Son Yazılar

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/3212 K: 2016/5499 T: 4.5.2016

Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır. Elbirliği mülkiyetine (TMK m. 701) konu bir taşınmazda elbirliği (iştirak halinde) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiye satım vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/6890 K: 2018/747 T: 5.2.2018

Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 146. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma kuralı” ile bağdaşmayacağından dinlenmez.Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır. Elbirliği mülkiyetine (TMK m.701) konu bir taşınmazda elbirliği (iştirak halinde) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiye satım vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/1410 K: 2015/4749 T: 28.4.2015

Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayanan tescil isteminin hüküm altına alınabilmesi için sözleşmede kararlaştırılan bedel ödenmiş olmalıdır. Ancak, bedelden ödenmeyen bir kısım var ise bu bedel Borçlar Kanununun 81. maddesi uyarınca depo ettirilmelidir. Bu durumda mahkemece, dava konusu edilen ve satış vaadine konu kısmın dava tarihindeki rayiç değeri, ayrıca davacının ödediği tespit edilen bedelin satış vaadi sözleşmesindeki taşınmaz satış bedeline oranı belirlenmeli, bu bedeller belirlendikten sonra taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinden davacının ödediği bedelin oranı mahsup edildikten sonra bakiye bedelin ödenmesi için davacıya süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2008/3661 K: 2008/4795 T: 8.4.2008

Dava, yüklenicinin temliki işlemine dayalı mülkiyet aktarımı istemidir. Kural olarak geçersiz olmadıkça veya sözleşme feshedilmedikçe yarışan şahsi haklardan önceki tarihli olanına değer tanınır. Burada satış işleminin yüklenici tarafından üçüncü kişilerden birine veya bir kaçına resmi biçimde (noterde satış vaadi sözleşmesi ile),diğerlerine adi yazılı sözleşme ile yapmış olmasının önemi yoktur. Önem arz eden husus, şahsi hak iddiasında bulunan üçüncü kişilere yapılan temlikin taşıdığı tarihtir. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2011/6337 K: 2011/7613 T: 9.6.2011

Satış vaadi sözleşmelerinin Tapu Kanununun 26. maddesi uyarınca tapu kütüğüne şerh edilme olanağı vardır. Sözleşmenin şerh edilmesi ancak taşınmazın şerhten sonraki malikleri üzerinde etkisini gösterir. Aynı taşınmazın değişik kişilere satışının vaadi halinde, kadim tarihli yani önceki tarihli olanına değer verilmelidir. Davacının dayandığı 10.03.2008 tarihli, sözleşme eski tarihli olduğundan ve 12.08.2009 tarihli sözleşme, bu sözleşmenin yapıldığı tarihten çok sonra tapu kütüğüne aynı tarihte şerh edildiğinden, davacının önceki tarihli sözleşmesine değer tanınarak istemin hüküm altına alınmasında bir yanılgı yoktur. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/8243 K: 2013/12094 T: 24.9.2013

Malikin satış vaadi sözleşmesine konu yaptığı taşınmazla ilgili olarak sonradan bir başka kişiye satış vaadinde bulunması mümkündür. Böyle durumlarda şahsi hakların yarışması söz konusudur. Kural olarak da sözleşme geçersiz olmadıkça veya feshedilmedikçe yarışan şahsi haklarda kadimlik ilkesi geçerli olduğundan önceki tarihli olanına değer tanınır. Devamını Oku

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E: 2013/20865 K: 2014/5278 T: 26.2.2014

Düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin avukatlık ücreti karşılığı düzenlendiği ve bu sözleşmenin de Avukatlık Kanunu'nun 164/3 maddesinde belirtilen hasılı davaya iştirak yasağına aykırı ve geçersiz olduğu dosya kapsamı ile sabittir. O halde mahkemece, açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekir Devamını Oku

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2002/7092 K: 2002/8738,T: 26.9.2002

Ana taşınmazın mimari projesinde asansörün öngörüldüğü ve yerinin de ayrıldığı, ancak ana yapının inşası sırasında yapılmadığı anlaşılmaktadır. Böyle bir asansörün sonradan inşası Kat Mülkiyeti Yasasının 42. maddesi kapsamında mütalaa edilemez. Çünkü anılan madde, ana taşınmazın ortak yerlerinde -fakat projede öngörülmeyen- yenilik ve ilaveleri kapsamaktadır. Asansör, ana yapıdaki kat sayısına göre İmar Yönetmeliği uyarınca zorunlu değil ise de, inşası onaylı projede öngörülmüş ve bu bağlamda yeri de gösterilmiştir. O halde bağımsız bölüm maliklerinden her biri, mimari projenin olduğu gibi uygulanmasını isteme hakkına sahip olup, projede yer alan bu tesisin yapılmış olması durumunda da yapım giderlerine katılmak ve payına düşeni ödemekle yükümlüdür. Devamını Oku

