1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2006/12-135 K: 2006/150 T: 12.04.2006


Alacağa yasal faiz uygulanmasının hüküm altına alınmış olmasının, kamulaştırma bedelinden kaynaklanan alacaklara kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği

Taraflar arasındaki (ilama dayalı icra takibinde istenilen işlemiş faiz tutarına ve takipten sonrası için istenilen faizin oranına) itirazdan dolayı yapılan yargılama sonunda; (İstanbul Beşinci İcra Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 24.09.2004 gün ve 2004/575-1253 sayılı kararın incelenmesi davacı (borçlu) vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Oni-kinci Hukuk Dairesinin 10.01.2005 gün ve 2004/23152-2005/224 sayılı ilamı ile (“…Anayasanın 4709 sayılı Yasa ile değişik 46/son fıkrası hükmüne göre kesin hükme bağlanan (kesinleşmiş) kamulaştırma bedellerinin ödenmemesi halinde 17.10.2001 tarihinden itibaren kamu alacakları için öngörülen en yüksek faizin uygulanması talep edilebilir.

Bir başka anlatımla, henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedeli için 17.10.2001 tarihinden itibaren kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranı uygulanmaz. Dairemizce Yargıtay’ın diğer Dairelerinin görüşlerine ve uygulamalarına uygun olarak, Anayasanın 46/son maddesindeki değişikliğin ilamın kesinleşmesinden itibaren uygulanabileceği yönünde görüş oluşturulmuştur. İcra Mahkemesince, takip dayanağı ilamın kesinleşme tarihine kadar 3095 sayılı Yasa hükümleri doğrultusunda (Bütçe Kanunlarında yer alan yıllar ve oranlar da gözetilerek) faiz oranı talep edilebileceği, kesinleşme tarihinden sonra ise Anayasa’nın 46/son maddesindeki değişikliğe göre kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranı üzerinden faiz istenebileceği nazara alınarak anlaşmazlığın çözümü gerekir.

Takip dayanağı ilamla ilgili olarak mahkemece alınıp hükme esas teşkil eden 24.08.2004 tarihli bilirkişi raporunda, Anayasanın değişik 46. maddesinin yürürlük tarihi olan 17.10.2001 tarihinden başlatılarak bu yasa hükmüne göre faiz hesaplaması yapıldığı anlaşılmaktadır. Oysaki yukarıda değinildiği gibi, anılan yasa hükmüne göre faizin ilamın kesinleşme tarihinden sonrası için uygulanması zorunludur. Bu kurala aykırı bilirkişi raporuna itibar edilmesi doğru değildir.

O halde yapılacak iş, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda bilirkişiden Yargıtay denetimine elverişli rapor alındıktan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir…”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, ilama dayalı icra takibinde işlemiş faiz tutarına ve takip tarihinden sonraki dönem için istenilen faizin oranına itiraza ilişkindir.

Davacı B… Bakanlığı vekili, davalı tarafından davacı aleyhine İstanbul Beşinci İcra Müdürlüğünün 2004/5934 esas sayılı dosyası üzerinden başlatılan ilamlı icra takibinde 211.050.000.000 TL asıl alacak ve 673.810.372.603 TL işlemiş faizin tahsilinin istenildiğini; işlemiş faizin hangi oran üzerinden hesaplandığının takip talebinde belirtilmediğini, ancak, Anayasa’nın 46. maddesinde yapılan ve 17.10.2001 tarihinde yürürlüğe giren hüküm çerçevesinde “Kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranı” üzerinden faiz istenildiğinin anlaşıldığını; oysa dayanak ilamda yasal faize hükmedilmesi nedeniyle işlemiş faizin ancak yasal faiz oranı üzerinden istenilebileceğini; 211.050.000.000 TL asıl alacağa, ilamda gösterilen 07.07.2000 faiz başlangıç tarihinden itibaren takip tarihi 12.04.2004’e kadar yasal faiz oranı üzerinden işleyen faiz tutarının 395.689.840.000 TL olması gerektiğini, 278.120.532.603 TL.nin fazladan istenildiğini ileri sürerek, bu miktar yönünden faize itirazda bulunmuştur.

Davalı Bayram vekili, Anayasa’nın 46. maddesine göre kamulaştırma işlemlerinde kamu alacakları için öngörülen faiz oranının uygulanması gerektiğini, itirazın yasal dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkemece verilen; Anayasanın Değişik 46/son maddesi gereğince, yürürlük tarihi olan 17.10.2001 tarihinden itibaren, kamulaştırma bedelinden kaynaklanan alacaklara kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerektiği, bu doğrultuda yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda alınan 24.08.2004 günlü ek raporda, alacaklının 592.487.700.000 TL faiz isteyebileceğinin, takipte 81.322.672.603 TL fazla faiz istemi bulunduğunun açıklandığı, takip dayanağı ilamda arttırılan kamulaştırma bedelinden kaynaklanan alacağa, tapunun davalı idareye intikal ettiği 07.07.2000 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasının hüküm altına alındığı ve bu hükmün 16.03.2004 tarihli ilamla onandığı, anılan ilamda, alacağa yasal faiz uygulanmasının hüküm altına alınmış olmasının, kamulaştırma bedelinden kaynaklanan alacaklara kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği, her ne kadar, takipte kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması açıkça talep edilmemiş ise de, temerrüt faizi olarak talep edilen %48 oranının, takip tarihi itibariyle öngörülen en yüksek faiz oranına karşılık geldiği gerekçesine dayalı; itirazın kabulüne 81.322.672.603 TL fazla işlemiş faiz talebinin takipten çıkartılmasına, takibin 809.049.296.000 TL üzerinden devamına dair karar, davacı (borçlu) vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece metni yukarıda yer alan bozma ilamındaki gerekçeyle bozulmuştur.

