Ortaklığın giderilmesi davalarında da taraf teşkilinin sağlanması, savunma hakkının kısıtlanmaması açısından gereklidir. Ortaklığın giderilmesi davalarında da verilen karar tüm tapu paydaşlarını etkileyeceğinden ve paydaşların tamamı açısından tapu değişikliği sonucu doğuracağından, tapu paydaşlarının tamamının, paydaş görünen kişiler ölmüş iseler onların mirasçılarının da taraf olarak gösterilmesi gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki “ortaklığın giderilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 6.Sulh Hukuk Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 26.12.2011 gün ve 2010/625 E.-2011/1773 K: sayılı kararın incelenmesi davalılardan O. K: tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesi’nin 03.10.2012 gün ve 2012/13080 E-2012/12687 K: sayılı ilamı ile;
(… Dava, 1 adet taşınmazın ortaklığının giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmiş, hüküm davalı O. tarafından temyiz edilmiştir.
Paydaşlığın satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç vs. gibi bütünleyici parça (muhtesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhtesatın bir kısım paydaşlara ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta tüm paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhtesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa, bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhtesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza, ne kadarının muhtesata isabet ettiği oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhtesata isabet eden kısım muhtesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise paylan oranında paydaşlara dağıtılır.
Bütünleyici parçanın arzın paydaşlarına değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhtesat sahibi olarak davaya dahil etme ve ona satış bedelinden pay verme mümkün değildir.
Olayımıza gelince; dava konusu edilen ve satışına karar verilen 439 No’lu parsel üzerinde bulunan ev ve plastik seranın davalılardan Rafet’e ait olduğu kabul edilerek sonuca gidilmişse de davalılardan Orhan, Musa ve Ramazan duruşmadaki beyanlarında muhdesat iddiasını kabul etmediklerini bildirmişlerdir. Antalya 4.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/377 esas sayılı dosyasında Rafet tarafından diğer paydaşlara karşı muhdesatın mülkiyetinin tespiti davası açıldığı görülmektedir. Her ne kadar bu dava sonucunda davanın reddine karar verilmiş ise de kararın henüz kesinleşmediği tespit edilmiştir. Bu durumda mahkemece muhdesatın mülkiyetinin tespitine ilişkin olarak açılan davanın kesinleşmesinin bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…), gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: Dava, bir adet taşınmazın ortaklığının giderilmesi istemine ilişkindir. Davacı, Antalya İli, … İlçesi, … Köyü, 439 Parsel sayılı taşınmazda paydaş olduğunu belirterek, söz konusu parselin satış suretiyle ortaklığının giderilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı R. K., taşınmaz üzerindeki muhtesatların kendisine ait olduğunu savunmuş, davalılar Musa ve O. K: ise bu iddiaya karşı çıkmışlardır. Mahkemece, dava konusu taşınmazın satış suretiyle ortaklığının giderilmesine karar verilmiş, davalı O. K.’ın temyizi üzerine karar, Özel Daire’ce metni aynen yukarıda başlık bölümünde alınan ilam ile bozulmuştur. Mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararını, davalı O. K: temyize getirmektedir.
Direnme ve bozma kapsamına göre Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, Antalya 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/377 E., 2012/14 K.sayılı muhtesatın mülkiyetinin tespitine ilişkin dava dosyasının eldeki dava yönünden bekletici sorun teşkil edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
İşin esasına girilmeden önce eldeki davada taraf teşkilinin tam olarak sağlanıp sağlanmadığı hususu önsorun olarak tartışılmıştır.
Her davada olduğu gibi ortaklığın giderilmesi davalarında da taraf teşkilinin sağlanması, savunma hakkının kısıtlanmaması açısından gereklidir. Ortaklığın giderilmesi davalarında da verilen karar tüm tapu paydaşlarını etkileyeceğinden ve paydaşların tamamı açısından tapu değişikliği sonucu doğuracağından, tapu paydaşlarının tamamının, paydaş görünen kişiler ölmüş iseler onların mirasçılarının da taraf olarak gösterilmesi gerekir.
Somut olayda, ortaklığın giderilmesi istenilen 439 nolu parselde Durali oğlu Mustafa ve M. D.’ın paydaş oldukları, ancak davada taraf olarak yer almadıkları görülmüştür.
O halde mahkemece, anılan tapu paydaşları sağ iseler kendilerinin, ölü iseler mirasçılarının davaya dahil edildikten sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan bu değişik gerekçe ile Yerel Mahkemenin direnme kararı usul ve yasaya aykırı olup bozulması gerekir.
SONUÇ: Davalı O. K.’ın temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçelerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğinde BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcın yatıra geri verilmesine, aynı Kanun’un 440.maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19.03.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.