Somut olayda davacı, imar-ihya işlemlerinin tamamlandığını açıklayarak tescil talep etmiştir. Mahkemece yapılacak iş; mahallinde yapılacak keşifte dinlenecek davacı şahitlerinden; dava konusu 1953 yılında yapılan tapulama çalışmalarında tespit dışı bırakılan taşınmaz üzerinde önceki zilyet Mehmet D’nin imar-ihya çalışmalarına hangi tarihte başladığını, ne şekilde taşınmazı imar-ihya ettiğini ve imar-ihya işlemlerini hangi tarihte tamamlandığını sorup belirlemek, imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihten dava tarihine kadar önceki zilyet Mehmet D. ile taşınmazı satın alarak zilyet olan davacının zilyetlik sürelerinin iktisap için yeterli olup olmadığı üzerinde durmak ve 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddesi hükümleri birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermek olmalıdır.
YARGITAY İLAMI: Taraflar arasındaki “Tescil ve Tapu İptali Tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ula Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 24.10.2005 gün ve 2005/2 E- 194 K.sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 6.3.2006 gün ve 2006/1014-1461 sayılı ilamı ile, (…Davacı vekili, 1953 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında “bayır” niteliğiyle tapulama harici bırakılan dava konusu taşınmazın 1965 yılında Mehmet Dere tarafından para ve emek harcanarak imar-ihya edildiğini, Mehmet Dere’nin vefatıyla mirasçılarının taşınmazı 1983 yılında müvekkiline sattığını, ve o tarihten itibaren dava konusu taşınmaz üzerinde zilyet bulunduğunu açıklayarak tescil talebinde bulunmuş, dava sırasında dava konusu taşınmazın Hazine adına 09.12.2004 tarihinde ihdasen tapuya tescil edildiği anlaşılınca davacı vekili davasını ıslah ederek dava konusu 2120 parselin tapu kaydının iptaliyle müvekkili adına tapuya tescilini ve 2120 parsel dışında kalan yerin de tescilini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, taşınmazın tapuda Hazine adına kayıtlı olduğunu, taşlık ve çalılık niteliğinde bulunduğunu, imar-ihya edilmediğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı Orman İdaresi vekili, taşınmazın orman tahdit sınırları dışarısında bulunduğunu, ancak fiilen orman niteliğinde olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm, Hazine ve Orman İdaresi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazın 20.07.1969 tarihinde kesinleşen orman tahdit sınırları dışarısında bulunduğu, orman mühendisi bilirkişinin denetime açık ve dosyadaki bilgi ve belgelere uygun raporundan anlaşılmıştır. Bu nedenle dayalı Orman idaresi vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,
Dava konusu taşınmaz 1953 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında bayır niteliğiyle tapulama harici bırakılmıştır. Dava konusu taşınmazın 5.917,96 m2’lık kısmı 09.12.2004 tarihinde Hazine adına ihdasen tapuya tescil edilmiştir. Davacı, imar-ihya işlemleri tamamlandıktan sonraki zilyetliğe dayanarak taşınmazın adına tapuya tescilini istemektedir.
Davacının, imar-ihya işlemlerinin tamamlandığını açıklayarak tescil talep etmesine, taşınmazın tapulama çalışmaları sırasında “bayır” niteliğiyle tespit dışı bırakılmasına ve etrafının harım tabir edilen çalılıklarla çevrilmiş olmasına rağmen mahkemece taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerinin ne zaman başladığı, ne şekilde imar-ihya edildiği ve bu işlemlerin hangi tarihte tamamlandığı hususu üzerinde durulmamıştır. Dinlenen davacı şahitleri sadece zilyetlikten söz etmişlerdir.
Mahkemece yapılacak iş; mahallinde yapılacak keşifte dinlenecek davacı şahitlerinden; dava konusu 1953 yılında yapılan tapulama çalışmalarında tespit dışı bırakılan taşınmaz üzerinde önceki zilyet Mehmet Dere’nin imar-ihya çalışmalarına hangi tarihte başladığını, ne şekilde taşınmazı imar-ihya ettiğini ve imar-ihya işlemlerini hangi tarihte tamamlandığını sorup belirlemek, imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihten dava tarihine kadar önceki zilyet Mehmet Dere ile taşınmazı satın alarak zilyet olan davacının zilyetlik sürelerinin iktisap için yeterli olup olmadığı üzerinde durmak ve 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddesi hükümleri birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermek olmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
1- Davalı Orman İdaresi yönünden ilk temyiz istemi Özel Dairece reddedilerek aleyhindeki hüküm kesinleştiğinden, direnme kararının temyizinde hukuki yararı bulunmadığından temyiz isteğinin reddi gerekir.
2- Davalı hazine vekilinin temyiz isteğine gelince; Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: 1- Davalı Orman İdaresi vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle REDDİNE,
2- Davalılardan hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 28.02.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.