Tapulamaları yapılmış olan taşınmazlardan itirazlı olup da tapulama komisyonunca veya mahkemece karara bağlanmamış olanların tahdit ve tespitinde, ölçü, tersimat ve hesaplarında düşülen yanlışlıkların düzeltilmesine ilişkin 766 sayılı tapulama kanununun 94. Maddesinin kanuna aykırı olarak tapulama işlemlerinin kesinleşmesinden sonra da uygulanması suretiyle tapulama komisyonunca verilen düzeltme kararının kaldırılması için başvurulacak mahkeme genel mahkemedir.
766 sayılı Tapulama Kanununun uygulanması suretiyle yapılan tapulama tespitinin kesinleşmesinden sonra (Tapulamaları yapılmış olan gayrimenkullerden, itirazlı olup da Komisyonca veya mahkemece karara bağlanmamış olanların tahdit ve tespitinde, ölçü, tersimat ve hesaplarında düşülen yanlışlıklar)ın düzeltilmesine ilişkin aynı Kanunun 94. maddesine dayanılarak tapulama komisyonları tarafından verilen düzeltme kararlarının kaldırılması için açılacak davalara bakmakla görevli mahkemeyi belirtme hususunda Yargıtay 1. Hukuk Dairesiyle Yedinci Hukuk Dairesinin kararları arasında meydana gelen içtihad aykırılığının, içtihadı birleştirme yoluyla kaldırılmasına 1730 sayılı Yargıtay Kanununun 20. maddesi uyarınca Birinci Başkanlık Divanı tarafından 13/10/1977 tarihinde karar verilmiş olduğundan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Bölümü Genel Kurulu, sözü geçen 1730 sayılı Kanunun 17. maddesinin (C) bendi ile Yargıtay İç Yönetmeliğinin 14. maddesi gereğince Yargıtay Birinci Başkanının başkanlığında 14/11/1977 günü toplandı. Yargıtay Yedinci Hukuk Dairesinin 21/11/1968 tarih ve 1968/5443 esas, 1968/8013 karar sayılı kararı ile 25/12/1975 gün ve 1974/5554 esas, 1975/8238 K: sayılı kararında tapulama tespitlerinin kesinleşmesinden sonra tapulama komisyonunun yetki dışı vereceği düzeltme kararının kaldırılması için açılan davaya tapulama mahkemesinde bakılacağı kabul edilmiş; Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 26/4/1976 tarih ve 1976/4476 E: 1976/4286 K: sayılı kararında ise tapulama tespitinin kesinleşmesinden sonra tapulama komisyonunun vereceği düzeltme kararının kaldırılmasına ilişkin davaya asliye mahkemesinde (Genel Mahkemede) bakılabileceği karara bağlanmıştır. Bu durumda dairelerin kararları arasında görüş aykırılığı bulunduğu anlaşılmış olduğundan, bu aykırılığın içtihatları birleştirme yolu ile kaldırılmasına oybirliğiyle karar verildikten sonra işin esasının incelenmesine geçildi:
Raportör üyenin açıklanmasından sonra konunun görüşülmesine başlandı. Tartışmaların sürmesi ve vaktin daralması nedeniyle görüşme 16/11/1977 gününe bırakıldı. O gün yöntem gereği yapılan toplantı ve tartışma sonundaki oylamada oyların yirmibir, kırkbir olarak dağılmış olması nedeniyle karar için gerekli olan 2/3 oranında oy sağlanamadığından görüşme 5/12/1977 gününe ertelendi. Böylece 14/11/1977, 16/11/1977 ve 5/12/1977 günlerinde yapılan görüşmelerde, görüşleri azınlıkta kalan gerek Yedinci Hukuk Dairesine mensup olan, gerekse diğer bazı üyeler, «Tapulama komisyonu» 766 sayılı Tapulama Kanununun 28 inci maddesi hükmüyle getirilmiş, kendine özgü bir müessese olduğunu, tapulamanın yönetimsel (İdari) safhasında tapulama tutanaklarına yapılan itirazları inceleyip gerçek hak sahibini saptayarak karara bağladığını ve tapulama komisyonu kararlarının denetim yerinin tapulama mahkemesi olduğunu, oturmuş ve kararlılık kazanmış içtihatlara