1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2014/2096 K: 2015/2322


Taşınmazın tapu kaydında ipotek tesis edildiği tarihte aile konutu şerhi bulunmadığı açıktır. Ne var ki, davalı banka tarafından düzenlettirilen değerlendirme raporunda dava konusu taşınmazın vasfı ve kullanımının mesken olduğu tespit edilmiştir. Bu tespitlere rağmen aile konutu olan taşınmaz üzerinde davalı banka lehine ipotek tesis edilmiş, bu işlem sırasında davalı Banka tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Bu durumda, TMK’nın 194/1 maddesi eşin açık rızasını aradığından, yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır.

Taraflar arasındaki “ipoteğin kaldırılması ve aile konutu şerhi konulması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 2. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 09.12.2011 gün ve 2011/270 E: 2011/1288 K: sayılı kararın incelenmesi davalılardan T: Vakıflar Bankası AO vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 15.05.2013 gün ve 2013/7137 E: 2013/13822 K: sayılı ilamıyla;

“Davacı, aile konutu olan taşınmazda, davalı eşi tarafından diğer davalı banka lehine ipotek tesis edildiğini belirterek, Türk Medeni Kanununun 194. maddesi gereğince ipoteğin kaldırılmasını ve tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulmasını istemiştir. Davalı banka, iyiniyetli olduğunu, taşınmazın aile konutu olduğunu bilmediğini savunmuş ; mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava konusu taşınmazın aile konutu olarak özgülendiği tartışmasızdır. Davalı banka, iyiniyetli olduğunu savunduğuna göre; kanunun ıyiniyete sonuç bağladığı durumlarda (TMK.md.3) asılolan iyiniyetin varlığıdır. Bu durumda tapu kütüğünde aile konutu şerhi bulunmadığı dikkate alındığında davalı bankanın kötüniyetli olduğunu kanıtlama yükü davacıya düşer. Davacı, davalı bankanın kötüniyetli olduğunu gösteren bir delil getirememiştir. Kaldı ki davacı, dava dilekçesinde, banka tarafından 08.02.2008 tarihinde yapılan ekspertiz incelemesi sırasında, davacı ve çocuklarının hazır bulunduğunu beyan etmiştir. O halde, davacının, ipoteğin tesisi tarihinden üç yılı aşkın bir süre geçtikten sonra, aile konutuna konulan ipotekten haberdar olmadığından ve davalı bankanın basiretli davranmadığı ve kötü niyetli olduğundan bahisle dava açması, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, bu durumda davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabul kararı verilmesi doğru değildir.”

gerekçesi ve oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılması ve aile konutu şerhi konulması istemine ilişkindir. Davacı H.. R.. vekili 07/04/2011 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; “müvekkili ile davalılardan S.. R..’nın 18.07.1984 tarihinde evlendiklerini, dava konusu Bursa ili, …..i ilçesi, l. B.., B… A…; 1333 ada, 33 parsel sayılı 1. kat, 3 nolu bağımsız bölümü aile konutu olarak kullandıklarını, taşınmazın mesken olarak tapuda davalı S.. R.. adına kayıtlı olduğunu, müvekkili ile davalı S.. R..’nın 1984 tarihinden bu yana aynı evde oturduklarını, davalı S.. R..’nın, müvekkilinden gizli olarak çok samimi arkadaşı olan Mehmet Terzi adlı kişinin şirket borcuna kefil olduğunu, borca teminat olmak üzere 250.000,00.TL karşılığında tapuda mesken olarak kayıtlı olan halen oturdukları evi Vakıfbank’a ipotek ettirdiğini, müvekkilinin bu durumdan evin icra ile satışa çıktığında haberdar olduğunu, davacının başka sığınacak meskeninin bulunmadığını, evinin ipotek nedeni ile satılması halinde zor durumda kalacağını, rızasının bulunmadığını, banka eksperlerinin kıymet takdir yaptığı sırada davacı ve çocuklarının aynı evde yaşadıklarını ve taşınmazı mesken olarak kullandıklarını gördüğünü, bu nedenle davalı bankanın iyiniyetli olmadığını iddia ederek, öncelikle dava konusu taşınmaz üzerinde tedbir konulmasına, halen oturdukları ve 1984 yılından beri yaşadıkları evin aile konutu olduğunu tespitine ve ipotek işleminin iptaline karar verilmesini” talep ve dava etmiştir.

Davalı S.. R.. usulüne uygun tebligata rağmen cevap vermemiş bozmadan sonraki celsede; “ eşimin haberi olmadan taşınmazı asker arkadaşıma kefil olarak ipotek tesis ettirdim, banka müdürü de benden rica etti, eşimin haberi olmadan bu işlemleri yapabileceğimizi söyledi, eşimle aramda sorun yoktu, eşim ipotek tesisini icra ile öğrendiği zaman sorunlarımız başladı” demiştir.

