Dava, iki haklı ihtar nedeniyle tahliye istemine ilişkindir. Davacı vekili, taraflar arasında 01.02.2009 başlangıç tarihli 1 yıl süreli sözleşme ile davacıya ait taşınmazın davalıya kiralandığını, sözleşmenin öncelikle davacı tarafından imzalanarak davalıya gönderildiğini dava öncesine kadar kira sözleşmesi aslının davalıda kalması nedeniyle sözleşmeyi göremediklerini, dava öncesinde talep etmeleri üzerine davalının sözleşme fotokopisini gönderdiğini, bu şekilde sözleşme süresinin davalı tarafından sonradan ”on yıl” olarak değiştirildiğini öğrendiklerini, gerçekte sözleşmenin ”bir yıl”süreli olduğunu 01.02.2011-01.02.2012 kira döneminde süresinde ödenmeyen Aralık 2011 kirası için 29.12.2011 tarihli ve Ocak 2012 kirası için 03.01.2012 tarihli ihtarnamenin tebliğ edildiğini, ödeme yapılmadığını belirterek 6570 Sayılı Kanun m.7/e uyarınca iki haklı ihtar nedeniyle tahliyeye, aylık 850 TL üzerinden 1700 TL kira alacağının tahsiline karar karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili ; kira sözleşmesinin on yıl süreli olarak düzenlendiğini ve fotokopisinin davacıya verildiğini, buna göre davanın süre bitiminden itibaren 1 ay içerisinde açılması gerektiğini, davanın süresinde olmadığını, ayrıca ihtarname tebliğlerinin usulsüz olduğunu ve 2. ihtarnamenin kira parası muaccel olmadan gönderilmesi nedeniyle geçersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece; davacı tarafın davalının dayandığı sözleşmedeki imzaya itirazının olmaması, davacının kira süresinin bir yıl olduğuna dair sözleşme aslı ya da fotokopisini ibraz edememesi karşısında, 10 yıl ibaresinin tarafların bilgisi ve rızası kapsamında sözleşmeye yazıldığı kabul edilmiş, kira süresinin 10 yıl olarak kabulü karşısında iki haklı ihtara dayalı tahliye davasının sürenin hitamı olan 01.02.2019 tarihinden itibaren bir aylık süre içinde açılması gerektiği, erken açılan davanın yerinde olmadığı, kaldı ki ihtarnamelerin daimi çalışan sıfatıyla tebliğ edildiği kişinin kiracının çalışanı olduğuna dair iddia ve delilin bulunmadığı, ihtarnamelerin tebliğinin usulsüz olduğu, dava konusu kira alacağının davadan önce ödendiğinin hesap ekstresinden anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; önceki gerekçeye ilaveten ”..kira sözleşmesindeki bir yıl ibaresinin 10 (On) yıl haline getirildiği gözle görülebilir nitelikte olup, bu husus tarafların da kabulündedir. Bu nedenle tahrifat yapılıp yapılmadığı konusunda rapor alınmasına yönelik Yargıtay bozma ilamına iştirak etmek mümkün olmamıştır.
TBK’nun 1. maddesine göre; sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir. 6. maddesine göre öneri uygun bir sürede reddedilmediği taktirde sözleşme kurulmuş sayılır.
Somut olaya dönüldüğünde, aksine delil bulunmadığından sözleşme süresindeki düzeltmenin sözleşmenin kurulduğu 01.02.2009 tarihinde yapıldığının kabulü gerekmektedir. Davacı tarafından davanın açıldığı 2012 yılı başına kadar sözleşmenin 10 yıl olduğuna dair önerisini reddetmemiştir. Sözleşmenin alıkonulmadığı, davadan önce davalıdan istendiğine dair iddiaların yazılı sözleşme karşısında dinlenmesi mümkün görülmemiştir.Kira süresinin davacının rızasıyla 10 yıl olarak düzeltildiğinin kabulü karşısında, süre bitiminden itibaren 1 ay içerisinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir ” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, kira sözleşmesinin süresi kısmındaki ”on yıl” ibaresinin tarafların bilgi ve rızası kapsamında sözleşmeye yazılıp yazılmadığı, bu hususun tespiti için bilirkişi raporu alınması gerekip gerekmediği, sözleşmenin süresinin bir yıl mı on yıl mı olduğu ve varılacak sonuca göre davanın süresinde açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m.207 uyarınca senetteki çıkıntı, kazıntı veya silinti ayrıca onanmamışsa ,inkar halinde gözönünde tutulmaz. Bu tür çıkıntı,kazıntı ve silinti mahkemece senedin geçerliliğine ve anlamına etkili olacak nitelikte görülürse, senet kısmen veya tamamen hükümsüz sayılabilir.
Sözleşmede yapılan çıkıntı ve silintilerin de taraflarca ayrıca imzalanması gerekmektedir. Aksi takdirde yapılan değişikliğin inkar edilmesi durumunda bu değişiklik yok sayılır. Hatta yapılan bu değişiklik sözleşmenin geçerliliği ile ruhuna aykırı mahiyette görülürse sözleşmenin kısmen veya tamamen geçersizliği sonucunu doğuracaktır.
Somut olayda kira sözleşmesi aslını sunan davalı sözleşmenin süresinin sözleşmenin başında on yıl olarak kararlaştırıldığını ileri sürmekte ise de yapılan incelemede sözleşmenin süresinin bir yıl iken on yıl olarak değiştirildiği anlaşılmaktadır. Esasen bu husus mahkemenin de kabulündedir. O halde sözleşmede tahrifat yapılıp yapılmadığı hususunda bilirkişi raporu alınmasına yönelik bozma kararı yerinde değildir. Ne var ki bu değişiklik usulünce imzalanmamıştır. Bu durumda yapılan değişiklik geçersiz olduğundan taraflar arasındaki sözleşmenin düzeltme öncesi haliyle bir yıl süreli olarak kabulü gerekir.
Öte yandan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’unun 352.maddesinin ikinci fıkrası uyarınca iki haklı ihtar nedeniyle tahliye davasının kira süresinin bitiminden başlayarak bir ay içinde açılması gerekir.
Bu hükme göre 01.02.2009 başlangıç tarihli bir yıl süreli kira sözleşmesine dayanılarak 01.02.2011-01.02.2012 kira döneminde gerçekleşen iki haklı ihtar nedeniyle 17.02.2012 tarihinde açılan dava süresindedir.
Dava süresinde açılmakla mahkemece işin esası incelenerek karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı, açıklanan bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.