1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/3114, K: 2021/1190, T: 07.10.2021


1. Derece Arkeolojik Sit Alanı içinde kalan, fiilen el atılmadığı anlaşılan ancak amacın fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle taşınmazı kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı idarenin, malikin taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılamaz hâle getirdiği, dolayısıyla malikin taşınmazdan mülkiyet hakkının özüne uygun şekilde yararlanma olanağı kalmadığı, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkının hukuksal bir nedene dayanılmadan idarece engellendiği kuşkusuzdur.

Taraflar arasındaki “kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Nizip Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davalı … Özel İdaresi yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, davalı … yönünden davanın kabulüne ilişkin karar, davalı … vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı davalı … vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

1.YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin Nizip ilçesi Kavunlu Köyünde yer alan 104 ada 42 parsel numaralı taşınmazın maliki olduğunu, dava konusu taşınmazın 1983 yılında 1. derece arkeolojik sit alanı ilan edildiğini, davacının dava konusu taşınmazı kullanmasının 2863 sayılı Kanuna aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek 10.000TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı: Davalı … Özel İdaresi vekili, husumet yokluğu nedeniyle davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili; yargılamanın idari yargının görevinde kaldığını, dava konusu taşınmazın bulunduğu alanda herhangi bir kazı çalışmasına başlanmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin Kararı: Nizip Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.02.2013 tarihli ve 2012/231 E. 2013/149 K. sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazın 1. derece arkeolojik sit alanında olması ve bilirkişi raporunda belirtilen olgular bir arada değerlendirildiğinde yasal kısıtlamalar nedeniyle davacının mülkiyet hakkından tam olarak istifade edemediği, bu hâliyle dava konusu taşınmazdaki sınırlamanın mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldırır mahiyette olduğu, bu nedenle dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atılması nedeniyle mülkiyet hakkının bedele çevrilmesi gerektiği gerekçesiyle davalı … Özel İdaresi bakımından davanın feragat nedeniyle reddine, davalı … bakımından davanın kabulüne, Gaziantep ili, Nizip ilçesi, Turnalı Köyü, 104 ada 42 parsel sayılı taşınmazın davacı adına olan 13750/39100 kısmının kamulaştırmasız el atma bedelinin 232.375TL olarak tespitine, tespit edilen bedelden talep ile bağlı kalınmak suretiyle 10.000TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, Gaziantep ili, Nizip ilçesi, Turnalı Köyü, 104 ada 42 parsel sayılı taşınmazın davacı adına olan tapu kaydının iptali ile, Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

Özel Dairenin Bozma Kararı: Mahkemenin bu kararı süresi içinde davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 01.11.2013 tarihli ve 2013/20290 E. 2013/18316 K. sayılı kararı ile; “…Dava konusu taşınmazın, Gaziantep Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 29.09.2011 tarih ve 3 sayılı kararıyla güncellenen Zeugma Antik Kenti 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı içinde kaldığı, mahallinde yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporlarına göre, taşınmaza davalı idarelerce fiilen el atılmadığı anlaşılmıştır.

06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı yasanın 21. maddesi ile Kamulaştırma Kanununun geçici 6. maddesinde yapılan değişiklik ile; “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır.” hükmü getirilmiştir.

Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 25.09.2013 gün 2013/93 Esas, 2013/101 Karar sayılı ilamında da; “Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerektiği; imar kısıtlamalarında taşınmazın zilyetliğinin malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kaldığı, bu nedenle imar kısıtlamalarından kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılabileceği” kabul edilmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, davanın idari yargıda görülmesi gerektiğinden, dava dilekçesinin görev yönünden reddi yerine, yazılı şekilde hüküm kurulması,

Doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.

Direnme Kararı: Nizip 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.07.2014 tarihli ve 2014/172 E. 2014/315 K. sayılı kararı ile; 6487 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 09.10.1956 ile 04.11.1983 tarihleri arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazlarla ilgili olarak açılacak davalarda uygulanacak usul ve esaslara ilişkin tasfiye hükümlerini içerdiği, davalara adliye mahkemelerinde bakılması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi: Direnme kararı süresi içinde davalı … vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

  1. UYUŞMAZLIK

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; hukuki el atma iddiasına dayalı kamulaştırmasız el atma davasına adli yargı yerinde mi, yoksa idari yargı yerinde mi bakılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

A- Davalı … vekilinin temyiz talebi yönünden yapılan incelemede; Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, mahkemece verilen ilk kararın davalı … vekili tarafından temyiz edildiği dikkate alındığında, bozma öncesi kararı temyiz etmeyen davalı … (İl Özel İdaresi) vekilinin direnme kararını temyizinde hukuki yararının bulunup bulunmadığı, bu bağlamda temyiz isteminin reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.

Bilindiği üzere hukuki yarar, dava şartı olduğu gibi, temyiz istemi için de gereken bir şarttır.

Mahkemenin ilk hükmünü temyiz etmeyen tarafın direnme kararını temyizinde artık hukuki yararı bulunmamaktadır.

O hâlde davalı … (İl Özel İdaresi) vekilinin direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.

B- Davalı … vekilinin temyiz talepleri yönünden yapılan incelemede;

İdare, kamu yararı nedeniyle, kamusal amaçların gerçekleştirilmesi için bir takım işlemler yaparken, Anayasa’nın ikinci kısmında yer alan temel hak ve hürriyetlerle uyumlu, özellikle 35. maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkına saygılı olmalıdır.