göre, tapulama mahkemelerinin komisyon kararlarını, (Gerek komisyonun kuruluşu ve gerekse yöntem ve maddi hukuk bakımından) denetleme yetkisine sahip bulunduğunu, tapulama mahkemesinin görevi, Tapulama Kanununun 6, 47, 48, 49, 50. maddelerinde konu, zaman, yer bakımlarından belirtilmiş olmakla beraber aynı zamanda Tapulama Kanununun 28. maddesi hükmünün de tapulama komisyonları kararlarına karşı açılacak davalara bakmak görevini tapulama mahkemesine vermiş olduğunu, bu durumda, tapulama komisyonu, tapulama kesinleştiği halde maddî sorunu ya da hukuksal durumu yanlış takdir etmiş ve kendisini o konuyu incelemeye yetkili görmüş ve bir karar vermiş ise, bu karara karşı yasal süre içinde açılacak davanın da bir «Tapulama davası» olduğunu ve bu davaya da tapulama mahkemesinde bakılacağını ancak, tapulama mahkemesinin, tapulamanın kesinleşmiş olması yönünden komisyon kararını ele alıp iptal etmekle yetineceğini; 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahrir Kanununun da komisyon müessesesine, (değişik bir kuruluş biçimiyle) yer verilmiş olduğunu, o kanunun uygulamasında da kadastronun kesinleşmesinden sonra komisyonun vermiş olduğu karara karşı açılan davaların kadastro mahkemesi sıfatıyla genel mahkemelerde görüldüğünü; Tapulama Kanununun 94 üncü maddesinin, kesinleşmemiş olan tapulamalarda uygulanacağı bakımından daireler arasında bir görüş ayrılığı bulunmadığını; tapulama komisyonu hukuksal durumu yanlış takdir etmek suretiyle Tapulama Kanununun 94. maddesi hükmünü kesinleşmiş bir tapulamaya karşı ileri sürülen itiraz nedeniyle ele alıp inceleyerek 94. maddenin çerçevesi içinde tapulama tespitini değiştirici nitelikte bir karar verirse, bu karara karşı açılacak davanın bir tapulama davası olarak tapulama mahkemesinde görüleceğini; kesinleşmiş tapulamalar hakkında Tapulama Kanununun 94. maddesi hükmünün uygulama olanağı bulunmadığını ancak Medenî Kanunun 935. maddesi hükmü gereğince doğrudan doğruya genel mahkemeye başvurulmak yoluyla kesinleşmiş tapulamadaki ölçü ve tersim hatasının düzeltilebileceğini, 94. madde kesinleşmemiş tapulamalar ile ilgili bir hüküm taşıdığı için o maddede sözü edilen «Hâkimin» tapulama hâkimi olmasından kuşku edilemeyeceğini ve Tapulama Kanununun 51. maddesinde söz konusu olan hukuk mahkemesinin de tapulama mahkemesi sıfatıyla davaya bakacağını, Tapulama Kanununun 29. maddesi hükmünde verilen yetkiyi kullanmak suretiyle, 94. madde hükmü çerçevesinde kabul ederek, kesinleşmiş tapulama hakkında bir itirazı tapulama komisyonunun yetkisizlik kararıyla tapulama mahkemesine göndermesinin de mümkün olduğunu; Tapulama Kanununun 46/2. maddesi hükmünün dahi tapulama mahkemesinin içtihadı birleştirme konusunda görevli olduğunu doğrulayan bir nitelik taşıdığını; görevi son komisyon kararının kesinleşip kesinleşmemesinin belli edeceğini; uyuşmazlık, Tapulama Kanununda yer alan ve kesinleşmemiş tapulamalar bakımından uygulama olanağı bulunan bir madde hükmünün tapulama komisyonunca yasaya aykırı biçimde uygulanmasından doğduğuna göre Tapulama Kanununun çerçevesi içinde yorum yapılarak görevin belli edilebileceği için burada genel kuraldan hareket edilerek (Aslolan görevin genel mahkemeye ait olacağıdır, yorum yoluyla görev tayin edilemez) gibi bir düşünceye yer vermenin mümkün olmadığını savunmuşlar, ancak kurulun çoğunluğu şu nedenlerle bu görüşe katılmamışlardır.
