Son Yazılar

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2016/21737 K: 2017/427

Katılma alacağı, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren TMK uyarınca; eklenecek değerlerden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır. Dairemiz uygulamalarına göre, aile konutu ölen eşin kişisel malı ise sağ eş lehine mülkiyet hakkı tanınmamaktadır. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/13966 K: 2017/4660 T: 5.6.2017

Türk Medeni Kanununun 652. maddesi uyarınca aile konutu olduğu iddia edilen taşınmazın miras hissesine mahsuben sağ kalan eşe özgülenmesi davası açıldığı anlaşılmakla, davaya konu taşınmaz hakkında açılmış olan bu dava ortaklığın giderilmesi davasını da etkileyecektir. Bu nedenle, açılan davanın görülmekte olan ortaklığın giderilmesi davası için bekletici mesele yapılması gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2013/25172 K: 2014/15059 T: 1.7.2014

1991 yılında ölen davacının eşine ait taşınmaz için, daha sonra yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunundaki “Aile Konutu” ile ilgili hükümlerin uygulanması mümkün değildir. Dava konusu taşınmazın “Aile Konutu” olduğunun tespitine yönelik davanın reddi gerekirken kabulü doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. Devamını Oku

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2011/2117 K: 2011/2790 T: 21.2.2011

Davacı, miras hissesine mahsuben aile konutunun intifa hakkının kendisine tahsisini istemiştir. Bu tür davalar mirasçılar aleyhine açılır. Mahkemece tarafların ortak mirasbırakanın mirasçılarının davaya dahil edilmesi, gösterdikleri takdirde delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonucuna göre karar vermek gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2010/11980 K: 2011/7046 T: 26.4.2011

Eşlerin birinin ölümü halinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa, sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Türk Medeni Kanununun 652. maddesine dayanan isteklerde görevli mahkeme, paylaşma isteklerindeki görev kurallarına göre belirlenmelidir. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini Sulh Mahkemesinden isteyebilir. Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ait davalarda Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir. Devamını Oku

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2010/7967 K: 2011/10933 T: 20.6.2011

Yapılan kazandırmalarla ilgili talebin denkleştirmeye ilişkin olduğu kabul edildiği halde, bu isteğin Sulh Hukuk Mahkemesi'nin görevine girdiği belirtilerek bu sebeple reddine karar verilmiştir. Mirasta denkleştirmeye ilişkin davalarda görev, müddeabihin değerine göre belirlenir. Bahsi geçen davalılara yapılan kazandırma tutarı tespit edilmeden ve denkleştirme değeri belirlenmeden, isteğin Sulh Hukuk Mahkemesi'nin görevine girdiğinden bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Devamını Oku

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2011/2065 K: 2012/1101 T: 23.2.2012

Uyuşmazlık miras hakkına yönelik olmayıp, mal rejimi sözleşmesinden kaynaklanan haklara ve mal rejimine ilişkin hükümlerine ilişkin bulunmaktadır. Sağ kalan eş miras payı karşılığında mülkiyet hakkının tanınmasını isteyebilir. Bu durumda aynı Kanunun 658. maddesinde de, açıkça vurgulandığı üzere görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi olarak belirlenmiştir. Sağ kalan eş; edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan katılma alacağı karşılığında ev eşyası ve konut üzerinde mülkiyet hakkının tanınmasını isteyebilir. Devamını Oku

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2006/6016 K: 2006/14210 T:18.10.2006

Dava; muristen kalan taşınmazın aile konuru öldüğünün tespitine ilişkindir. Mahkemece Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesi gereğince meskenin aile konutu olarak özgülenmesine karar verilmiş ise de; talep meskenin aile konutu olduğunun tespitine ilişkin olup, talep aşılarak tespiti ile yetinilmesi gerekirken özgülenmeye karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Devamını Oku

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E:2008/10081 K:2008/13491 T:16.10.2008