Davalı T: Vakıfbank TAO 18.05.2011 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; “ açılan davayı kabul etmediklerini, davanın genel mahkemelerde görülmesi gerektiğini, başlatılan icra takibi sonrasında davacının işbu davayı açmış olmasının davacının kötüniyetli olduğunu gösterdiğini, TMK 194 maddesinde eşe bir hak tanınmış ise de MK 1023 maddesinin de dikkate alınması gerektiğini, TMK 194 maddesi ile tapuya güven ilkesine istisna getirilmediğini, gerek ipoteğin tesisi sırasında gerekse icra takibin başlandığı esnada tapu kaydında konutun aile konutu olarak kullanıldığına dair bir şerhin bulunmadığını, bu nedenle müvekkilinin iyiniyetinin korunması gerektiğini, ipoteğin tesis edildiği tarihten iki yıl geçmesine rağmen davacının ipoteğin rızası dışında tesis edildiğini dair bankaya bir başvuruda bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, “davacı ile davalılardan S.. R..’nın evli olduğu, birlikte dava konusu taşınmazı aile konutu olarak kullandıkları, davalı S.. R..’nın, davacıdan habersiz olarak aile konutunu, diğer davalı Vakıfbank lehine ipotek ettiği, ipotek işleminin geçersiz olduğu, davalı Vakıfbank’ın, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunduğu, davacı eşin rızasının alınması gerektiğini bilmesine rağmen bu hususta araştırma yapmadığı, bu nedenle iyi niyetinin korunamayacağı” gerekçesi ile davanın kabulüne dava konusu aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına ve taşınmaza aile konutu şerhi konulmasına dair verilen karar, davalı banka vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle ve oyçokluğu ile bozulmuştur.

Mahkemece, önceki gerekçelerle ipoteğin kaldırılmasına dair ilk kararda direnilmiştir. Direnme kararı, davalı T: Vakıflar Bankası AO vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık; davalı tarafından düzenlettirilen değerlendirme raporu dikkate alındığında lehine ipotek tesis ettirilen bankanın iyiniyetli olup olmadığı, varılacak sonuca göre tapu kaydında aile konut şerhi bulunmayan taşınmaz üzerine konulan ipoteğin TMK 194 ve 1023 maddeleri dikkate alındığında kaldırılıp kaldırılmayacağı noktasında toplanmaktadır.

İlgili iç hukuk mevzuatına bakılacak olursa:

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Eşlerin hukuki işlemleri” başlıklı 193. maddesi

“Madde 193- Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilir.”

şeklindedir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Aile konutu” başlıklı 194/1. maddesinin ilgili bölümü,

  1. Aile konutu

Madde 194- Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. …”

ve “İyiniyetli üçüncü kişilere karşı” başlıklı 1023. maddesi “Madde 1023- Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.”şeklindedir.

TMK 193 maddesi dikkate alındığında, kural olarak eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlem yapma serbestisi Türk Medeni Kanunu felsefesi içinde kabul edilmişken, TMK 194 maddesi ile bu kurala istisna getirilmiş, aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılması esası kabul edilmiştir. Düzenleme ile malik olmayan eşe, aile konutu ile ilgili tapu kütüğüne şerh verilmesini isteme hakkı tanınmış, eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, “aile birliğinin” korunması amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bir diğer deyişle, aile konutunun maliki olan eş aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun ipotek edilmesi gibi tek başına bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma ancak diğer eşin açık rızası alınarak yapılabilir.

Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş tarafından, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmemesi halinde, işlem tarafı iyiniyetli üçüncü kişinin 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 1023. maddesi hükmünden yararlanacağı kabul edilmektedir (HGK: 24.04.2013, E: 2012/2-1567, K: 2013/579). Bu durum aile konutu olarak kullanılan taşınmazın tapu kaydında, konutun bu niteliğini gösteren şerh olmaması hali ile ilgilidir ve taşınmazın aile konutu olduğunu bilmeyen ya da bilemeyecek durumda olan üçüncü kişinin tapuya güven ilkesinden yararlanması asıldır. Tapuda aile konut şerhi olmasa da bunu bilebilecek durumda olan veya bilen kişinin iyiniyetinin bulunduğunun kabul edilmesi mümkün değildir.

Nitekim benzer ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 15.04.2015 gün ve 2013/2-2056 ve 2015/1201, 19.06.2015 gün ve 2015/2-528, 2015/1713 sayılı kararlarında da kabul edilmiştir.

Somut olay gelince, dava konusu taşınmazın tapu kaydında ipotek tesis edildiği tarihte aile konutu şerhi bulunmadığı açıktır. Ne var ki, davalı banka tarafından düzenlettirilen değerlendirme raporunda dava konusu taşınmazın vasfı ve kullanımının mesken olduğu tespit edilmiştir. Bu tespitlere rağmen aile konutu olan taşınmaz üzerinde davalı banka lehine ipotek tesis edilmiş, bu işlem sırasında davalı Banka tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Bu durumda, TMK’nın 194/1 maddesi eşin açık rızasını aradığından, yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır.

Hal böyle olunca, mahkemece yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya uygun olup; direnme kararının onanması gerekir.

SONUÇ: Davalı T: Vakıflar Bankası A.O vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (12.807,50 TL) harcın temyiz edenden alınmasına, 21.10.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.