Görülmekte olan davanın davalısı Bayram tarafından, davacı/itiraz eden B… Bakanlığı aleyhine acılan kamulaştırma bedelinin artırılması davası sonucunda, Yalova Asliye Hukuk Mahkemesince 10.11.2003 2003/1001-1253 sayılı kararla davanın kısmen kabulüne, kamulaştırma bedelinin 211.050.000.000 TL artırılmasına, bu miktarın 07.07.2000 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline hükmedilmiş, karar Yargıtay 5. Hukuk Dairesi nin 16.03.2004 gün ve 2004/1063-2982 sayılı ilamıyla onanmış; bu ilama dayalı olarak, İstanbul Beşinci İcra Müdürlüğünün 2004/5934 esas sayılı dosyası üzerinden ilamlı icra takibi yapılmış, 12.04.2004 günlü takip talebinde 211.050.000.000 TL asıl alacak ve hangi oran üzerinden hesaplandığı belirtilmeksizin 673.810.372.603 TL işlemiş faiz, 113.096.000 TL yargılama gideri, 5.390.500.000 TL vekâlet ücreti, 8.000.000 TL tebliğ gideri olmak üzere, toplam 890.371.968.603 TL’nin, takip tarihinden itibaren asıl alacağa %48 oranında faiz uygulanmak suretiyle tahsili istenilmiştir.

Görülmekte olan davada, icra takibinde gerek takip öncesi ve gerekse takipten sonraki dönem için yasal faiz oranı üzerinden talepte bulunulması gerekirken, fahiş faiz talep edildiği ileri sürülmüştür.

Bozma ve direnme kararlarının içerik ve kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, henüz kesin hükme bağlanmamış kamulaştırma bedellerine, Anayasanın 17.10.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4709 sayılı Kanun ile değişik 46/son maddesinde öngörülen şekilde ve anı lan yürürlük tarihinden itibaren, kamu alacakları için öngörülen en yüksek faizin istenilmesine olanak bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

Anayasa’nın, “Kamulaştırma” başlıklı 46. maddesinde; “Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir. Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir.

Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.

Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan dogruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.

İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları icin öngorülen en yüksek faız uygulanır.” Hükmü yer almaktadır.

Gerek Anayasa’nın bu hükmünde ve gerekse, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 05.05.2001 günü yürürlüğe giren 4650 sayılı Kanun ile değişik 8. ve 10. maddelerinde, kamulaştırma işlemi tanımlanmış; kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedelinin peşin ve nakden ödenmesi kuralı konulup, bu kuralın istisnaları açıklanmış; taksitlendirilen ve herhangi bir nedenle ödenmemiş olan kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faizin uygulanacağı kabul edilmiştir.

Bütün bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde varılan sonuç şudur: Bir uyuşmazlıkta, alacağa Anayasa’nın 46. maddesinin son fıkrası uyarınca “kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz”in uygulanabilmesi için, ortada hukuken geçerli bir kamulaştırma işleminin bulunması ve kamulaştırma bedelinin dava yoluyla ya da dava konusu edilmeksizin kesinleşmiş olması gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.06.2005 gün ve E: 2005/12-384 K: 2005/400 sayılı, ayrıca 13.07.2005 gün ve E: 2005/12-461 K: 2005/453 sayılı kararları da aynı yöndedir. Kamulaştırma bedelinin dava yoluyla belirlendiği hallerde, kesinleşmiş bir bedelden söz edilebilmesi için, bedele ilişkin ilamın derecattan geçmek suretiyle kesinleşmesinin gerekeceği de açıktır. Henüz usul hukukunun öngördüğü prosedür çerçevesinde (derecattan geçerek) kesinleşmemiş olan bir ilama dayalı icra takibine konu edilen alacak, açıklanan şekilde “kesinleşmiş alacak” niteliğinde olmadığından, böylesi bir ilama dayalı olarak yapılan icra takibinde takip alacaklısı, ilamın kesinleşeceği tarihe kadar sadece ve ancak, takibin dayanağı ilamdaki hüküm çerçevesinde faiz isteminde bulunabilir.

Eldeki davanın konusunu oluşturan takip dayanağı ilamda, kamulaştırma bedelinin 211.050.000.000 TL artırılmasına, bu miktarın, tapunun davalı idareye intikal ettiği 07.07.2000’den itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline hükmedilmiştir. İcra takibinin yapıldığı 12.04.2004 tarihi itibariyle, söz konusu ilam kesinleşmiş değildir. Dolayısıyla, takip tarihinden, dayanak ilamın kesinleştiği tarihe kadar geçen dönem için ilam uyarınca yasal faizin; kesinleşme tarihinden sonraki dönem için ise, Anayasa’nın 17.10.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4709 sayılı Kanun ile değişik 46/son maddesi uyarınca, kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerekir.

Açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK: nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine,12.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.