1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2006/141 K: 2006/134 T: 05.04.2006


Bir taşınmazın tescile konu olabilmesi için öncelikle tapuda kayıtlı olmaması, orman, mera, yayla ve kışlak gibi kamu malı niteliğindeki yerlerden bulunmaması ve 3402 sayılı Kanunun 14.ve 17. maddelerinde yer alan zilyetlikle yer kazanmaya ait gerekli koşulların davacı yararına gerçekleşmiş olması gerekmektedir.

YARGITAY İLAMI Taraflar arasındaki “tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Köyceğiz Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.07.2001 gün ve 1998/246 E- 2001/247 K.sayılı kararın incelenmesi davalılardan Hazine ve Orman İdaresi vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 17.02.2003 gün ve 2003/17-350 sayılı ilamı ile; (…Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Ekincik Köyü Avlukürü Mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medeni Yasanın 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne, dava konusu yerin (A) ve (B) ile gösterilen 2445.55 m2’nin davacı adına tesciline, (C) ile gösterilen bölüme yönelik istemin kesinleşen orman sınırları içinde kaldığı belirlendiğinden reddine karar verilmiş, hüküm davalı Yönetimler tarafından kabul edilen kesim yönünden temyiz edilmiştir.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 10.11.1993 tarihinde 4785 sayılı yasanın da gözetildiği dava tarihinde kesinleşen orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır.

Taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastro işlemi 1953 yılında yapılmış, bu çalışmada devlet çam ormanı olarak tahdit ve tespit dışı bırakılmıştır. Kadastro paftasının düzenlenme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.

Hükme dayanak alınan 04.10.2000 hakim havale tarihli uzman ve fen bilirkişi raporuna ek krokide dava konusu taşınmaz A “1025.76 m2”, B “1419.79 m2”, C “868.07 m2” bölümlerine ayrılarak incelenmiştir. C ile gösterilen 868.07 m2 temyiz edilmediğinden redde ilişkin bu hüküm bölümü kesinleşmiştir.

Gerçek kişi adına tescillerine karar verilen (A) ve (B) bölümlerine gelince; mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli olmadığı gibi, (B) bölümü yönünden davanın kabulünde dosyada yer alan bilirkişi raporları ve kanıtlar yanlış değerlendirilmiştir. Bir taşınmazın tescile konu olabilmesi için öncelikle tapuda kayıtlı olmaması, orman-mera, yayla ve kışlak gibi kamu malı niteliğindeki yerlerden bulunmaması ve 3402 Sayılı Yasanın 14.ve 17. maddelerinde yer alan zilyetlikle yer kazanmaya ilişkin gerekli koşulların davacı yararına gerçekleşmiş olması gerekmektedir.

Bu nedenle;

1)Taşınmazın (B) bölümü 13.12.1996 tarih ve 1996/26-140 Karar sayılı H.U.M.Y.nın 237. maddesi hükmüne göre kesin hüküm niteliğindeki orman tahdidinin iptaline karar verilen alan olduğu belirlenmekle birlikte, bu kesimin 08.10.1999 günlü jeolog bilirkişi raporunda “1-15 cm boylarında taşların yoğun olduğu çakıltaşlı ve kısmen kumlu toprak yapısına sahip, gerekli imar-ihya çalışması yapılmayan kültür arazisi niteliğini kazanmamış yer” olduğunun ve yine 12.07.1999 günlü tarım uzmanı bilirkişinin de katıldığı rapor içeriğinde “%20 meyilde orman ağacı ve yer yer maki diri örtüsünü haiz işlenmemiş orman toprağı yapısında” bulunduğunun bildirildiği görülmüştür. Eylemli biçimde devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer niteliğindeki taşınmaz bölümü (B) hakkında mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, gerçek kişi adına tesciliyle özel mülke dönüşecek şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

