1. Anasayfa
  2. Yargıtay Büyük Genel Kurul

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu E: 1943/8 K: 1944/4 T.9.2.1944


Tapuya mukayyet fakat gayri resmi şekilde aharın mülkiyetine geçmiş bağ, bahçe, arsa ve arazilerin tasarrufları hakkında 1515 numaralı kanunun muhtevi olduğu hükmün hukuki olup doğrudan doğruya mahkemelere müracaatla dava veya defi zımnında dermeyan olunabilir.

Tapu kayıtlarında mukayyet bulunduğu halde gayriresmi şekilde aharın mülkiyetine geçmiş ve Medenî Kanunun meriyeti tarihine kadar emlakde on beş ve arazide on sene malik sıfatiyle nizasız ve hüsnü niyetle tasarruf altında bulundurulmuş olan bir gayrimenkulün zilyed namına Tapu Dairesince tescil ile tapu senedinin verileceğine cevazı tazammun eden 1515 numaralı kanunun birinci maddesindeki şartların tahakkuku halinde tescil keyfiyetinin bu kanunun tatbik şeklini gösteren nizamname hükümleri dairesinde evvel emirde tapu memurlarına müracaatla nizamnamede yazılı tapu komisyonlarınca verilecek karara istinaden yapılması icabedip bu tarika müracaat edilmeden re’sen dâva açmak veya bir dâvada dafi bulunmak suretiyle mezkûr kanun hükümlerinden istifade edilip edilmiyeceği ve tescil muamelesinin tekemmülünden sonra üç sene içinde alâkadarların mahkemeye müracaat edebilecekleri hakkındaki birinci maddenin son fıkrası hükmünün tapu ile tasarruf olunan gayrimenkulde müruru zaman cereyan etmiyeceğine göre müddetle takyidi caiz olup olamıyacağı ve harici iktisap sebebine dayanılarak bir gayrimenkulün iktisabı mümkün olamıyacağı cihetle de tapu komisyonu kararına dayanılarak yapılan tescil aleyhine ancak kayıt sahibi tarafından mahkemeye müracaatla itiraz edilebilip haricî iktisap sebebine istinat eden zilyedin ademi tescil kararı aleyhine mahkemeye bilmüracaa itiraza salâhiyeti bulunup bulunmadığı hususunda Temyiz Birinci Hukuk Dairesiyle Üçüncü Hukuk Dairesi kararları arasında hasıl olan içtihat ihtilâfının halli için Temyiz Üçüncü Hukuk Dairesi Reisliğinin 26/3/1943 tarih ve 223 sayılı müzekkeresi üzerine toplanan Tevhidi İçtihat Umumî Heyetinde keyfiyet müzakere edilerek:

Neticede :  Medenî Kanunun meriyetinden evvel beyü ferağ ve taksim gibi gayrimenkule müteallik tasarruflar bazı kuyut ve merasime tabi idi. Şöyleki: 318 tarihli bir irade ile âdi senetlerle vukubulan beyi ve şiradan mütevellit dâvaları mahkemeler istimadan menolunmuş ve mülga Arazi Kanunu mucibince arazinin ferağ ve taksimi de memuru iznine mütevakkıf bulunmuştu. Ancak bazı zorluklar altında gerek mülki gayrimenkulde ve gerek arazide efrat arasında haricî temlik ve ferağlar müsamaha edilemiyecek miktarda çoğalmış ve zilyedler tarafından nizasız ve fasılasız kayıt sahipleri veya halefleri müvacehesinde müruru zaman haddini mütecaviz ve hatta kırk, elli sene gibi uzun müddet tasarruf olunarak ve elden ele geçerek yarım asra yakın bir zaman zarfında devletçe umumi bir tapu tahriri icra edilmemiş olmasından dolayı tapu kayıtlarının takriben yüzde otuzu hakikat ve vakıa mutabakatını ve binnetice vüsuk ve kıymetlerini zayi etmiştir. Gerçi ahiren Hükümetçe umumi bir tahririn lüzumu takdir olunarak kadastro yapılmağa başlanmış ise de, bu işin ikmali uzun zamana mütevakkıf olup halbuki bir taraftan Medenî Kanunun gayrimenkullere ait hükümlerinin hüsnü tatbikı ve diğer tarafdan kıymetini kaybeden tapu kayıtlarının vüsuk ve itibarının iadesi âcil bir zaruret halinde bulunduğundan 1515 numaralı kanunun neşrine mecburiyet hasıl olmuştur.