Davacının dava konusu konutun ölen eşiyle birlikte oturdukları konut olduğunun tespitini istemekte hukuki yararı bulunmaktadır. Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz için şerh verilebilmesi için evlilik birliğinin devam ediyor olması gerekir. Evlilik birliği diğer eşin ölümü nedeniyle sona erdiğinden şerh konulamaz. Devamını Oku

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E:2009/19922 K:2010/387 T:13.01.2010

Evliliğin sona ermesiyle, konut, aile konutu vasfını kaybeder ve bu hükmün uygulanma imkanı kalmaz. Evliliğin devamı sırasında, hak sahibi eş tarafından aile konutunun devri veya bu konut üzerindeki hakların sınırlanması diğer eşin açık rızasına bağlanmıştır. Rızası gereken eş, yapılan devir işleminin geçersizliğini de, ancak evlilik birliği devam ediyorsa ileri sürebilir. Birliğin sona ermesinden sonra bu sebebe dayanan dava hakkını kaybeder. Devamını Oku

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2010/10795 K: 2010/13443 T: 5.7.2010

Davalı bankanın ipotek tesisinden önce kendi elemanları vasıtasıyla konutun nitelik, kullanım durumu ve değerinin belirlenmesi için inceleme yaptığı, bu inceleme sonucu düzenlenen ekspertiz raporunda taşınmazın "mesken" niteliğinde olduğu, mal sahibi tarafından bu şekilde kullanıldığı belirtilmiş ve ekspertiz raporuna taşınmazı mefruş halde gösteren fotoğrafları da çekilerek eklenmiştir. Ekspertiz raporundaki bu tespitler karşısında davalı bankanın basiretli davranmadığı açık olup, iyiniyet iddiası haklı değildir. O halde, aile konutu üzerindeki hakların sınırlanması niteliğindeki ipotek tesisine ilişkin işlemin iptali ve sicildeki ipoteğin terkinine karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2015/528 K: 2015/1713

Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş tarafından, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmemesi halinde, işlem tarafı iyiniyetli üçüncü kişinin 4721 sayılı Kanun'un 1023. maddesinden yararlanacağı kabul edilmektedir. Bu durum aile konutu olarak kullanılan taşınmazın tapu kaydında, konutun bu niteliğini gösteren şerh olmaması hali ile ilgilidir ve taşınmazın aile konutu olduğunu bilmeyen ya da bilemeyecek durumda olan üçüncü kişinin tapuya güven ilkesinden yararlanmasıdır. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2013/1207 K: 2014/890 T: 12.11.2014

Davacı kadının aile konutu olan taşınmazın satışının gerçek bir satış olmadığını, borçlara karşılık verildiğini bildiği halde ve devir sırasında hazır bulunarak devre karşı çıkmaması, uzun süre bu duruma sessiz kaldıktan sonra, elatmanın önlenmesi davasının kabulünden sonra, taşınmazın devrinden haberi olmadığından ve devrin rızası dışında gerçekleştirildiğinden bahisle eldeki davayı açması TMK m. 2 anlamında hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Dava bu nedenle ret edilmelidir. Devamını Oku

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2014/27011 K: 2015/363 T: 14.1.2015

Kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır. İyi niyetin varlığı asıl olduğuna göre, lehine ipotek tesis edilen bankanın kötüniyetli olduğunu kanıtlama yükümlülüğü bunu iddia edene düşer. Dosya içindeki belgelerden, lehine ipotek tesis edilen bankanın kötü niyetli olduğu kanıtlanamamıştır. Şu hale göre, tapuya güven ilkesini esas alan 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesi koşulları işlem tarafı olan davalı banka lehine gerçekleşmiştir. Devamını Oku

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2015/17127 K: 2016/413

Aile konutunun hak sahibi tarafından devrine ilişkin tasarruf işlemine rızası gereken eş, işlemin rızası alınmaksızın yapıldığını, konutun bu vasfını devam ettirmesi şartıyla evlilik devam ettiği sürece ileri sürebilir. Evliliğin sona ermesi, aile konutuyla ilgili işlemi rızaya bağlı olmaktan çıkarır ve 194. madde etkinliğini yitirir. Devamını Oku