Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş tarafından, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmemesi halinde, işlem tarafı iyi niyetli üçüncü kişinin ayni hak kazanımı, tapuya güven ilkesini düzenleyen 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 1023.maddesi hükmü ile korunmuştur
Taraflar arasındaki “ipoteğin kaldırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; …11.Aile Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 31.03.2010 tarih, 261-431 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 05.10.2011 tarih, 10890-14922 sayılı ilamıyla hüküm;
(…Davacı kadın, 37390 ada 4 parsel 2 nolu bağımsız bölümdeki taşınmazın aile konutu olduğunu, bu taşınmaz üzerine eşi A.. A.. tarafından kendisinin rızası bulunmadan davalı banka lehine ipotek tesis edildiğini, yapılan işlemin bu nedenle geçersiz olduğunu belirterek ipoteğin kaldırılmasını istemiş, davalı koca, eşinin ipotek işleminden haberinin bulunmadığını, davaya konu taşınmazın aile konutu olduğunu belirtmiştir.
Davalı banka vekili; davacının ipotek işlemine rızasının bulunduğunu, buna dair yazılı olurunun olduğunu belirterek “Rıza Açıklaması” başlıklı belgeyi sunmuştur.
Davacı tarafından; “Aile konutunun ipotek verileceği halde rıza örneği – Rıza Açıklaması” başlıklı 12.05.2005 tarihli belgede yer alan imzanın kendisine ait olmadığı ileri sürülmüştür. Mahkemece alınan 1.9.2009 tarihli bilirkişi raporunda belge altındaki imzanın H..A..’ün el ürünü olmadığı bildirilmiştir.
Davacı ile eşi Aslan’ın aile konutu olan taşınmaz, hak sahibi olan koca tarafından davacı eşin açık rızası bulunmadıkça devredilemez, taşınmaz üzerindeki haklar sınırlanamaz. (TMK: md.194) Toplanan delillerden dava konusu taşınmazın aile konutu olduğu taraflar arasında tartışmasızdır. Zira davalı banka da buna istinaden ipotek tarihinde aile konutu üzerine ipotek tesisi için eşin rıza açıklaması isimli belgeyi almıştır. Ancak belge altındaki imzanın davacı kadına ait olmadığı anlaşılmıştır. Davalı banka basiretli bir tacir gibi davranmamıştır. Davalı bankanın yapılan işlemin aile konutuyla ilgili ve işlemini tarafı davalı Aslan’ın evli olduğunu bildiği, bu sebeple iyiniyetli olmadığı anlaşılmaktadır. İpotek işlemi davacı eşin açık rızası bulunmadığı için geçersizdir. Gerçekleşen bu durum karşısında davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır…)
Gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı yan, dava konusu 4 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu meskenin aile konutu olduğunu, eşi Aslan tarafından işverenine ait şirketin çektiği krediye teminat olmak üzere taşınmaz üzerinde rızası alınmadan davalı Banka lehine ipotek tesis edildiğini, yapılan işlemin geçersiz olduğunu ileri sürerek, ipoteğin kaldırılmasını istemiştir.
Davalı Banka, dava konusu taşınmazın aile konutu olmadığını, ipotek tesisi tarihinde tapu kaydında şerh de olmadığını, kaldı ki davacının rızasını içeren belge alındığını bildirerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı İş Bankası lehine ipoteğin tesis edildiği 12.05.2005 tarihi itibariyle dava konusu taşınmazın aile konutu olarak kullanılmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı yanın temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıya metni aynen alınan ilam ile bozulmuştur. Mahkeme önceki kararda direnmiş olup, direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın ipoteğin tesis edildiği 12.05.2005 tarihi itibariyle aile konutu olup olmadığı; buna göre tapu kaydına konulan ipoteğin kaldırılması istemine ilişkin davanın kabulünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Aile konutu” başlığı altında düzenlenen 194.maddesi; “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.
Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir.
Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir.
Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur” hükmünü içermektedir.
Anılan maddenin gerekçesinde ise; “Bu madde ile İsviçre Medenî Kanunu’nun 169’uncu maddesine uygun olarak eşlerin hukukî işlemlerinde 193’üncü maddeyle kabul edilen genel kuralın bir istisnasına yer verilmiştir. Madde eşlerin aile konutlarıyla ilgili hukukî işlemlerde eşlerin serbestliği ilkesine istisna getirmiş ve böylece aile konutu ile ilgili bazı hukukî işlemlerin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kabul edilmiştir. Aile konutu eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, anılarla dolu bir alandır. Bu nedenle bu denli önemli bir malvarlığıyla ilgili olarak eşlerin tek başlarına hukukî işlemleri yapması diğer eşin önemli yararlarını etkileyebilir…” ifadelerine yer verilmiştir.