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2008/4122 K: 2008/5028,T: 28.4.2008

Dava dilekçesinde kat malikleri kurulu kararlarının iptali ile mimari projede var olan asansörün yaptırılması istenilmiştir. Mimari projede var olan asansör teşkilatının yapılmamış olması da gözetilerek bu eksikliğin giderilmesini isteme hakkı tüm kat maliklerine ayrı ayrı tanınmış bir haktır. Bu eksikliğin giderilmesi için kat maliklerince bir karar alınmasına da gerek yoktur. Devamını Oku

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E: 2016/18748 K: 2017/2819 T: 2.3.2017

Tapu tahsis belgeli taşınmaz üzerindeki bina ve eklentileri karşılığında ödenecek bedelin belirlenmesinde, gerek 2981 Sayılı Kanun'un 13. maddesinin ( b ) fıkrası; gerek Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Yönetmeliğinin 14. maddesi ve gerekse tarafların serbest iradeleri ile imzaladıkları ve kendileri yönünden bağlayıcı sözleşme hükümleri uyarınca tapu tahsis belgeli gecekonduların bulunduğu arsa üzerindeki yapı ve müştemilatlar ile ağaçlara ait bedelin belirlenmesinde enkaz bedelinin esas alınması gerekmektedir. Hukuk Genel Kurulunun 10.06.2015 gün 2014/13-1500 esas, 2015/1519 karar numaralı kararı da bu yöndedir. Devamını Oku

Yargıtay 13 Hukuk Dairesi E: 2016/10724 K: 2017/370 T: 19.1.2017

Hak sahiplerine ait gecekondu, tesis, müştemilat ve ağaçlar için Belediyece oluşturulacak kıymet takdir komisyonunca belirlenecek kıymet takdir bedelinin % 10'u enkaz bedeli olarak hesaplanır. Bu bedel, yapılacak sözleşme ile hak sahiplerine verilecek konuta ait inşaat maliyetinden düşülüp kalan bedel hak sahibi tarafından ödenir. Enkaz bedelinin davacıya ödenmiş olması karşısında davacının başka bir şey talep edemeyeceği anlaşıldığından davanın tümüyle reddine karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2018/5127 K: 2018/7330

Mahkeme tüm kanıtları değerlendirerek bağımsız bölümün değeri ile bölüme özgülenen arsa payını karşılaştırıp denklik sağlamaya çalışmalıdır. Söz konusu işlem yapılırken de bağımsız bölümlerin cinsi, bulunduğu kat, alanı, ısınma sistemi, aydınlanması, mimari kullanımı ve konumu, cephesi ve manzarası gibi hususlar değerlendirme için esas alınır. Değerlendirmeye esas alınacak tarihten sonraki imar durumu ile cins ve manzara değişiklikleri, bakım ve onarım çalışmaları nedenleriyle meydana gelen değer artış ve eksilmeleri dikkate alınmaz. Devamını Oku

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2015/4664 K: 2015/5506 T: 24.3.2015

6306 sayılı Kanunun yukarıda değinilen açık hükmü karşısında, salt binanın yıkılmış olması, aile konutu şerhinin kaldırılması gerektiren diğer koşullar bulunmadıkça şerhin kaldırılmasını gerektirmez. Dosyada, binanın yıkılmış olması dışında şerhin kaldırılmasını gerektiren başkaca bir sebep iddia ve ispat edilmediğine göre, şerhin kaldırılması isabetli olmayıp hükmün bozulmasını gerektirir. Devamını Oku

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu E: 1996/3 K: 1998/1 T: 17.4.1998

Belediyelerce, yapılıp usulünce onaylanarak yürürlüğe konulan nazım imar planı kapsamındaki taşınmazlar Kamulaştırma hukuku yönünden arsa sayılabilir ise de, bu nitelendirmede; nazım imar planının ait olduğu idari birim (büyükşehir, il, ilçe Köy), belediye ve mücavir alan sınırları içindeki yerleşim ve nüfus yoğunluğu, ulaşım ve altyapı hizmetleri ve yerleşim merkezine olan mesafe ile taşınmazın plandaki konumu ve kullanım biçimi gibi unsurlar da gözönünde bulundurulabilir. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/13035 K: 2015/12077

