Eldeki davadaki taksim sözleşmesinin incelenmesinde; sözleşmenin tüm mirasçıların katılımı ile düzenlenmediği ve tamamı tarafından imzalanmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Esasen bu husus yerel mahkeme ile özel daire arasında uyuşmazlık konusu da değildir. Bu durumda, yukarda bahsedilen ilkelere göre, geçerli bir miras taksim sözleşmesinden söz edilemeyeceğinden mahkemece işin esasının incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, taşınmazların fiilen taksim edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Dava, beş adet taşınmazda ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir. Eldeki davadaki taksim sözleşmesinin incelenmesinde; sözleşmenin tüm mirasçıların katılımı ile düzenlenmediği ve tamamı tarafından imzalanmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumda, geçerli bir miras taksim sözleşmesinden söz edilemeyeceğinden mahkemece işin esasının incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki ortaklığın giderilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Uşak 1.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 6.5.2010 gün ve 2007/2171 E.-2010/498 K: sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesi’nin 28.4.2011 gün ve 2011/1457 E-5528 K: sayılı ilamı ile;
(Uyuşmazlık beş adet taşınmazda ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde davaya konu beş adet taşınmazın ortaklığının giderilmesini istemiştir. Bir kısım davalılar ise aynen taksim talebinde bulunmuşlardır. Mahkemece taşınmazlarla ilgili olarak taraflar arasında taksim sözleşmesi yapılmış olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Taşınmazın elbirliği mülkiyetine konu olması halinde ortaklığın giderilmesi geçerli bir paylaşma (taksim) sözleşmesine dayanılarak isteniyorsa bu şekilde açılmış davanın reddine karar verilmelidir. Zira bu gibi durumlarda taksim sözleşmesine göre tescil davası açılması gerekir. Taksim (paylaşma) sözleşmesinin geçerliliği bütün mirasçıların katılmış olmasına ve yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.
Olayımıza gelince; mahkemece her ne kadar taraflarca paylaşım sözleşmesi yapıldığından bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de, dosyaya ibraz edilen 14.7.2008 tarihli sözleşmeye ortakların tümünün katılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda geçerli bir miras taksim sözleşmesinden söz edilemeyeceğinden mahkemece işin esasının incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken olayda uygulanma yeri olmayan Dairemizin 12.10.1999 tarih 1999/7796-7931 Sayılı ilamına dayanılarak davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu sebeple bozulmalıdır…), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: Dava, beş adet taşınmazda ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir. Davacı, Uşak Merkez 355, 351, 644, 653 ve 356 parsel numaralı taşınmazların davacı ve davalıların ortak murisi, İ. ve anneleri Fatma’dan intikal ettiğini, taşınmazların aynen taksimi mümkün olmadığı takdirde satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar Bilal, Mehmet, Hanife ve E: taşınmazların aynen taksimi suretiyle, Eyüp ise satış suretiyle ortaklığın giderilmesini istemişlerdir. Davalılar Emine, Kader, Mehmet, Nazik, Bircan, F. ve Aşkın duruşmalara katılmamış, savunmada bulunmamışlar.
Mahkemece, davaya konu taşınmazları tarafların fiilen taksim ettiği gerekçesi ile davanın reddine dair verilen karar; Özel Dairece metni yukarda başlık bölümünde aynen alınan gerekçeler ile bozulmuş, mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararını davacı vekili temyize getirmektedir.
Direnme yolu ile H.G.K: önüne gelen uyuşmazlık; davaya konu taşınmazlar hakkında mirasçılar arasında geçerli bir taksim sözleşmesinin bulunup bulunmadığı; buradan varılacak sonuca göre davanın kabul edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun Paylaşma Sözleşmesi başlıklı 676.maddesinde; Mirasçılar arasında payların oluşturulması ve fiilen alınması veya aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesi mirasçıları bağlar. Paylaşma sözleşmesiyle mirasçılar, tereke mallarının tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin miras payları oranında paylı mülkiyete dönüştürülmesini de kabul edebilirler.
Paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. denilmiştir.
Maddeden açıkça anlaşılacağı üzere Paylaşma Sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli kabul edilemeyecektir.
743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi (TKM)’nin 611.maddesinde de Taksim Sözleşmesinin yazılı yapılması gerektiği hususuna vurgu yapılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davaya konu taşınmazların davacı ve davalıların ortak murisleri İ. ve F. adlarına kayıtlı olduğu dosyada bulunan tapu kayıtlarından anlaşılmaktadır.
Taraflarca dosyaya 14.7.2008 tarihli Sözleşme başlıklı adi yazılı bir belge sunulmuş ve davaya konu taşınmazların bu sözleşme gereğince mirasçılar arasında fiilen taksim edildiği ve taksime göre herkesin kendisine ait yeri kullandığı ileri sürülmüştür. Mahkemece de, davacı ve davalılardan bir kısmının beyanlarına değer verilerek taşınmazların mirasçılar arasında fiilen taksim edildiği gerekçesi ile ret kararı verilmiştir.
Geçerli bir miras taksim sözleşmesinden bahsedebilmek için, taşınmazın tüm paydaşlarının katılımı ile yazılı bir belgenin düzenlenmesi gerekmektedir. 10.12.1952 gün ve 1950/2 E., 1952/4 K: sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da aynı yöne işaret edilmiştir. Bu şekilde hazırlanmış geçerli bir miras taksim sözleşmesinin bulunması durumunda paydaşlar bu belgeye dayanarak tapu iptali ve tescil talebinde bulunabileceklerinden ortaklığın giderilmesi davası açmalarında hukuki yararları olmayacaktır.
Eldeki davadaki taksim sözleşmesinin incelenmesinde; sözleşmenin tüm mirasçıların katılımı ile düzenlenmediği ve tamamı tarafından imzalanmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Esasen bu husus yerel mahkeme ile özel daire arasında uyuşmazlık konusu da değildir.
Bu durumda, yukarda bahsedilen ilkelere göre, geçerli bir miras taksim sözleşmesinden söz edilemeyeceğinden mahkemece işin esasının incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, taşınmazların fiilen taksim edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenle; aynı yöne işaret eden ve H.G.K.’nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, yazılı gerekçe ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararının bozulması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30.maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Geçici madde 3 atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı H.U.M.K.’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcın yatırana iadesine, aynı Kanun’un 440.maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.