1- 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanununun 27. maddesi ile kurulan kadastro mahkemesine bu kanunun uygulandığı yerlerde kadastro ve tahriri ilgilendiren her türlü davaya bakmak görevi verilmiş, 5521 sayılı Kanunun 1. maddesi ile kurulan iş mahkemesi de iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan davalarla kanunda sayılan davalara bakmakla görevlendirilmiştir. Buna karşın 766 sayılı Tapulama Kanununun 6. maddesi «Kanunun tatbiki ile ilgili dava ve işleri» görmekle yükümlü kıldığı tapulama mahkemesinin görevini yine bu kanunla tespit olunan usul ve esaslarla sınırlandırmış ve kanun koyucu bahsi geçen Kanunun 18, 47, 48, 49, 50 ve 51. maddelerinde olduğu gibi mahkemece hangi davalara hangi zaman süreci içinde bakılabileceğini ayrıntıları ile belirtmiş, tapulama ile ilgili olsa bile 47. maddenin son fıkrasında örneğini gösterdiği bazı davalara tapulama mahkemesinde bakılamıyacağını hükme bağlamak suretiyle tapulama mahkemesinin ancak kanunda belli davalara bakabileceği ilkesini teyit etmiştir. Bu nedenle düzenleme tertibi tamamen başka olan 2613 ve 5521 sayılı Kanunların uygulama yöntemleri 766 sayılı Kanunun uygulanma alanına tatbik edilemez ve emsal olarak alınamaz.
2- Tapulama Kanununun 29. maddesi tapulama tespitlerinin kesinleşmemiş olduğu hal ve zaman içinde yapılabilecek işleme münhasırdır. Maddenin son fıkrasındaki «komisyon, itirazın mahiyeti itibariyle işin halline kendisini selâhiyetli görmediği hallerde, sebebi belirtilmek suretiyle itirazlı tutanaklar müdür tarafından derhal tapulama mahkemesine tevdi olunur.» şeklindeki hükmün, tapulamanın kesinleşmesinden sonra tapulama komisyonunun vereceği bir kararın kaldırılması için tapulama mahkemesine başvurma olanağı sağlamaz.
3- Sözü geçen 766 sayılı Kanunun 46. maddesi «evvelce kadastrosu veya tapulaması yapılmış olan yerlerin» yeniden tapulanmıyacaklarını aynı birliğin parsel numaralarının teselsülüne devam edilip numaralandırılarak yeni kütüğe olduğu gibi aktarılacaklarını, paftaların da buna göre düzeltileceğini amirdir. Bir yerde tapulamanın nasıl başlıyacağı 766 sayılı Kanunun (hazırlık işleri) başlığını taşıyan 3 bölümde gösterilmiş, tespitin nasıl yapılacağı da 4. bölümde açıklanmıştır. Uygulanma olanağı, yalnız tapulama işlemlerinin kesinleşmesinden önce mevcut olan 94. maddenin, bu işlemlerin kesinleşmesinden sonra tatbiki, bahsi geçen Kanunun 3. ve 4. bölümlerindeki hükümler uygulanmaksızın tapulama komisyonu tarafından sadece bir düzeltme kararı verilmesi, yeni bir tapulama niteliğinde sayılamayacağından komisyonun bu evrede (safhada) verdiği kararın kaldırılması için açılan davaya tapulama mahkemesinde bakılabileceği, 46. maddeye dayanılarak kabul edilemez. Esasen tapulamanın kesinleşmesinden sonra tapulama komisyonunun yetki haricine çıkarak verdiği düzeltme kararını yeni bir tapulama niteliğinde saymak, müzakere konusu görevin tapulama mahkemesine ait olduğu içtihadında bulunan Yedinci Hukuk Dairesinin, komisyonca böyle bir karar verilemiyeceği yolundaki kesin görüşüne de aykırıdır.
