1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/7-651 K: 2005/21 T. 2.2.2005


Özet: Mahkemece uzman bilirkişiler aracılığıyla taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, mera tahsis haritası yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanıp  dava konusu taşınmazın mera tahsis haritasının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız belirlenmeli; taşınmazın mera tahsis haritasının kapsamında kalmadığı saptandığı takdirde; dava konusu taşınmazın mera olarak kullanılagelen yerlerden olup olmadığı yolunda, tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, taşınmazın fiziksel ve toprak yapısı, meyil durumu ayrıntılı biçimde incelenmeli,  taşınmazın öncesinin de mera olmadığı sonucuna varıldığı takdirde taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç günü, süresi, sürdürülüş biçimi hakkında belgeler, kayıtlar ve tanık beyanları  dahilinde  gereken değerlendirmeler yapılarak sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.

Dava, kadastro tespitinin iptali ve taşınmazın mera olarak sınırlandırılması istemine ilişkindir.

A-Davacı isteminin Özeti: Davacı Hazine vekili 25.08.2003 tarihli dava dilekçesinde; dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin davalı adına yapıldığını, oysa taşınmazın meraya sınırı olup meradan açma olduğunu ileri sürerek davalı adına yapılan tespitin iptali ile dava konusu taşınmazın mera olarak sınırlandırılıp özel siciline yazılmasını istemiştir. B-Davalının cevabının özeti; Davalı, davanın reddini savunmuştur.

C-Yerel mahkeme kararının özeti; Mahkeme; “Dava konusu taşınmazın bölgede 4342 sayılı Mera Kanunu uyarınca yapılan mera tahsis haritasının kapsamı dışında kaldığı, çekişmeli taşınmazın öncesi bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kullanıla gelen kamu malı niteliğinde mera olmadığı, tesbit gününe kadar 20 yılı aşkın süreyle taşınmaz üzerinde zilyet bulunan davalı taraf yararına 3402 Sayılı Kadastro Kanunun 14.maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği” gerekçesiyle isteğin reddine karar vermiştir.

D-Temyiz evresi, bozma ve direnme kararlarının özeti; Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire, yukarıda açıklanan gerekçe ile hükmün bozulmasına karar vermiş; bozma ilamı ve duruşma günü taraflara tebliğ edilmiş; davacı vekili bozmaya uyulmasını, davalı vekili önceki kararda ısrar edilmesini istemiştir.

Mahkeme yukarıda açıklanan gerekçelere ek olarak “Bilirkişi raporlarına göre dava konusu taşınmaz kültür arazisi niteliğinde olup, 18.03.2003 tarih 01 sayılı mera tahsis kararı dışında kaldığından, öncesinde de mera vasfında olmadığından, kazandırıcı zamanaşımı süresi komisyon kararının verildiği tarihten başlamayacağı” gerekçesiyle ilk kararında direnmiştir. Dava konusu taşınmaz kadastro tespiti sırasında bir kayıt veya belgeye dayanılmadan zilyedi Mahmut A. adına 05.05.2003 tarihinde tespit edilmiş olup 4342 sayılı Kanun’un 7.maddesi gereğince 18.03.2003 tarihinde düzenlenen “Kadastro Komisyon Tutanağı”na ve ekli krokiye göre mera kapsamı dışında kalmaktadır. Komşu parsellerden 101 Ada 65 parsel mera olarak sınırlandırılmıştır.

F-Gerekçe; Kural olarak mahkemece bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi, taşınmazın yetkili idari merciler tarafından mera olarak tahsis edilmiş olması ya da taşınmazın öncesi bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kullanıla gelen kamu malı niteliğinde mera olduğunun saptanmasına bağlıdır.

Dosya içeriğine göre, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede, yetkili idari merciler tarafından 4342 Sayılı Mera Kanunu uyarınca oluşturulan komisyon aracılığı ile mera tahsisinin yapıldığı anlaşılmaktadır.

Somut olaya bakıldığında mahkemece yapılan araştırma, uygulama hüküm vermeye yeterli değildir. Uzman bilirkişi tarafından düzenlenen harita ve rapor, keşfi izlemeye ve bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan vermediği gibi,hükme dayanak yapılan yerel bilirkişi sözleri ise olaylara dayanmayan, soyut nitelikte gerekçesiz sözlerden ibarettir. Öte yandan,iddia ve savunmanın kıymetlendirilmesi yönünden mahallinde yapılan keşifte tanık dinlenmemesinin yasal nedenleri hükümde yeterince açıklanmamış, gerekçeleri tartışılmamıştır. Kaldı ki mahkemenin keşifte yerel bilirkişi seçiminde izlediği yöntem de HUMK: nun 276.maddesi hükmüne aykırıdır.