2)(A) bölümüne yönelik temyiz itirazlarına gelince; taşınmaz 187 ve 188 sayılı tapulama parsellerine komşudur. Bu parsellerin oluşumu Tapulama Mahkemesinin 30.03.1983 tarih 1981/339-93 sayılı ilamına dayanmaktadır. Dosya ekindeki bu dava dosyasında tapulama kadastro sırasında 64 sayılı parsel olarak tespit edilen parselin kesinleşen orman sınırları dışında kalan kesimi 187 parsel numarası ile kişi adına, orman sınırları içinde kalan kesimi 188 parsel numarası ile orman niteliğinde Hazine adına tescil edilmiştir. 3116 Sayılı Yasa uygulamasına ait orman tahdit haritasına göre belirlenen 3180-3181 numaralı orman sınır noktaları arasındaki bu hat kesinleşen dosyadaki konumuna göre şu an eldeki (A) ile kişi adına tescil edilen bölümün büyük bir kesimini orman sınırları içinde bırakmaktadır. Oysa, (A) bölümü yapılan uygulamada 4785 Sayılı Yasa gözetilerek gerçekleştirilen 56-57 numaralı orman sınır noktaları arasında hatla irtibatlandırılarak gösterilmiş ve orman dışı alan olarak açıklanmıştır. Saptanan bu çelişki ve geniş kadastro paftasıyla tahdit hatlarının irtibatlandırılıp taşınmaz konumu gösterilmeden hazırlanan rapor yetersiz olup, uygulamanın doğruluğu konusunda duraksamaya neden olmuştur. Çelişkili ve denetlenemeyen rapor ile hüküm kurulamaz.

O halde, mahkemece 1942 yılında yapılarak kesinleşen orman tahdidine, 3302 Sayılı Yasa uygulamalarına ait tutanaklar ve haritalar ile 1953 yılında yapılan genel arazi kadastro paftası getirtilip dosyaya eklenerek, önceki bilirkişiler dışında serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir uzman orman yüksek mühendisi ya da mühendisi ve bir harita mühendisinden oluşturulacak bilirkişiler aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte tutanaklardaki orman sınır noktaları arazide birer birer bulunup ölçülerek yöntemince zemine uygulanmalı; Ekincik Köyünün bu mevkiinin 3116 ve 3302 Sayılı Yasalar uygulamalarına ait tahdit haritaları ile kadastro paftası ayrı ayrı özel aletlerle ölçekleri eşitlenmek suretiyle çakıştırılmalı; çekişmeli taşınmazın, bu belgelerdeki konumu saptanarak hazırlanan bu çakıştırılmış harita üzerinde denetime elverişli nitelikte bilirkişilere ortak imzalı yeterli, duraksamaya yer vermeyen rapor ve kroki düzenlettirilmelidir.

Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak uygulama ve araştırma sonucunda çekişmeli taşınmaz bölümünün (A) kısmen veya tamamen 1942 tahdit haritasına göre orman sınırları içinde kaldığı, 3302 Sayılı Yasa uygulaması sırasında orman sınırları içine alındığı veya 2/B maddesinde konu edildiği saptandığı takdirde davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülerek oluşacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI: Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, zilyetliğe dayalı tescil isteğine ilişkindir. Davacı, davaya konu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, orman tahdit sınırları dışında kaldığını, yararına zilyetlikle iktisap koşulları oluştuğunu ileri sürerek adına tescile karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Hazine ve Orman İdaresi vekilleri davanın reddini savunmuşlardır. Yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen hüküm, davalı hazine ve orman idaresi vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

1- Yapılan keşif sonunda alınan fenni bilirkişi rapor ve krokisinde (B) ile gösterilen taşınmaz kesimi bakımından mahkemece bozma kararına uyulduğundan, bu kısım hakkında yeni hükme yönelik davacının temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

2- Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: 1- Yukarıda (1) maddede açıklanan nedenlerle davacının yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 20.Hukuk Dairesine gönderilmesine,

2- Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesine gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının Orman İdaresine geri verilmesine, 05.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.