1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2013/2-1181 K: 2014/811 T: 22.10.2014


Dava, aile konutu hukuksal nedenine dayalı olarak ipoteğin kaldırılması ve taşınmaz kaydına şerh konulması istemine ilişkindir. Taşınmaz kaydında aile konutu şerhi olmadığı açıktır. Ancak, davalı banka taşınmazın bu niteliğini bilerek, ipotek tesisi sırasında taşınmaz maliki olmayan eşin (kadın) muvafakatini almıştır. Kaldı ki, davalı Banka aşamalarda ısrarla ipotekten davacı eşin de haberdar olduğunu ve onun da oluru ile ipotek tesis edildiğini savunmuştur. Banka’nın, taşınmazın aile konutu niteliğini bilmesi karşısında, muvafakatnamedeki imzanın davacı kadına ait olmaması da sonuca etkili değildir. Zira Banka’nın ipotek tesisi için eşin rızasını alma yönünde girişimi olduğu anlaşılmaktadır. Tüm bu nedenlerle davalı Banka’nın taşınmazın aile konutu niteliğini bilmediği söylenemez.

DAVA: Taraflar arasındaki “ipoteğin kaldırılması ve aile konutu şerhi konulması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aksaray 1. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 27.09.2011 gün ve 2010/759 E.- 2011/756 K: sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 04.10.2012 gün ve 2011/22346 E.- 2012/23510 K: sayılı ilamı ile;

(… Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ıspatla yükümlüdür (TMK.md.6). Davacı ipotek tesis edilen konutun aile konutu olduğunu ve ipotek alacaklısının iyi niyetli olmadığını kanıtlamak zorundadır. Mahkemece davacıya bu konudaki delillerini, davalılara da karşı delillerini bildirmesi için süre verilip gösterdiği taktirde delillerin toplanıp, tanıklarının dinlenmesi delillerin hep birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir…), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR: Dava, TMK m. 194. gereğince aile konutu hukuksal nedenine dayalı olarak ipoteğin kaldırılması ve taşınmaz kaydına şerh konulması istemine ilişkindir.

Davacı kadın, davalılardan koca adına kayıtlı olup aile konutu niteliğinde bulunan taşınmaz kaydına kendisinin bilgi ve rızası dışında ipotek şerhi konulduğunu belirterek, bu şerhin terkini ile taşınmaz kaydına aile konutu şerhi konulmasını istemiştir.

Mahkemece ipoteğin terkinine ve aile konutu şerhi konulmasına karar verilmiştir. Davalıların temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur. Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı Banka vekili getirmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; İpoteğin kaldırılması ve aile konutu şerhi konulması istenilen taşınmazın, aile konutu niteliğinde olduğu hususunda taraflar arasında çekişme bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre, ipotek tesis edilen konutun aile konutu olduğu ve ipotek alacaklısının iyi niyetli olmadığının davacı tarafından kanıtlanmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Aile konutu, Türk Medeni Kanunu düzenlemesi içinde değişik maddelerde (m. 240, 254, 279, 652) zikredilmiş, ancak konuyla ilgili temel düzenleme m. 194’de yer almıştır. Düzenlemeye göre; eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemeyecek, aile konutunu devredemeyecek veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacaktır. Böylece, kural olarak eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapmaları serbestîsi Türk Medeni Kanunu felsefesi içinde kabul edilmişken (TMK m. 193), aile konutu ile bu kurala ayrı bir istisna getirilmiş, aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılması esası kabul edilmiştir. Düzenleme ile malik olmayan eşe, aile konutu ile ilgili tapu kütüğüne şerh verilmesini isteme hakkı tanınmıştır (TMK m. 194/3).

