1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/14-449 K: 2004/427 T: 22.9.2004


Vakıf şerhinin tapu sicilinden silinmesi ya da tapu siciline yazılmasına ilişkin istemleri içeren davalarda 3402 sayılı kadastro kanununun 12/3 maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması gerekmekle; eldeki davada da kadastro tespitinin kesinleşmesi ve dava tarihi itibarıyla öngörülen on yıllık hak düşürücü süre dolduğundan, mahkemenin davanın reddine ilişkin kararı isabetlidir.

Taraflar arasındaki “vakıf şerhinin tapuya işlenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; B. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 18.9.2001 gün ve 1999/1479 E: 2001/1167 K: sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 29.4.2002 gün ve 2002/3062 E: 3298 K: sayılı ilamıyla; (…Davacı, dava konusu taşınmazların evveliyat kayıtlarında “Sultan Beyazıt Vakfı” şerhi olduğunu, 1/2 hisse sahibi A.A.’nın taviz bedelini ödemesi nedeniyle bu hisse üzerindeki vakıf şerhinin kaldırıldığını, 1/2 hisse sahibi olan R. A.’nın taviz bedelini ödememesi nedeniyle bu hisse üzerinde vakıf şerhinin durduğunu, ancak ifraz sonucu oluşan parsellere vakıf şerhinin yazılmadığını, taviz bedeli ödenmediğinden 1/2 hisse sahibi R. A. hisselerine vakıf şerhinin yazılmasını istemiştir.

Davalılar davanın reddini savunmuşlardır. Mahkeme, nizalı taşınmazın iskanen davalılara verildiği ve vakıfla ilişkisinin kesilmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı yanın temyizi üzerine yerel mahkeme kararı, Dairemizce bozulmuştur. Mahkeme bozmaya uymuş, ancak bozma gereklerini yerine getirmemiştir.

Davacı, Mimar Sinan köyünde bulunan 490 parsel sayılı taşınmazın ifrazından oluşan 520 ada 3, 5, 6, 9, 10, 11 ve 13 parsel sayılı taşınmazlara evveliyat kayıtlarında bulunan vakıf şerhi yazılmadığından yazılmasını istemiştir. Bu tür davalarda vakıf şerhinin olmamasında veya kaldırılmasında menfaati olan kişilerin hasım gösterilerek dava açılması gerekir. Davacı ifraz sonucu oluşan ve vakıf şerhinin yazılmasını istediği taşınmazların maliklerinin tamamına husumet yöneltmemiştir. Vakıf şerhinin yazılması istenen nizalı taşınmazlarının maliklerinin hepsine ‘husumet yöneltilip yöneltilmediği tespit edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulması,

Yine bozma ilamında açıklandığı şekilde araştırma yapılmadığı görülmektedir. Dava konusu taşınmazların geldisi olan 490 olan parselin evveliyat kaydı 1.3.1932 tarih 485 numaralı tapu kaydı olup, bu kayıtta “Sultan Beyazıt Vakfı” şerhinin bulunduğu ve bu şerhin daha sonraki gitti kayıtlarına işlenmediği anlaşılmaktadır. Yine aynı mahkemece verilen Mimar Sinan Köyündeki başka bir taşınmazın ifrazı sonucu oluşan taşınmazlara işlenmeyen “Sultan Beyazıt Vakfı” şerhinin yazılmasına ilişkin 2000/255-763 sayılı karar Dairemizce onanarak ve karar düzeltme talebi reddedilerek kesinleşmiştir. Aynı vakfa ait kesinleşen bu karar davacı vekili tarafından yargılama aşamasında dosyaya ibraz edilmiştir.

Öte yandan Vakıflar Kanununda değişiklik yapılmasına dair 4.4.1995 tarih 4103 sayılı Kanunun 27. maddesinde “Vakfın türüne göre ayrım yapılmaksızın (sahih, gayri sahih, tahsisat kabilinden v.b.) mevcut mukataalı toprakların veya icareteynli gayrimenkullerin mülkiyetleri bu gayrimenkul hakkında illerde Defterdarlık, ilçelerde Mal Müdürlüğü kıymet takdir komisyonunca takdir edilecek rayiç bedelinin % 50 oranında hesap edilecek taviz karşılığında mutasarrıfına geçirilir. Taviz bedeli ödenmeden ortaklığın giderilmesi veya cebri icra yolu ile satışı yapılacak gayrimenkullerin taviz bedellerinin hesaplanmasında satış bedeli esas alınır” hükmü getirilmiştir.

Bu hususlar gözetilerek geldi kayıtlarında yer alan vakıf şerhinin gittilerine de yazılması gerekirken aksine düşüncelerle yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir …) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, vakıf şerhinin tapu kaydına yazılması isteğine ilişkindir. Davacı Vakıflar İdaresi, davalılara miras yoluyla ve ifrazen intikal eden dava konusu parsel kayıtları üzerine, evveliyat kayıtlarında mevcut olan “Sultan Beyazıd Vakfından” şerhinin işlenmediğini, 2762 sayılı Vakıflar Kanunu ile bu Kanunda değişiklik yapan 2888 ve 4103 sayılı Kanunlar gereğince işlenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Hazine ve davalı kişiler duruşmada davanın reddini savunmuşlardır.

Yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Özel Dairece noksan soruşturma nedeniyle bozulmuş, bozmaya uyularak davanın reddi yönünde kurulan hüküm, Özel Dairece bu kez yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

Bilindiği üzere Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 2.4.2004 tarih, 2003/1 E: 2004/1 sayılı kararında “….Vakıf şerhinin Tapu Sicilinden silinmesi yada tapu siciline yazılmasına ilişkin istemleri içeren davalarda 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması gerektiği…” sonucuna varılmıştır.

Somut olayda, dosyadaki bilgi ve belgelere göre dava konusu taşınmazların tutanakları 10.5.1976 tarihinde kesinleşmiştir. Dava ise 16.2.1998 tarihinde açılmıştır.

Sonradan çıkan İçtihadı Birleştirme Kararları benzer hukuki konularda Yargıtay ve Adalet Mahkemelerini bağlar ve görülmekte olan bütün işlere uygulanması gerekir ve usuli kazanılmış hakkın istisnalarından birini teşkil eder.

Sözü edilen İçtihadı Birleştirme Kararı, vakıf şerhinin yazılması veya sicilden silinmesi davalarında hak düşürücü sürenin uygulamasını öngördüğünden, eldeki davada da kadastro tespitinin kesinleşmesi ve dava tarihi itibarıyla 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü süre dolduğundan, Yerel Mahkeme’nin davanın reddine ilişkin direnmesi sonucu itibariyle doğrudur ve bu açıklanan gerekçe nedeniyle Onanması gerekir.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 22.9.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.