Ortaklığın giderilmesi davaları, paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallar ile haklarda, paydaş yada ortaklar arasında yürürlükte olan tapulu mülkiyet ilişkisini sora erdirip bireysel mülkiyete geçişi sağlayan çift yönlü, yanlar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Davalı da davacı gibi aynı haklara sahiptir. Ortaklardan birinin davayı takip etmesi halinde diğer davalardan farklı olarak o kimse davacı durumuna girer. Gerek davacı ve gerekse bütün davalılar bakımından bu halde dava devam eder. Davanın reddine ilişkin kararı temyiz etmemiş olanlar bakımından kararın kesinleşmiş olduğu kabul edilemez. Taraflardan birisi temyiz edip karar bozulmuş ise bozma kararı temyiz etmeyen paydaşları da etkiler. Paydaşların hepsini etkileyecek bir karar verilmedikçe ortaklığın giderilmesi söz konusu olamaz.
Taraflar arasındaki “ortaklığın giderilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 8. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne, davalı Nuriye yönünden reddine dair verilen 12.11.2002 gün ve 76-1233 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 8.4.2003 gün ve 1404-2834 sayılı ilamı ile; (…Davacı vekili dava dilekçesinde, dava konusu Kazımkarabekir Mah. 42363 Ada 7 parsel sayılı taşınmazda taksim konusunda tarafların anlaşmadıklarını, taşınmazdaki ortaklığın; aynen taksim, mümkün olmadığı takdirde satış suretiyle giderilmesini istemiş, davalılardan Nazire Severson vekili de cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmaz üzerindeki binanın davalılarca yaptırıldığını, davacının buna rızasının olduğunu, bu durumun mahkemece tespit edildiğini, taşınmazın kat irtifakı kurularak fiilen taksiminin mümkün olduğunu belirterek, ortaklığın kat irtifakı kurularak giderilmesi, mümkün olmaması halinde ise ivazlı olarak taksimine karar verilmesini istemiş, diğer davalı ve vekilinin davaya karşı bir beyanı olmamıştır.
Mahkemece dava konusu taşınmaz üzerindeki binanın kaçak olması projesinin bulunmaması nedeni ile kat mülkiyeti kurulmasının mümkün olmadığı gerekçesi ile ortaklığın satış suretiyle giderilmesine, satış bedelinin tapudaki payları oranında taraflar arasında paylaştırılmasına, davalılardan Nuriye Yıldırım dava konusu taşınmazda paydaş olmadığından adı geçen yönünden davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak; Dava konusu taşınmaz üzerinde inşa edilmiş olan binanın zemin ve birinci katının, Nazire Severson ve Can Severson’un; ikinci katın tamamı ile üçüncü kata 1/2 yani yarım daire şeklinde yapılan dairenin ise Nuriye Yıldırım’ın para ve emek sarfı ve adı geçenlerin muvafakati ile yapıldığının tespitine ilişkin olarak İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 4.12.2000 tarih ve 1997/862-2000/958 sayılı kararı 13.2.2001 tarihinde kesinleşmiş olmakla, davalılardan Nuriye Yıldırım’ın tapuda paydaş olmamakla beraber binanın ikinci katı ile üçüncü katındaki 1/2 daireyi paydaşların rızası ile yapan kişi olduğu sabit olduğuna göre, dubleks şeklinde olduğu anlaşılan bu dairenin inşaat bedeli kendisine ait olacağından hakkındaki davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi doğru değildir.