Esbabı mucibe mazbatalariyle kanunun unvan ve birinci maddesinin mutlak ibaresinden müsteban olduğu üzere bu kanunla, eski hükümlere göre muteber veya gayrî muteber iktisapların bazı kayıt ve şartlarla tanınması istihdaf olunmuş ve mahkemeye müracaat hakları derkâr olan hak sahipleri zilyedlere mahza bir suhulet olmak üzere doğrudan doğruya tapu dairelerine müracaatla bu iktisaplarını tescil ve tapuya raptettirebilmeleri esası kabul ve kanunun üçüncü maddesinde gösterilip muahharan tanzim olunan 14 mayıs 1930 tarihli nizamname ile tapu dairelerince yapılacak tetkikat ve tatbikatın şekil ve sureti tâyin ve izah olunmuştur.

Biraz evvel işaret olunduğu üzere kanunun “Tapu defterlerinde mukayyet olupta gayrı resmî surette aharın mülkiyetine geçen ve Kanunu Medeninin meriyeti tarihine kadar musakkaf ve bu hükümde bulunan bağ ve bahçe veyahut arsaların on beş ve diğer arazinin on sene malik sıfatiyle nizasız ve fasılasız hüsnü niyetle tasarruf altında bulunduran zilyedleri namına tapu dairesince tescil ile tapu senetleri verilir.

Şu kadar ki: kayıt tarihinden itibaren üç sene zarfında alâkadarların mahkemeye müracaatla birinci fıkradaki iktisap sebepleri aleyhine dâva açmağa salâhiyetleri vardır.” Diye yazılı olan birinci maddesiyle vazolunan ve gayrimenkul mülkiyetine ve hukuki iktisaba taallûk eden hüküm; bu kanunun yalnız tapu dairelerince muteber ve idari bir kanun olarak telâkkisine ve bu telâkki neticesi zikri geçen üç sene zarfında alâkadarların mahkemeye müracaat ve haricî iktisap muteber olmadığı iddiasiyle bu tescili iptal ettirebilmeleri mümkün olacağı yolunda bir içtihada müsait olmadığı gibi mesele hukuki bir mahiyet taşımak ve kanun tapu dairelerine müracaat edilmeksizin mahkemede dâva ikame edilemiyeceği hakkında bir kayıt ve sarahati de ihtiva etmemek itibariyle zikri geçen iktisapların dâva ve def’i dâva zımnında dermeyan olunamıyacağı suretinde bir içtihada dahi müsait bulunmamaktadır.

Kaldı ki bir taraftan bir gayrimenkulün tapuya tesciline ve diğer taraftan mahkemece bu tescilin iptaline cevaz vermek ve bir gûna men ve takyit olmadığı halde sırf medenî ve hukuki bir mahiyette olan bir hak için sahibini mahkemeye müracaattan mahrum bırakmak ne usulü teşri ile ne de hakların himayesi için mevzu asıl ve esaslarla kabili tevfik değildir. Nitekim kanunun lâyihasile Büyük Millet Meclisi Adliye ve Maliye Encümenlerinin esbabı mucibe mazbataları bu cihetleri açıkça irae ve teyit etmektedir. Binaenaleyh birinci celsede sülüsan ekseriyet hasıl olamadığından mütaakıp 9/2/1944 tarihli celsede 19 muhalif reye karşı 34 rey ile ve mutlak ekseriyet ile Üçüncü Hukuk Dairesinin 1515 numaralı kanunun muhtevi olduğu hükmün hukuki olduğu ve doğrudan doğruya mahkemelere müracaatla dâva veya defi zımnında dermeyan olunabileceği merkezinde olan içtihadının muvafık ve musip olduğuna karar verildi.