Son Yazılar

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2005/9958 K: 2006/1912 T: 09.03.2006

Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamalarına göre, iklim koşulları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ile bölgesindeki konumu (büyük yerleşim yerlerine uzaklığı v.b.) gözetildiğinde, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerle benzer nitelikte olan ülkemizin değişik yörelerindeki kuru tarım arazilerinin değerlendirilmesinde, (değeri önemli biçimde etkileyen kanıtlanmış, farklı ve özel bir etkenin bulunması durumu dışında) kapitalizasyon faiz oranı % 6 olarak alınmaktadır. Devamını Oku

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2005/10455 K: 2006/2160 T: 16.03.2006

Mahkemece, münavebeye alınan ürünlerin dava tarihi itibariyle dekar başına ortalama verimi ve üretim giderleri ile kg başına toptan satış fiyatlarını gösterir listenin İl Tarım Müdürlüğünden getirtilmesinden sonra kamulaştırma bedelinin bu verilere göre belirlenmesi için bilirkişi kurulundan ek rapor alınmalı, oluşacak sonuç doğrultusunda hüküm kurulmalıdır. Devamını Oku

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2006/1753 K: 2006/4456 T: 29.05.2006

Yargıtay uygulamalarında üzerinde irtifak hakkı kurulmuş olan taşınmazda bu irtifak nedeniyle oluşacak değer düşüklüğünün (taşınmazın cins ve niteliğine uygun kullanımı önemli ölçüde etkileyen özel bir durum yoksa) irtifaktan etkilenen alanın mülkiyet değerinin arazide en fazla % 35’ini, arsada ise en fazla %… Devamını Oku

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2006/9276 K: 2006/12640 T: 21.11.2006

Kısmen kapama fıstık bahçesi ve kısmen kapama meyve bahçesi niteliğindeki taşınmazın kamulaştırma sahasına mücavir olan bölümüne net geliri üzerinden değer biçilmesi doğru olduğu gibi, davacının yasal müracaatına rağmen kamulaştırılmayan bu bölümdeki değer kaybı oranının belirlenmesi sonucu bedelinin tespiti ve tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2002/5084 K: 2002/198 T:21.01.2003

Belediye tarafından 2886 SK'mın 35/a maddesi uyarınca davalıya satılıp tescil edilen nizalı taşınmazın aslında davacının murisinin tapu tahsis belgeli mülkü olduğundan bahisle açılan tapu iptali ve tescil davasında, nizalı parselin tapu kaydının dayanağını oluşturan idari işlemin iptal edildiği anlaşıldığına göre; davalı adına yapılan tescil işleminin artık yolsuz tescil niteliğinde kaldığını kabul etmek gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2003/2311 K: 2003/2548 T:10.03.2003

Gerçek kişi tarafından Hazine aleyhine 3194 sayılı Kanunun 18. maddesine dayalı muarazanın giderilmesi, bina ve öteki yapılarla meyve ağaçları kaim bedellerinin saptanarak yasal faiziyle davalıdan tahsili ve ecrimisille borçlu olmadığının tesbiti için açılan davaya ilişkin olarak; imar parseli oluşumunun dayanağını teşkil eden 2981-3290 sayılı Kanunun 101C maddesi uygulaması ve 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi hükmünce, şuyulandırma sonucu oluşan parsele el atma halinde; muhtesat bedeli ödenmeksizin men, kal ve ecrimisil istenemeyeceği yasa gereğidir. Devamını Oku

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E: 2003/701 K: 2003/5787 T:08.05.2003

Uyuşmazlığın 2886 sayılı yasa hükümlerine göre çözülmesi gerekmektedir. Aynı yasanın 75/3. maddesine göre kira sözleşmesi bitim tarihinden itibaren işgalin devam etmesi halinde sözleşmede hüküm var ise ona göre hareket edilerek ecrimisil alım hükmü getirilmiş olup taraflar arasındaki sözleşmede sözleşmenin bitiminden sonra ne yapılacağına dair bir hüküm olmadığı için aynı yasanın 75/son maddesine göre idarenin davacıya tahliye ettirme hakkı vardır. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2003/3504 K: 2003/5088 T:19.06.2003

Tapu iptali ve mera olarak sınırlandırma isteğine ilişkin davaları Hazine açabileceği gibi meraların sınırları içinde bulunduğu ve yararlanma hakkı olan köy tüzel kişilikleri ve belediyelerin de dava açma hakları vardır. Ancak köy muhtarının dava açmaması halinde koy halkından bir ya da birkaç kişinin de dava açma hakkı vardır. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2005/4973 K: 2005/5578 T: 204.05.2005

Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. 6785 sayılı yasanın 1605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı imar yasasının 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz… Devamını Oku

Yargıtay 1.Hukuk Dairesi E: 2004/12863 K: 2004/13623 T: 09.12.2004

Salt imara aykırılık idareye ve idari yaptırımı ilgilendirir. Adli yargıda bu yöne dayanılarak yıkım kararı verilemez. Hal böyle olunca davalının davacı taşınmazına yaptığı el atmayı yargılama aşamasında ortadan kaldırdığı gözetilerek el atmanın önlenmesi ve yıkım yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davalının kendi mülkiyet alanında kalan binanın yıkımına karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2004/10119 K: 2004/10508 T: 4.10.2004

Davacı hazine, çekişme konusu 504 ada 1 parsel sayılı taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu Çekişme konusu taşınmaz kadastroca hazine adına tespit ve tescil edilmişken, taşınmazın bulunduğu yerde yapılan imar uygulaması ile davalı adına sicil oluşturulmuştur. Bu oluşan sicilin dayanağı Belediye Encümen kararına dayalı bir idari işlem olduğundan, idari tasarruf ayakta olduğu ve geçerliliğini koruduğu sürece hazinenin tapu iptali ve tescil istemi dinlenemez. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2004/2524 K: 2004/3027 T: 17.3.2004

Somut olayda; iptali istenen imar parsellerinin oluşmasına dayanak teşkil eden idari kararların İdari Yargı yerinde iptal edilerek ortadan kalktığı açıktır. Bu durumda çekişmeli taşınmazlar bakımından yapılan her iki imar düzenlemesinin geçersizliği nedeniyle imar öncesi kadastral hak durumu geri döner ve dava konusu imar parsellerinin Belediye Meclis Kararı olmaksızın davalı Kooperatife temlikine değer verilemez. Devamını Oku

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 1996/13901 K: 1996/14381 T: 28.11.1996

Bir vakıf malın zilyetlikle mülk edinilip edinilemeyeceği; vakfın türüne, zilyedin taşınmazın vakıf malı olduğunu bilip bilmediğine ve zilyetlikle kazanma koşullarının geçekleşip gerçekleşmediğine bağlı olduğu gibi; yalnızca muteber bir vakfiyenin bulunduğu ispat edilmekle de, belli bir taşınmazın vakıf malı olduğu sabit olmuş sayılmaz. Muteber bir vakfiye evvelce yapılmış olabilir. Ancak o vakfiyeye göre hak iddia edilen taşınmaz malın da vakfedilmiş olduğu kanıtlanmalıdır. Devamını Oku