Bunlardan başka 766 sayılı Tapulama Kanununun 48. maddesi tapulama mahkemesinin zaman bakımından görevini tespit etmiş, bu görevin «her gayrımenkul hakkında tapulama tutanağının düzenlendiği tarihte başlıyacağını açıkladıktan sonra» bu mahkeme:
a) Mahallî Hukuk Mahkemelerinden 50. madde uyarınca tapulama mahkemesine devredilen dava dosyaları ile ilişkin uyuşmazlıkları, b) 26. maddede belirtilen askı ilânı içinde açılacak veya tapulama müdürü tarafından verilecek itirazlı işlere ait davaları, 28. maddeye göre tapulama komisyonu kararları aleyhine müddeti içinde açılacak davaları, c) Tapulama Mahkemesinde görülmekte olan dava konusu gayrimenkuller hakkında davanın derdest bulunduğu süre içinde yapılacak diğer itirazları inceler ve çözümler» demek suretiyle tapulama mahkemesine başvurulabilmek için tapulama tespitlerinin kesinleşmemiş olmasını önemli bir koşul olarak kabul etmiş ve bu madde dışındaki hangi hallerde tapulama mahkemesine dava açılabileceğini 18. maddede olduğu gibi ayrıca belirtmiştir. Bunların hepsinde tespitin kesinleşmemiş olması koşulu vardır. Tespitlerin kesinleşmesinden sonra tapulama komisyonlarınca verilecek herhangi bir karar hakkında tapulama mahkemesine dava açılabileceğini gösteren bir kanun hükmü yoktur.
766 sayılı Kanunun 94. maddesine dayanılmak suretiyle tapulama tespitlerinin kesinleşmesinden önce verilen düzeltme kararlarının kaldırılması için açılacak davalara tapulama mahkemesince bakılacağı, «……. ancak o bölgede tapulama işleri tamamlanmış ve 51. madde gereğince davalar asliye mahkemesine aktarılmış ise, böyle bir durumda yetkili mahkemenin davanın aktarıldığı Asliye Mahkemesi» olduğu A. Nusret Ozanlap’ın 1976 basımlı «Tapulama Kanunu Şerhi» adındaki telif eserinin 1004. sayfasında açıklanmış, Yedinci Hukuk Dairesinin içtihadı da bu doğrultuda bulunmuş ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 13. maddesi uyarınca Yargıtay Birinci Başkanlık Divanının, daire görüşünü istemesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Başkanlığından gönderilen 14/7/1977 gün ve 1977/142 M. sayılı yazıda «kesinleşmemiş tespitlerde 94. maddeye dayanılarak tapulama komisyonları tarafından verilen kararların tapulama mahkemelerince incelenmesi lâzım geldiğinde kuşku ve uyuşmazlık yoktur.» denilmiş ve böylece daireler arasında bu hususta bir içtihad uyuşmazlığı bulunmadığı anlaşılmış olduğundan bu yön içtihadı birleştirme konusunun dışında sayılmıştır. Tapulama işlemlerinin kesinleşmesinden sonra düzeltme yapılması icabettiği takdirde Medenî Kanunun 935 ve Tapu Sicil Tüzüğünün 107. maddelerinin uygulanması gerekir. Bu maddelerin birlikte okunması ile varılacak sonuca göre ilgililerin yazılı muvafakatı veya mahkemeden bir karar alınmadıkça, kaydın yapılmasının akabinde görülen adi yazı hataları dışında, bir düzeltme yapılamaz. Burada söz konusu olan mahkemenin genel mahkeme olduğunda bir görüş ayrılığı yoktur. Kesin kayıt ve sicillerde yapılacak düzeltmelerle ilgili kararları alacak mahkemenin genel mahkeme olduğu Medenî Kanun ve Tapu Sicili Tüzüğünde gösterildiği halde münhasıran kesinleşmemiş tesbitlerde uygulanma kabiliyeti bulunan 94. maddenin kesinleşmiş tesbitlerde de uygulanabileceğini ileri sürerek ve Tapulama Kanununun da şumulü dışına çıkarak tapulama komisyonunun yetki dışı bir düzeltme kararı vermesi ne genel mahkemelerin görevini kaldırabilir ve ne de görevi Tapulama Kanunu ile belli edilen tapulama mahkemesine bu Kanunun kapsamı dışında verilecek bir görev ihdas edebilir.
