı Belediye Başkanlığı, dava açılmadan önce, çekişmeli yerin davacıya satışına yanaşmadığına, davacının satışı bekleme zorunluluğu bulunmadığına göre, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki tutanak ve kanıtlar, mahkeme kararında ve yukarıda açıklanan gerektirici nedenler nazara alındığında; delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.

Ne var ki Özel Dairece davalı vekilinin işin esasına yönelik temyizi, bozma nedenine göre incelenmemiş olup, diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan dosyanın işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için 1. HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 24.11.2004 gününde oyçokluğu ile karar verildi.