Davalı taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin gerçekte taşınmaz mülkiyetinin ileride devredilmesi amacı ile değil alacağın teminatı olmak üzere yapıldığını savunduğuna göre bu yönde gerekli araştırmalar yapılarak sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekir Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/17177 K: 2016/8000 T: 10.10.2016

Davalılara ait adi ortaklık şirketinin feshedildiğine ilişkin bilgi ve belge dava dosyasında bulunmamaktadır. Dosya içinde bulunan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi başlıklı, adi yazılı sözleşme içeriğinden sözleşmenin her iki davalı tarafından da imzalandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle adi ortaklıkta yer alan diğer davalı yönünden de davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2014/14-1153 K: 2016/910

Satış vaadi sözleşmesinden doğan hak, kişisel bir hak olduğu için, vaat alan alıcının bu hakkını, sözleşmenin tarafı olmayan başka kişilere dava yoluyla ileri süremeyeceği, taşınmazın mal sahibi tarafından başka kişilere satılması halinde, yeni malike karşı herhangi bir hak iddia edemeyeceği, taşınmaz satış vaadinin bu akdin dışında bulunan kişileri bağlamayacağı, bu akitten doğan hakkın onlara karşı ileri sürülemeyeceği ve taşınmaz satış vaadinin tapu siciline de şerh edilmediği Devamını Oku

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 1997/5231 K: 1997/6757 T: 26.6.1997

Mimari projede yer alan, fakat yapılmayan asansör çok masraflı ve lüks nitelik taşıyan özellik arzetmediği için, asansörü yaptıran sakat kat maliki, diğer bağımsız bölüm maliklerinin, giderlere katkıda bulunmalarını isteyebilir. Ancak, bunu doğrudan dava konusu yapamaz. Konuyu kat malikleri kuruluna götürüp buradan çıkacak sonuca göre, hakimin müdahalesini isteyebilir. Devamını Oku

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 1993/11643 K: 1993/13336 T: 03.12.1993

Yeniden tesis edilen asansörün onaylı tadilat projesine tam olarak uygun olmadığı, projenin uygulanmasında bazı eksiklikler bulunduğu saptandığına göre mahkemece davalı taraftan projede mevcut olup da uygulamaya konulmayan hususların ikmali için uygun bir mehil verilip bu hususların ikmal edildiği saptandıktan sonra ancak hüküm kurulması gerekirken uygulamada tereddüt yaratacak şekilde bu eksikliklerin ikmali koşulu ile asansörün çalıştırılabileceği şeklinde şarta bağlı hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Devamını Oku

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2011/9109 K: 2011/13102 T: 22.12.2011

Davacının apartman yanında bulunan boş yerin otopark olarak kullanıldığı ancak kat maliki dükkan sahibinin kullanım hakkından fazla araç park etmesi ile müdahalesi nedeniyle, ortak yere müdahalenin önlenmesi ile muarazanın giderilmesi davası açtığı, davalının da otoparkın kullanım şekli ve tarzının mahkemece belirlenmesi için karşı dava açtığı, Mahkemece her iki davanın da kabulüne karar vermiştir. Ana taşınmazın onaylı mimari projesinin getirtilip yerinde uygulanarak, bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2000/2241 K: 2000/3048 T: 9.3.2000

Kat maliklerinin Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 42. maddesi kapsamında alacakları bir kararın, yönetim planının 8/3. maddesindeki kat malikleri kurulunca tahsis niteliğinde sayılması gerekecektir. Mahkemece yapılacak iş; yeniden bilirkişi atayarak park yeri olarak ayrılan alanın anataşınmaza ait bahçe ya da boşluk olup olmadığının tespiti Tahsis olunan yerin özel amaca ayrılmış yerlerden olmadığının ve ortak yerlerden olduğunun saptanması durumunda bu yerin otopark olarak tahsisi için pay ve paydaş çoğunluğunca alınmış bir kararın mevcut olup olmadığının araştırılması ve park yeri olarak ayrılan alanın davacıya ait bağımsız bölümlere zarar vermeyecek uzaklıkta olup olmadığı hususu da belirlenerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmek olmalıdır. Devamını Oku