Madde gerekçesinde bahsedildiği ve doktrinde de tanımlandığı üzere aile konutu kavramından; eş ve varsa çocukların sürekli olarak barınmak üzere kullanılan ve aile yaşamının yoğunlaştığı yerin anlaşılması gerekmektedir. (M.D. “Medeni Kanun’nun Getirdiği Yeni Bir MüessesE: Aile Konutu”, AÜEHFD. 2002, C.VI, S:1-4, s.285-300.; Ayşe Havutçu, “Evli Kadının Yerleşim Yeri” , DEÜHFD, C VII, S 1, s.41).
4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 194.maddesi III.fıkrası hükmü ile rıza alınmadan yapılacak işlemleri önleyebilmek amacıyla, tapu kütüğüne şerh verilmesi olanağı getirilmiştir.
Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş tarafından, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmemesi halinde, işlem tarafı iyi niyetli üçüncü kişinin ayni hak kazanımı, tapuya güven ilkesini düzenleyen 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 1023.maddesi hükmü ile korunmuştur (Kılıçoğlu, Ahmet.; Türk Medenî Kanunu’nda Diğer Eşin Rızasına Bağlı Hukuksal İşlemler ve Yasal Alım Hakkı, Ankara-2002, s. 20). Bu hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.04.2013 tarih,2012/2-1567 esas, 2013/579 karar sayılı ilamında da değinilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; …-…, …mevkiinde bulunan, davacının eşi A.. A.. adına kayıtlı olan 37390 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu meskene ait tapu kaydı üzerine 12.05.2005 tarihinde davalı Banka lehine çekilen kredinin teminatı olarak ipotek tesisine ilişkin şerh konulmuş, 24.02.2009 tarihinde ise tapu kaydına aile konutu şerhi konulmuştur. Yani ipotek tesis tarihinde dava konusu taşınmaz üzerinde aile konutu şerhi bulunmamaktadır.
Dosyada bulunan ve muhtarlıklardan alınan; 26.04.2002 tarihli aile beyan belgesinde davacı Hacer ve eşi Aslan’ın …/…/…,Akşemsettin Mahallesi, 62.Sokak, 7 nolu adreste oturdukları; 18.12.2009 tarihinde düzenlenen beyan belgesinde, dava konusu taşınmaz olan …/…, …Mahallesi, 118 Sokak, 13/2 no’da bulunan adreste dava dışı M.R.A.ve eşi Y.A. oturdukları, mahalleye 03.11.2003 tarihinde gelindiğinin belirtildiği; 20.02.2009 tarihi itibariyle düzenlenen belgede, davacı ve eşinin dava konusu taşınmazın bulunduğu …Mahallesi’nde oturdukları; Akbank Cebeci Şubesi tarafından düzenlenen 04.03.2008 tarihli müşteri bilgi formunda davacı tarafından iletişim adresinin “Akşemsettin Mahallesi 62.Sokak, No: 7 ,…/…” olarak bildirildiği, 14.12.2009 tarihinde düzenlenen emniyet araştırmasında ise, davacı yanın beş ay kadar evvel dava konusu taşınmazın bulunduğu adrese taşındığı belirtilmiştir. Toplanan delillerden, 12.05.2005 olan ipotek tesisi tarihi itibariyle, dava konusu taşınmazda davacı yanın oturmadığı ve buranın aile konutu olarak kullanılmadığı, tapu kaydına da aile konutu olduğuna dair şerhin ipotek tesisinden çok sonra konulduğu anlaşılmakla, belgelerle çelişen tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği kanaatına varılmıştır. Her ne kadar dosyaya sunulan rıza belgesindeki imzanın davacıya ait olmadığı belirlenmiş ise de, dava konusu taşınmazın ipotek tesisi tarihinde aile konutu niteliğinde (4721 sayılı TMK’nun 194.maddesi) olmaması nedeniyle, davacı eşin rızasının alınması gerekmeyip, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında bir kısım üyeler tarafından, bozma ilamında da değinildiği gibi, dava konusu taşınmazda ipotek tesis edildiği tarihte davalı Banka tarafından “Rıza Açıklaması” başlıklı belge alınmakla, dava konusu taşınmazın aile konutu olduğunun zımnen kabul edildiği, davalı Banka’nın mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 20/2.maddesi (Yeni 6102 s.TTK madde 18/2) uyarınca basiretli bir tacir gibi hareket ederek, usulüne uygun olarak eşin rızasını alması gerekirken, almadığından ipoteğin usulsüz olarak konulduğu ve davanın kabulünün gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş çoğunluk tarafından kabul görmemiştir.
Açıklanan gerekçe ile Yerel Mahkemece verilen usul ve yasaya uygun olan direnme kararı bu nedenle onanmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına mahal olmadığına, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/1.maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 29.01.2014 gününde ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.