Dava konusu, Aksaray, Kılıçaslan Mah., ada 786, Parsel 20, 1 nolu bağımsız bölüm, davalılardan koca H. Ö. adına kayıtlıdır. Taşınmaz için 26.3.2009 tarihinde, davalı koca H.Ö. tarafından Asya Katılım Bankası lehine ipotek tesis edilmiştir. Davacı kadın bu konutun ipotek tarihinde ve daha öncesinde aile konutu olarak kullanıldığını, koca tarafından ipotek tesisinin kendisinin bilgisi ve oluru dışında yapıldığını iddia ettiğine göre davada ispatlanması gereken hususlar şunlar olmalıdır:

  1. Konutun aile konutu niteliği (TMK m. 194),
  2. Aile konutu ise ipotek tesisinin kadının bilgi ve onamı ile yapılıp yapılmadığı,

iii. Malik olmayan eşin bilgi ve onamı dışında ipotek tesis edilmiş ise ipotek lehtarı Banka’nın iyi niyetli olup olmadığı (TMK m. 1023)

Kuşkusuz bir konutun aile konutu olduğunu iddia eden bunu ispat etmekle yükümlüdür (TMK m. 6). Ne var ki, eldeki olayda taşınmazın bu niteliği çekişmeli değildir. Zira, davacı dava dilekçesinin 8. paragrafında; taşınmazın aile konutu niteliğinin araştırılması için Belediye, Muhtarlık ve Adres Kayıt Bildirim Sistemine (Nüfus) yazı yazılmasını istemesi üzerine, davalı Banka vekili 10.11.2010 tarihli cevap dilekçesinde, koca tarafından ipotek tesis edildiği sırada davacı kadının da hazır bulunduğunu ve işleme olur verdiğini, bu nedenle dava dilekçesinde belirtildiği şekilde ikamet ile ilgili araştırma yapılmasına gerek olmağını belirtmiştir.

Öte yandan, ipotek tesisi sırasında hazır bulunduğu ve işleme olur verdiği de davalı Banka tarafından kanıtlanamamıştır. Esasen, Banka tarafından dosyaya sunulan ve davacı kadının olurunu içerdiği belgedeki imzanın davacı kadına ait olmadığı da bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunun sapma göstermeyen uygulamasında aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş tarafından, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmemesi halinde, işlem tarafı iyiniyetli üçüncü kişinin 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 1023.maddesi hükmünden yararlanacağı kabul edilmektedir (HGK: 24.04.2013, E: 2012/2-1567, K: 2013/579). Bu durum aile konutu olarak kullanılan taşınmazın tapu kaydında, konutun bu niteliğini gösteren şerh olmaması hali ile ilgilidir ve taşınmazın aile konutu olduğunu bilmeyen ya da bilemeyecek durumda olan üçüncü kişinin tapuya güven ilkesinde yararlanmasıdır.

Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay ele alındığında, taşınmaz kaydında aile konutu şerhi olmadığı açıktır. Ancak, davalı banka taşınmazın bu niteliğini bilerek, ipotek tesisi sırasında taşınmaz maliki olmayan eşin (kadın) muvafakatini almıştır. Kaldı ki, davalı Banka aşamalarda ısrarla ipotekten davacı eşin de haberdar olduğunu ve onun da oluru ile ipotek tesis edildiğini savunmuştur.

Banka’nın, taşınmazın aile konutu niteliğini bilmesi karşısında, muvafakatnamedeki imzanın davacı kadına ait olmaması da sonuca etkili değildir. Zira Banka’nın ipotek tesisi için eşin rızasını alma yönünde girişimi olduğu anlaşılmaktadır. Tüm bu nedenlerle davalı Banka’nın taşınmazın aile konutu niteliğini bilmediği söylenemez. Aile konutu niteliğinde duraksama bulunmayan taşınmaz için davacı kadının bilgi ve onamı dışında, TMK m. 194/1’e aykırı olarak ipotek tesis edilmesi nedeniyle, yerel mahkemece ipoteğin kaldırılması ve taşınmaz kaydına aile konutu şerhi konulması (TMK m. 194/3) kararı verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkemece verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.

SONUÇ: Davalı Banka vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 7.763,00 TL harcın temyiz edenden alınmasına, 22.10.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.