1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/470 K: 2017/544 T: 22.03.2017


Özet: Uyuşmazlık, uygulama kadastro çalışmaları sonucu davacının taşınmazının yüzölçümünde ortaya çıkan eksikliğin hesaplama yönteminden mi yoksa komşu parsellerin hangisindeki artıştan kaynaklandığı belirlenmeden sadece Kadastro Müdürlüğüne husumet yöneltilip yöneltilmeyeceği

Dava uygulama kadastrosuna itiraz istemine ilişkindir. Davacı şirket temsilcisi, uygulama kadastrosu sırasında şirkete ait taşınmazın yüzölçümünün eksildiği ve eksikliğin komşu 218, 317, 320, 337 ve 350 parsel sayılı taşınmazlar ile tespit harici bırakılan alanların yüzölçümlerinin artırılmasından kaynaklandığını ileri sürerek Kadastro Müdürlüğünü davalı göstermek suretiyle yüzölçümü eksik tespit edilen taşınmazının aynı parsel altında önceki yüzölçümüne tamamlatılmasını talep etmiştir.

Davalı Kadastro Müdürlüğü davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, davalı olarak gösterilen Kadastro Müdürlüğünün taraf sıfatının bulunmadığı, ıslah yolu ile dahi hasım değiştirilmesine yasal olanak bulunmadığından yanlış hasım ile açılan davaya tespit malikinin dahil edilmesi suretiyle devam edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Davacı şirket temsilcisinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur. Yerel mahkemece önceki karardaki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararını davacı vekili temyize getirmektedir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, uygulama kadastro çalışmaları sonucu davacının taşınmazının yüzölçümünde ortaya çıkan eksikliğin hesaplama yönteminden mi yoksa komşu parsellerin hangisindeki artıştan kaynaklandığı belirlenmeden sadece Kadastro Müdürlüğüne husumet yöneltilip yöneltilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

22.02.2005 tarih 5304 sayılı Yasa ile getirilen 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi ve bu madde uyarınca 29.11.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilindeki Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik hükümlerine göre yapılan uygulama kadastrosunun amacı; tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek; uygulama niteliğini kaybeden, teknik nedenlerle yetersiz kalan, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği tespit edilen kadastro haritalarını yeniden üretip ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin yapılmasını sağlamaktır.

Uygulama kadastrosuna itiraz davaları, uygulama kadastrosu faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yönelik davalardır. Uygulama kadastrosunda, tesis kadastrosu sırasında yapılan teknik hataların belirlenerek haritaların zeminle uyumlu, teknik ihtiyaçlara cevap verir şekilde güvenli hale getirilmesi amaçlanır.

Uygulama kadastro çalışmaları tamamlandıktan sonra uygulama tutanakları ve haritaları askı ilanına çıkarılmaktadır. Askı ilan süresi içinde açılan tespite itiraz davalarında kural olarak davalı, uygulama kadastrosu lehine olan kişi ya da kişiler, başka bir anlatımla davacı taşınmazının yüzölçümündeki eksilmenin aksine taşınmazının yüzölçümü artan ya da lehine ortak sınır değiştirilen komşu taşınmaz malikleridir. Ne var ki davacıya ait taşınmazın fiili sınırları, tesis kadastrosu sınırları ve uygulama kadastrosu sınırlarının tam olarak çakıştığı halde ilk tesis ve uygulama kadastrolarındaki yüzölçümlerinde farklılık bulunması durumunda davacı aleyhine sınırında değişiklik olan komşu parsel maliki bulunmadığından, davanın Kadastro Müdürlüğüne karşı görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.

Yukarıda anlatılan ilkeler ışığında eldeki davanın geldiği aşama itibariyle somut olay değerlendirildiğinde; davacı taşınmazının uygulama kadastrosu sonucu oluşan yüzölçümü ile tesis kadastrosundaki yüzölçüm farkının hesaplama yönteminden kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususunun davacı tarafından bilinmesi mümkün olmayıp, uygulama kadastro çalışmaları özü itibariyle önemli oranda mühendislik faaliyeti gerektirdiğinden bu durum ancak teknik inceleme sonucu anlaşılmaktadır.

O halde yerel mahkemece mahallinde keşif yapılarak teknik bilirkişiden tesis kadastro paftası ile uygulama paftası çakıştırılmak suretiyle davacı parselindeki eksilmenin nereden kaynaklandığını gösterir rapor alınmalı, bilirkişi raporunda taşınmazın yüzölçümü artan ya da lehine ortak sınır değiştirilen komşu taşınmaz bulunduğu takdirde komşu parsel maliklerinin, tespit harici taşınmazlar yönünden ise Hazine veya ilgili kamu tüzel kişilerin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 124. maddesi uyarınca davaya dahil edilmesi için davacı tarafa imkan tanınmalı, davanın yüzölçüm farkının hesaplama yönteminden kaynaklandığının anlaşılması halinde ise Kadastro Müdürlüğüne karşı yürütülerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında Özel Daire bozma kararının HMK’nın 124. maddesindeki yasal düzenlemeye uygun olmadığı, iradi taraf değişikliği ile davalı tarafın belirlenmesi ve bu aşamadan sonra komşu taşınmaz maliklerinin davada yer almasının sağlanmasının, 6100 sayılı HMK’nın 25. maddesinde düzenlenen “taraflarca getirilme ilkesi”, 26. maddesinde düzenlenen “ Taleple bağlılık ilkesi”, 27. maddesinde düzenlenen “ Hukuki dinlenme hakkı” ve aynı yasanın 30. maddesi ile düzenlenen “ Usul ekonomisi ilkesi”ne aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Hal böyle olunca Yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.