Mahkemece dava konusu taşınmazda keşif yapılarak, binanın ve arzın değerlerinin dava tarihi itibariyle ayrı ayrı belirlenip bu değerler toplanarak ulaşılan değerin bina bedeline ve arzın kıymetine ayrı ayrı oranlanarak yüzde itibariyle ne kadarının binaya ne kadarının arza isabet ettiğinin ve binaya isabet eden kısımdan da her bir daireye değerlerine göre isabet edecek oranların belirlendiği bilirkişi raporu alındıktan sonra satış bedelinin dağıtımında bulunan bu yüzde oranları gözönünde tutularak binaya isabet eden kısmın taraflar arasında görülüp kesinleşen tespit davasında verilen kararda belirtildiği üzere zemin ve birinci katının bedelinin davacı Can Severson ile davalı Nezire Severson’a; ikinci kat ile üçüncü katta yarım daire şeklindeki dairenin bedelinin de davalı Nuriye Yıldırım’a; arza isabet eden kısmın ise tapu maliki olan davacı Can Severson ile davalı Nezire Severson’a payları oranında verilmesine dair hüküm kurulması gerekirken satılarak ortaklığın giderilmesine karar verilen taşınmazın satış bedelinin tamamının tapu malikleri arasında paylaştırılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır….) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK.2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir. Davacı, davalılarla malik oldukları taşınmaz üzerindeki ortaklığın mümkünse aynen taksim yoluyla, mümkün olmaması halinde satılarak giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılardan Nezire Severson, diğer davalı Nuriye Yıldırım’ın dava konusu taşınmazın 2. ve 3. katlarını kendi adına yaptırdığını, ortaklığın satılarak giderilmesi yerine kat irtifakı kurularak fiili taksim yapılmasının mümkün olduğunu, olmaz ise ivazlı olarak taksim edilerek ortaklığın giderilebileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davalılardan Nuriye Yıldırım tapu maliki olmadığından ve taşınmazın aynen taksimi mümkün bulunmadığından gerekçesiyle davanın davalı Nuriye Yıldırım yönünden sıfat yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalı yönünden kabulü ile taşınmazın satışı suretiyle ortaklığın giderilmesine ve satış bedelinin tapu maliklerine tapudaki hisseleri oranında paylaştırılmasına dair verilen karar, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki ortaklığın giderilmesi davaları, paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallar ile haklarda, paydaş yada ortaklar arasında yürürlükte olan tapulu mülkiyet ilişkisini sora erdirip bireysel mülkiyete geçişi sağlayan çift yönlü, yanlar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Davalı da davacı gibi aynı haklara sahiptir. Ortaklardan birinin davayı takip etmesi halinde diğer davalardan farklı olarak o kimse davacı durumuna girer. Gerek davacı ve gerekse bütün davalılar bakımından bu halde dava devam eder. Davanın reddine ilişkin kararı temyiz etmemiş olanlar bakımından kararın kesinleşmiş olduğu kabul edilemez. Taraflardan birisi temyiz edip karar bozulmuş ise bozma kararı temyiz etmeyen paydaşları da etkiler. Paydaşların hepsini etkileyecek bir karar verilmedikçe ortaklığın giderilmesi söz konusu olamaz.
Ancak bu ilke tapu maliki olan paydaşlar için geçerli olup tapu maliki olmayan Nuriye için uygulanamaz. Nuriye için uygulanacak olan genel ilkelerdir.
Somut olayda dava konusu taşınmazın zemin ve 1. katının davacı ve davalılardan Nazire tarafından, 2. ve 3. katının ise diğer davalı Nuriye tarafından yapıldığı İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/862 E. 2000/958 K. sayılı kararı ile tespit edilmiş olmasına rağmen bu durum gözetilmeden verilen mahkeme kararı davalıların temyizi üzerine Özel Dairece bozulmuş, yerel mahkemece ilk kararda direnilmiştir. Davalılardan Nuriye aleyhine verilen direnme kararını ise sadece Nazire temyiz etmiştir. Oysa kararın temyiz talebine uygun şekilde bozulması halinde Nazire’nin aleyhine sonuç doğacaktır. Davalılardan Nazire’nin kararı temyiz etmekte hukuki yararı olmadığı gibi aleyhe bozma yasağı ile de karşılaşılacaktır. Nuriye, aleyhine verilen kararı temyiz etmemekle diğer davalı ve davacı lehine usulü kazanılmış hak oluşturmuştur. Lehine hüküm verilen kişinin temyizi üzerine aleyhe bozma olamaz.
O halde davalılardan Nazire’nin hukuki yararı olmadığından ve aleyhe bozma yasağı bulunduğundan temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekir.