1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2006/63 K: 2006/116 T: 29.03.2006


Medeni Kanunun 725. maddesinde iyiniyetin tanımı yapılmamış ise de, bu maddede deyimini bulan iyiniyet, sübjektif iyiniyettir. Burada kural taşkın yapı sahibinin, tecavüz ettiği taşınmazın başkasının mülkü olduğunu ya da yapısının başkasının arsasına taştığını bilmemesi veya kendinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine rağmen bilecek durumda olmamasıdır. Görülüyor ki açıklanan iyiniyet, kusursuz bilgisizlik anlamındadır.

Taraflar arasındaki “meni müdahale ve kal” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Düziçi Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine karşı davacının davasının kabulüne dair verilen 15.6.2004 gün ve 2003/705-2004/401 E.K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 4.11.2004 gün ve 12389-12565 sayılı ilamı ile, (…Dava çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım; karşı dava temliken tescil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davalının kayden davacıya ait bulunan 811 parsel sayılı taşınmaza kısmen taşkın inşaat, yapmak kısmen bahçe ve bir bölümünü de yol olarak kullanmak suretiyle elattığı görülmektedir.

Dosyada bulunan kadastral çap kaydında, kada stro tespit tarihi olan 17.4.1978 tarihi itibariyle davalının kendi mülkiyet alanında bulunan muhtesatın belirlendiği, tecavüzlü bir durumun varlığının 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 19 uncu maddesi uyarınca tutanaklara yansıtılmadığı anlaşılmaktadır. Öyle ise tecavüzlü durumun kadastro tespiti sonrasında oluştuğu sabittir. Elatmanın haklı ve geçerli bir nedeni bulunduğu da kanıtlanamamıştır. Bu durumda davalının taşkın yapılaşmada iyiniyetli olduğundan sözedilemez.

Hal böyle olunca davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava elatmanın önlenmesi ve yıkım, karşı dava temliken tescil istemine ilişkindir. Davacı-karşı davalı vekili; tapuda müvekkili adına kayıtlı bulunan 811 numaralı parselin bir bölümüne, davalıya ait komşu 810 parsele inşa edilen binanın taşırıldığını; taşınmazın bir bölümünün de davalı tarafından bahçe olarak kullanıldığını ileri sürerek, davalının el atmasının önlenmesine ve tecavüzlü binanın yıkımına karar verilmesini istemiştir.

Davalı-karşı davacı vekili, müvekkilinin iyi niyetli olup, dava konusu binayı kadastro tespitinden önce inşa ettiğini, kadastro tespiti sırasında yapılan hata nedeniyle binanın tecavüzlü hale geldiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiş; imar mevzuatına uygun olarak belirlenecek bölümün muhik bedel karşılığında Türk Medeni Kanunu’nun 724 ve devamı maddeleri uyarınca müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemenin, “taşkın inşaatın kadastro tespitinden önce yapıldığı ve arsa malikinin inşaata ses çıkarmadığı, bu itibarla inşaatı yapan temliken tescil davacısının iyi niyetli olduğunun anlaşıldığı” gerekçesiyle “elatmanın önlenmesi ve yıkım istemine ilişkin asıl davanın reddine, taşkın inşaat nedeniyle temliken tescil istemine ilişkin karşılık davanın kabulüne” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme önceki gerekçesini tekrarla direnme kararı vermiştir.

Davacının kayden maliki bulunduğu 811 parsel sayılı taşınmazın bir kısmına davalıya ait 810 numaralı komşu parsele inşa edilen binanın taşırıldığı, uzman bilirkişi raporu ile saptanmıştır.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; temlik davacısının inşaatını davacı taşınmazına tecavüzlü olarak yapmasının iyiniyete dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nun 725′ inci maddesinin ikinci fıkrasına göre, taşkın inşaat yapanın, bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilmesi için; arsa malikinin süresinde itiraz etmemiş olması, yapı inşa edenin iyiniyetli olması, durumun elverişli bulunması ve uygun bir bedel ödenmesi gerekir.

Bu noktada, yapı sahibi iyiniyetli değil ise, sınırı aşılmış bulunan arsanın maliki taşkın yapıya itiraz etmemiş olsa bile taşkın yapının kaldırılmasını Medeni Kanunun 683. maddesine dayanarak her zaman isteyebilir.

Her ne kadar, Medeni Kanunun 725. maddesinde iyiniyetin tanımı yapılmamış ise de, bu maddede deyimini bulan iyiniyet, sübjektif iyiniyettir. Burada kural taşkın yapı sahibinin, tecavüz ettiği taşınmazın başkasının mülkü olduğunu ya da yapısının başkasının arsasına taştığını bilmemesi veya kendinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine rağmen bilecek durumda olmamasıdır. Görülüyor ki açıklanan iyiniyet, kusursuz bilgisizlik anlamındadır.

O halde, yapı inşa edenin iyiniyetli sayılıp sayılmayacağı, olaylar ve tarafların tüm delilleri bir arada incelenip değerlendirilerek, sonuca bağlanmalıdır.

Gerek arsa maliki davacı ve gerekse tanık olarak dinlenen davacının eşi Mehmet Gençoğlu; davalı bina inşa etmek istediği sırada, sınırları ölçtürerek ev yaptırmasını istediklerini ve davalıya, binanın taşırılması halinde yıktıracaklarını ifade ettiklerini, beyan etmişlerdir.

Bu haliyle, temlik davacısı-davalının, inşaata başlamadan önce kendisine düşen bütün dikkat ve özeni göstererek uyuşmazlığa meydan vermeyecek şekilde sınır tespit ettirmesi gerekli iken, yeterli özeni göstermeden dava konusu binayı inşa ettiği anlaşılmaktadır. Taşınmazları birbirinden ayıran sınırı belli edebilmek için gerekli özeni göstermeyen davalının, davacıya ait arsaya tecavüz eden binadan dolayı iyiniyetli sayılması olanaklı değildir.

Hal böyle olunca; Mahkemece, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak, elatmanın önlenmesi ve yıkım istemine ilişkin asıl davanın kabulüne, temliken tescil istemine ilişkin karşılık davanın reddine karar verilmesi gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.