Binanın mevcut ana girişinin doğu cephesine alınması halinde taşınmazın kuzey cephesinde bulunan yola çıkma olanağı bulunduğu gibi taşınmazın güneyden de yola cephesi bulunduğundan davacıya ait 4 parsel sayılı taşınmazın geçit ihtiyacı içerisinde olduğunun kabulü mümkün değildir.
Taraflar arasındaki “geçit hakkı kurulması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mut Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.01.2012 gün ve 2009/393 E. 2012/69 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 13.09.2012 gün ve 2012/8265 E., 2012/10142 K. sayılı ilamı ile;
(…Davacı, maliki olduğu 374 ada 4 parsel sayılı taşınmazında bulunan binanın giriş kapısının davalıya ait 374 ada 1 parsel sayılı taşınmaz sınırında olduğunu, parseldeki kaymalar nedeniyle binaya giriş yolunun kapandığını ileri sürerek davalıya ait taşınmazdan geçit hakkı kurulmasını istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Somut olayda, davacıya ait 374 ada 4 parsel sayılı taşınmazın yola cephesinin bulunduğu ve kuzeyinde “bahçeli sokak” isimli yol olduğu anlaşılmıştır. Davacıya ait binanın çıkış kapısının davalıya ait 374 ada 1 sayılı parsel tarafında açıldığı ve kapı ile davalı taşınmazı arasında 40 cm’lik bir mesafe olduğu anlaşılmış ise de teknik bilirkişi raporunda ana girişin binanın doğu cephesine alınabileceği belirtildiğinden davacının masraflı olsa dahi bu yükümlülüğe katlanması gerekir. Binanın mevcut ana girişinin doğu cephesine alınması halinde taşınmazın kuzey cephesinde bulunan yola çıkma olanağı bulunduğundan davacıya ait taşınmazın mutlak geçit ihtiyacı olduğunun kabulüne olanak yoktur.
Açıklanan bu nedenle davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmadığından kararın oybirliğiyle bozulması gerekmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 747. maddesi uyarınca geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir. Davalı davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, Mahkemece “ davacıların taşınmazın ana yolla bağlantısının kesilmesinde herhangi bir kusurlarının bulunmadığı, binanın 1983 yılında yapıldığı, kadastro geçtikten sonra 1988 yılında yol ihtiyacı doğduğu, bilirkişi raporlarından anlaşılacağı üzere binanın girişinin değiştirilmesinin binanın taşıyıcı sistemini etkileyeceği, odalardaki bütünlüğü bozacağı, bina için risk taşıyacağı anlaşıldığından geçit ihtiyacının doğumunda kusuru bulunmayan davacının bu yükümlülüğe katlanması düşünülemez…”gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık somut olayda davacıların geçit ihtiyacı içerisinde bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Somut uyuşmazlıkta, davacıya ait 374 ada 4 parsel sayılı taşınmazın gerek kuzey gerekse de güneyden yola cephesinin bulunduğu anlaşılmıştır. Davacıya ait binanın çıkış kapısının davalıya ait 374 ada 1 sayılı parsel tarafına açıldığı ve kapı ile davalıya ait 1 parsel sayılı taşınmaz arasında 40 cm’lik bir mesafe olduğu anlaşılmış ise de, teknik bilirkişi raporunda ana girişin binanın doğu cephesine alınabileceği belirtildiğinden davacının masraflı olsa dahi bu yükümlülüğe katlanması gerekir. Binanın mevcut ana girişinin doğu cephesine alınması halinde taşınmazın kuzey cephesinde bulunan yola çıkma olanağı bulunduğu gibi taşınmazın güneyden de yola cephesi bulunduğundan davacıya ait 4 parsel sayılı taşınmazın geçit ihtiyacı içerisinde olduğunun kabulü mümkün değildir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, davacıların geçit ihtiyacının kadastro çalışmaları sırasındaki kaymadan kaynaklandığı, bu nedenle geçit ihtiyacı içerisinde olunduğu gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği görüşü dile getirilmiş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 21.10.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.