Gerçekten HUMK: nun 276/3.maddesinde “yalnız bir kişinin ehli vukuf intihap edilebileceği üçten ziyade intihap olunamayacağı” duraksamasız açıklandığı halde, mahkemece 2 yerel bilirkişi dinlenmesinin nedenleri de anlaşılamamıştır. Bunun yanı sıra hükme dayanak yapılan yerel bilirkişi sözleri. komşu taşınmazların tesbitlerine bir kayıt ve belge esas alınmış ise bu kayıt ve belgelerle, aksi takdirde tesbit tutanağı içerikleri ile denetlenmesi gerekirken, bu denetim de yapılmamıştır. Öte yandan uzman ziraatçi bilirkişinin raporu, dava niteliği dikkate alındığında, bilimsel verilere dayanmayıp, konuya ilişkin genellemelerle, doyurucu olmayan açıklamalardan ibarettir. Yerel bilirkişilerin keşif tutanağına geçen kimliklerine ve keşfin yapıldığı güne göre saptanan yaşları dikkate alındığında, taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresine ilişkin sözleri yetersiz kalmaktadır.

O halde, sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, dava sonucunda yararı olmayan, dava konusu taşınmazın bulunduğu köye komşu köyler halkından seçilecek yerel bilirkişiler; tapu fen memuru veya harita mühendisi, ziraat mühendisi veya ziraat yüksek mühendisi niteliğini haiz uzman bilirkişiler aracılığıyla taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, yerel bilirkişi seçimi konusunda mahkemece HUMK: nun 276.maddesi hükmü göz önünde tutulmalı, mera tahsis haritası yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada kadastro paftasının ölçeği ile mera tahsis haritasının ölçeği eşitlendikten sonra her iki harita çakıştırılmak suretiyle yerine uygulanmalı; özellikle uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktaları ile arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden yararlanılmalı, bu yolla dava konusu taşınmazın mera tahsis haritasının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız belirlenmeli; bu belirleme yapılırken çekişmeli taşınmazın konumu kadastro paftası ile mera tahsisinin dayanağı haritasında açıkça gösterilmeli, çekişmeli taşınmazın mera tahsis haritasının kapsamında kalmadığı saptandığı takdirde; dava konusu taşınmazın öncesi bilinmeyen bir zamandan beri, geleneksel biçimde mera olarak kullanıla gelen yerlerden olup olmadığı yolunda, yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, daha sonra dava konusu taşınmaz mahkemece, uzman ziraatçi bilirkişi hazır olduğu halde bizzat görülüp gözlenmeli, mahkemenin gözlemi keşif tutanağına aynen geçirilmeli, özellikle taşınmazın fiziksel ve toprak yapısı, meyil durumu ayrıntılı biçimde incelenmeli, gerekirse taşınmazda çukurlar açılarak örnekler alınmalı, komşu taşınmazlarla toprak mukayesesi yapılmalı, taşınmazda toprak ya da taş unsurundan hangisinin galip olduğu özellikle belirlenmeli, bu olgu da keşif tutanağına geçirilmeli, dava konusu taşınmazın öncesinin de mera olmadığı sonucuna varıldığı takdirde taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç günü, süresi, sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile tutanak bilirkişilerinin beyanları çeliştiği takdirde, tutanak bilirkişileri de taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenerek aykırılık giderilmeli, komşu taşınmazların tesbit tutanağı içerikleri ayrıca varsa dayanakları kayıtlarla yerel bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli, uzman bilirkişi fen memurundan keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye; uzman ziraatçi bilirkişiden mahkemenin keşif tutanağına geçen gözlemini yansıtmaya elverişli, ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, gerektiğinde dava konusu taşınmazın toprak yapısı hakkında bölgeye en yakın Ziraat Fakültesi toprak kürsüsünden rapor alınması düşünülmeli, özellikle deliller değerlendirilirken dava konusu taşınmazın kadastro tesbitine bir kayıt ve belgenin esas alınmadığı, yargılama sırasında tarafların bir kayıt ve belgeye dayanmadığı, çekişmeli taşınmazların sınırlarındaki komşu taşınmazların türü ve eylemli durum ile kamu mallarından sayılan mera niteliğindeki taşınmazlar içerisinde yol, hendek, dere, taşlık, çukur, tepe gibi doğal sınır yerlerinin de bulunabileceği gözönüne alınmalı, bu nitelikteki sınır yerlerinin eylemli mera ile çekişmeli taşınmaz arasında bulunması halinde, sözü edilen eylemli durumun kesinlikle taşınmazı meradan ayırıcı bir unsur olamayacağı düşünülmeli, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Yukarıda açıklanan biçimde bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın önceki kararda direnilmesi, usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.

Yorumlar (1)

    Bir yanıt yazın