Komisyonun, düzeltilmesine karar verdiği yanlışlık mahkemeye başvurmayı gerektirmeyen adi yazı hatası niteliğinde de değildir. Zira sözü edilen 94. madde uyarınca düzeltilme olanağı bulunan yanlışlık taşınmazların «tahdit ve tesbitlerinde, ölçü, tersimat ve hesaplarında düşülen yanlışlıklar» dır. Burada kullanılan ibarenin neye işaret ettiğine değinmek yararlı olur : Tapulama Kanununun 1. maddesi belli yerlerin kadastro plânlarının düzenlenmesini emretmektedir. Kadastro plânının ne olduğu 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanununun 1. maddesinde tarif edilmiştir. Bu maddede «kadastro, gayrimenkul malların hukukî ve hendesi vaziyetlerini tesbit eder ve gösterir» denilmektedir. Bir yerin hukukî durumunun tayini o yerin, maliki adına tesbit ve tahdidi suretiyle yapılır. Hendesi durumunun gösterilmesi de ölçü, tersimat ve hesaplarının plâna intikali ile olur. 94. maddedeki (tahdit ve tesbit) hukukî durumu, (ölçü, tersimat ve hesap) da hendesi durumu ifade ettiklerinden bunlardaki yanlışlıkların adi yazı hatası olarak kabul olanağı yoktur ve tarafların muvafakatı bu muvafakat verilmediği takdirde bir mahkeme hükmü bulunmadıkça düzeltilemezler. Düzeltmenin gerekliliği halinde genel hükümler uygulanır.
Tapulama komisyonlarının yetkileri içinde olsun veya olmasın verdikleri bütün kararlar hakkında tapulama mahkemesine başvurabileceğine dair kanunda bir hüküm bulunmadığından bahsi geçen komisyonun yetkisini aşarak verdiği kararın kaldırılması için gidilecek mahkemenin tapulama mahkemesi olduğu gibi bir kural koymanın imkânı da yoktur. Tapulama tesbitlerine ve komisyonların kararlarına karşı itiraz süresi geçirildikten ve tapulama kesinleştikden sonra yapılmış olan tapulama işlemlerinin yanlış veya haksız olduğu iddiası ile genel mahkemelerde Tapulama Kanununun 31. maddesinin 2. fıkrasındaki hak düşürücü süre boyunca dava açılabildiğine nazaran tapulama komisyonunun kararı hakkında hiyerarşik merci olarak münhasıran tapulama mahkemesine başvurulabileceği iddiasına da yer verilemez.
Mahkemelerin görevi dava konusu sorun üzerinde daha önce bir karar vermiş bulunan merciin sıfatına göre değil, tarafların taşıdığı özellikler gibi bazı ayrıcalıklar dışında, konunun niteliğine ve kıymetine göre belli olur. Bu nedenle, iptali istenilen kararı tapulama komisyonunun vermiş olması iptal davasına tapulama mahkemesinde bakılmasını gerekli kılmaz.
Yedinci Hukuk Dairesi tarafından verilen kararlara ve tartışmalardan çıkan anlamlara göre sözü geçen daire, tapulama tesbitlerinin kesinleşmesinden sonra tapulama komisyonlarının bu tesbitler bakımından görevinin sona ermiş bulunduğu ve bunlar üzerinde hiç bir değişiklik ve düzeltme yapamayacağı görüşündedir. Tapulama Kanununa uygun olan bir görüş görevin sona ermiş bulunması yönünden tapulama mahkemesi için de geçerlidir.
Mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgilidir. Kıyas veya yorum ile genişleştilemez yahut değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir.
Sonuç: 766 sayılı Tapulama Kanununun uygulanması suretiyle yapılan tapulama tesbitlerinin kesinleşmesinden sonra bu tesbitler üzerinde, aynı Kanunun 94. maddesi uygulanarak veya bu maddenin gösterdiği usul ve biçimde düzeltilme yapılmasına ilişkin kararların kaldırılması yolunda açılacak davalara tapulama mahkemesinde bakılamıyacağına, genel mahkemelerde bakılacağına ve içtihadların bu doğrultuda birleştirilmesine 16/11/1977 günlü toplantıda 2/3 oranında çoğunluk hasıl olmadığından 5 Aralık 1977 tarihinde yapılan toplantıda 23 azınlık oyuna karşı 34 oyla ve çoğunlukla karar verildi.