Bir kişinin taşınmazına eylemli olarak el atılıp tamamen veya kısmen kullanılmasına engel olunması ile, imar uygulaması veya ilgili kanunların uygulanması sonucu o kişinin mülkiyetinde olan taşınmaza hukuken kullanmaya engel sınırlamalar getirilmesi arasında sonucu itibari ile bir fark bulunmamakta, her ikisi de kişinin mülkiyet hakkının sınırlandırılması anlamında aynı sonucu doğurmaktadır.

Bu itibarla kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının doğal sonucu, idarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi davacıların, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebilecekleri açıktır.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında uyuşmazlığın esasını teşkil eden hukuken el atılan taşınmazlarda yargı yolu kavramı irdelendiğinde;

Hukuken el atılan taşınmazlarla ilgili ilk yasal düzenleme 24.05.2013 tarihli ve 6487 sayılı Kanun ile Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesinde yer almış, ardından 6745 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile bu düzenleme mülga olmuş ve aynı Kanun’un 33. maddesi ile Kamulaştırma Kanunu’na Ek 1. maddesi eklenmiştir.

6745 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na eklenen Ek 1. maddesinde; “…Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır. Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması hâlinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir.

Birinci fıkra uyarınca dava açılması hâlinde taşınmazın ya da üzerinde tesis edilen irtifak hakkının dava tarihindeki değeri, mahkemece; bu Kanunun 15 inci maddesine göre bilirkişi incelemesi yapılarak, taşınmazın hukuken tasarrufunun kısıtlandığı veya fiilen el konulduğu tarihteki nitelikleri esas alınmak suretiyle tespit edilir ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine hükmedilir.

Bu madde kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılacak dava ve takiplerde, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin üçüncü, yedinci, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan ancak henüz karara bağlanmayan veya kararı kesinleşmeyen davalara bu madde hükümleri, kesinleşen ancak henüz ödemesi yapılmayan kararlar hakkında ise geçici 6 ncı maddenin üçüncü, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri uygulanır.

Bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca ayrılması gereken yüzde iki oranındaki ödenekler, yüzde dört olarak ayrılır. İlave olarak ayrılan yüzde iki oranındaki ödenekler, münhasıran bu ek madde ile geçici 11 inci ve geçici 12 nci maddeler kapsamında yapılacak ödemelerde kullanılır. Yapılacak ödemelerin toplam tutarının ilave olarak ayrılan ödeneğin toplamını aşması hâlinde, ödemeler, en fazla on yılda ve geçici 6 ncı maddenin sekizinci fıkrası hükmüne göre yapılır.”şeklinde hüküm mevcut iken, Anayasa Mahkemesinin 05.04.2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 20.12.2018 tarihli ve 2016/181 E. 2018/111 K. sayılı kararı ile; maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi dışında kalan bölümü, Anayasa’nın 2, 35 ve 46. maddelerine aykırı olduğundan bahisle iptal edilmiştir.

Dolayısıyla maddenin 1. fıkrasındaki “Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması hâlinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir.” cümlesi de iptal edilen bölüm içerisinde kalmaktadır.

Tüm bu açıklamalar ve ortaya konulan yasal düzenlemeler karşısında somut olay incelendiğinde; dava konusu taşınmazın, Gaziantep Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 29.09.2011 tarihli ve 3 sayılı kararıyla güncellenen Zeugma Antik Kenti 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı içinde kaldığı, mahallinde yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporlarına göre, taşınmaza davalı idarelerce fiilen el atılmadığı anlaşılmıştır. Ancak uzun yıllar kamu hizmetine tahsis edilen ancak amacın fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı idarenin, malikin taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılamaz hâle getirdiği, dolayısıyla malikin taşınmazdan mülkiyet hakkının özüne uygun şekilde yararlanma olanağı kalmadığı, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkının hukuksal bir nedene dayanılmadan idarece engellendiği kuşkusuzdur.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun “Yetkili ve görevli mahkeme ve yargılama usulü” başlığını taşıyan 37. maddesinde “Bu Kanundan doğan tüm anlaşmazlıkların adli yargıda çözümlenmesi gerekenleri, taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemelerinde basit yargılama usulü ile görülür.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Bu nedenle Kamulaştırma Kanunu’nda açıkça “idari yargıda görülür” şeklinde düzenlenmeyen uyuşmazlıklar, adli yargıda taşınmazın bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahkemesinde görülecektir.

Hâl böyle olunca Mahkemece, kamulaştırmasız el atma olgusunun varlığının kabulüyle, bu davalarda Kamulaştırma Kanunu’nun 37. maddesi uyarınca adli yargının görevli ve yetkili olacağına yönelik direnme kararı, yukarıda yer alan mevcut yasal düzenlemeler uyarınca yerindedir.

Ne var ki, bozma nedenine göre işin esası Özel Dairece incelenmediğinden, davalı … vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;

I- A bendinde (§13-16) belirtilen gerekçelerle davalı … (İl Özel İdaresi) vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,

II- B bendinde (§17-27) belirtilen genişletilmiş gerekçe ve nedenlerle direnme uygun olup, davalı … vekilinin diğer temyiz itirazları ile ilgili inceleme yapılması için dosyanın YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Yargıtay 5. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Yorumlar (1)

    Bir yanıt yazın